Mesajı Okuyun
Old 19-11-2006, 12:05   #398
ege

 
Varsayılan

Alıntı:
Erkek ölümlü de kadın ölümsüz mü?

Niye çoğu erkek ömrünün son demlerinde bir "taze"yle tazelenmek isterken,
çoğu kadın aynı dönemi yıllanmış kocasıyla geçirmeyi hayal eder?



Bu, haksızlık!
30 yıllık evliliğin ardından eşlerden birinin yarı yaşında biri için diğerini terk etmesi...
Haksızlık olmayabilirdi.
"Hay Allah, vah vah, fakat gönül bu, aşk bu, ne yapalım hayat bu" denebilirdi.
Tabii eğer yarı yaşında biri için terk edilen genellikle, hatta neredeyse her seferinde kadınlar olmasaydı.
Bu, kadınlara haksızlık!
Erkeği yadırgıyor muyum?
Hayır.
Şaşırıyor muyum?
Hayır.
Vefasızlıkla, hainlikle mi suçluyorum?
Hayır.
Kızıyor muyum?
Hayır.

Anlıyorum...

İnsanın ömrünün sonuna doğru yaklaştığını hissettiği bir dönemde,
adına aşk deyin, seks deyin, tutku deyin, her ne naneyse, ona yeniden yaşadığını hissettirecek son bir maceranın ya da maceraların peşine düşmesini anlıyorum.
"Hayat çok kısa ve dünyaya bir kez geliyoruz.
Ben sadece hayatımı yaşıyorum" dediğinde, Neco'yu anlıyorum.
Kim 30 yılını birlikte geçirdiği birini üzmek, kırmak, yalnız bırakmak ister?

Yine de gitmeyi, gidebilmeyi, hayatın ona sunduğu şeyi sonuna kadar yaşamak istemeyi,
gençlikte hayat gailesiyle gölgelenmiş aşkı yeniden yakalamışken ona sımsıkı tutunmayı,
cinselliği yeni bir bedenle birlikte yeniden keşfetmeyi,
bildik olanın tahmin edilebilirliğine karşı yeni bir insan hakkında her gün yeni bir şeyler öğrenmenin,
onda her gün hayret edecek yeni bir şeyler bulmanın cazibesini anlıyorum.

Neo-Necolar...

Niye erkekler?
Erkek için "hayat kısa" da, kadın için sonsuz mu?
Erkekler ölüyor da, kadınlar ölümsüz mü?
Niye çoğu erkek -becersin, beceremesin- ömrünün son demlerinde bir "taze"yle tazelenmek isterken, çoğu kadın aynı dönemi 30-40 yıldır birlikte olduğu erkekle geçirmeyi hayal eder?

Niye kaçırdıklarının peşine düşmez?
Üstelik belki de o erkek, ömrü boyunca seviştiği ilk ve tek erkekken...
Niye kadın, ömrü artık geriye doğru sayarken bile, yine de bu zamanı o erkekle televizyon seyrederek, gazete-dergi okuyarak, yürüyüş yaparak,
denize bakarak, belki seyahate çıkarak, çocukları hakkında konuşarak değerlendirmeyi seçer?
Kadın bunu mu ister?
Yoksa tek seçeneğinin bu olduğunu mu zanneder?
Kadını bu hayata doğa mı mecbur eder, yoksa toplum mu mahkum eder?

Eskiden Viagra mı vardı?
Belli bir yaştan sonra kadının canı seks istemez ama erkeğin Viagra'sı var, öyle mi?
Eskiden Viagra mı vardı?
O zaman da "yaşlı erkeklerin genç sevgiliye kaçma" sebebinin "andropoz" olduğu söylenirdi.

Hem sağlıklı bir kadının cinselliğinin ölene kadar devam edebileceğini
söyleyen bütün bilimsel araştırmalar yanılıyor mu?
Araştırmalar yanılıyorsa bile, kadın için Viagra kadar etkili bir ilaç geliştirmek ne kadar zor olabilir ki?
Üstelik bu amaçla az çok etkili ilaçlar geliştirildi.
Kadınlar niye bu ilaçlara rağbet etmedi?
Tıpkı erkek gibi 30 yıllık partnerini artık çekici bulmadığı için seksten soğuyan
ama erkeğin aksine başka biriyle sevişmesi "ahlaklı" bulunmayan kadın
kendi cinselliğini bizzat öldürüyor olabilir mi?

Toplu yanılgı

Cinselliğini öldürmese ne yapacak?
Piyasada onu arzulayacak erkek mi var?
Yaşlı erkekler -bak sen şu şansa!- yarı yaşında kadınlar tarafından bile cazip bulunurken,
yaşlı kadınlar kendileri ile sevişecek yaşıtları erkek bile bulmakta zorlanabilirler.

Niye?

Yaşlı erkekler eğer yakışıklı değillerse bile "karizmatik"ler.

Yaşlı kadınlar niye sadece "yaşlı"?

Peki ya "karizmatik",
doğanın yaşlı erkeklere bir kıyağı değil de toplumun bir yakıştırması ise?
Böyle topyekun bir yanılgı mümkün olabilir mi?
Şöyle topyekun bir yanılgı nasıl mümkün olabildi:
Daha düne kadar kadının yerinin evinin mutfağı olduğuna,
varlık sebebinin kocasına "eş"lik, çocuklarına "anne"lik etmek olduğuna,
doğası gereği iş hayatında başarılı olmasının mümkün olmadığına,
hatta oy kullanmaya bile ehliyeti olmadığına gönülden inanılmıyor muydu?

Şimdi, kadının evde oturması gerektiğine inanmaya devam edenler bile
kadın olmanın "aptal" olmayı gerektirmediğini herhalde kabul ediyorlardır.
Ama mesele "beyin" değil, "diri vücut"!
Peki dün etli butlu,
adlı adınca şişman kadınların güzel olduğuna inanırken,
bugün incecik kadınlara bayılan erkekler;
yarın da yaşlı kadınların çekici -karizmatik!- olduğunu keşfedemezler mi?

* * *

Bilmiyorum.

Bildiğim...

Oya Özyılmazel "Onu seviyorum, dönmesini bekliyorum" diyor.

"Birlikte bir planımız vardı" diyor.

Belli ki artık çocuklar büyümüş, iş-güç azalmış, huzurlu bir yaşlılık planı yapılmış:

"Yılın yarısını Bodrum'da yarısını İstanbul'da yaşayacaktık. O ise bunu başka şekilde gerçekleştirdi."

Bu...

Haksızlık!

tubakyol@yahoo.com

http://www.milliyet.com/2006/11/18/c...i/yaztuba.html






site lokali'nde en çok konuşulan konulardan biri bu.

Tuba Akyol'un yazısını okumamış olabilirisniz diye
paylaşmak istedim.