Mesajı Okuyun
Old 11-01-2012, 18:46   #384
janveljan

 
Dikkat

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Yine anlamsal karmaşalar oluşuyor kanımca. Bunu, Sayın janveljan'ın yaptığı alıntıda geçen;



cümlesi bağlamında ifade ediyorum.

Manevi tazminat ve manevi zarar. İkisi aynı şey olabilir mi, biribirine eşitlenebilir mi? Manevi zarar tamamen kişinin iç dünyasında oluşan ve ölçümü namümkün bir zarardır. Psiko-sosyal temelleri olan, derunî bir insan halidir işte...

Manevi tazminat ise bir hukuksal kavramdır. Yargısal bir ödencedir. Kişilerin hak arama yolunun, mahkemelerden geçmesi zorunluğunun doğal bir sonucu olarak doğmuştur.

Yargılama sonunda hükmolunan ödence, bu manevi zararın birebir karşılığıdır denilebilir mi? Asla...

Kişi, bu durumda nasıl, aslında manevi tazminatın tamamını istemiş sayılabilir, yargılama sonucunda "uygun görülen" yargısal ödence miktarı, nasıl manevi tazminatın (ve zararın) tamamı sayılabilir...

Bilinmeyen (hakim dahil) bir tazminatın tamamı isteniyor... Enteresan.

Saygılarımla.

Üstat, manevi tazminat maddi hukuka ilişkin bir kavramdır.Niteliği ve işlevi konusunda rivayetin muhtelif olduğunu belirtmiştim.

Ancak biz burada maddi hukuka ilişkin bir meseleyi değil usul hukukuna ilişkin bir meseleyi tartışıyoruz. Oda şudur, Manevi tazminat alacağı davası belirsiz alacak davası şeklinde açılabilir mi açılamaz mı ?

Yargılama sonunda hükmolunan tazminat miktarının, manevi zararın birebir karşılığı olup olmamasının tartışma konumuza hiç bir etkisi yoktur.

Yargılama safahatında davacının arttırdığı miktarın olayda uygulanması gereken tam tazminat miktarı olması(Somut olay adaletini eksiksiz gerçekleştirmesi) diye bir zorunluluk yoktur.107 yi pek çok yan şarta bağlayan meslektaşımız çıktı ama bu ilk oluyor sanırım.

Aynı şekilde hakimin takdiriyle oluşacak hüküm de verilmesi gereken manevi ödencenin maddi gerçek bakımından tam olarak tayin edilmesi de mümkün olmayabilir.

Somut olayda hakim verilmesi gereken tazminat miktarını manevi zararın tam karşılığı olarak tespit edip hükmediyorsa adaletli dirayetli bir hüküm vermiş alkışlanacak bir iş yapmış demektir.

Yok değilse de alkışlamayız hepsi bu.