Mesajı Okuyun
Old 04-03-2008, 13:37   #40
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sn.Şehper Ferda Demirel,
Karşımda silahlı ve canımın içine kasteden birini görene kadar, silahsızlanmaya sonuna kadar destek olur ve bu uğurda hararetli tartışmalara girerdim.

Sokak ortasında neredeyse yüz kişinin önünde darba uğrayıp,ardından failler tutuklanıp cezaevinde geçirdikleri bir buçuk ay süresince yaşadıklarım ve beynimdeki gelgitleri hala en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorum.

Hayatın kötü yüzünün, seyrettiğiniz bir film değil gerçek olduğunu "Her şeyin her insan için olduğunu " öğrenmek için insanın gerçekten birebir olaylara taraf olması gerekebiliyor.

O an kastedilen belki benim canım olsa idi (bu "belki " yi hala düşünüyorum!) tüm hayat görüşümü sınamam gerekmezdi! Kimbilir?

Ancak tarafların tutukluluğunda geçirdiğim yaklaşık bir buçuk ay süre içinde her gece,"olaylara benim bur kusurum yada ihmalim yada ne bileyim yanlış algılanabilecek bir duruşum sebeb vermiş olabilir mi ?" diye sormaktan yorgun düşüp uyuyakaldığım çok olmuştur.

Ama hayır ben sadece mesleğimi yapıyordum.Üstelik bunlar alelade bir savcılık suçlamasında sanık vekili olduğumda başıma gelmişti.Daha büyük menfaatlerin çatıştığı bir davada değil.Yani hani 15 dakikalığına girdiğiniz ve savunma yapıp çıktığınız o dakikalarda hayatınızın bir daha eskisi gibi olmayacağını bilebilir misiniz? ( Çok basma kalıp oldu )

Yaptığım savunmadan ötürü çocuklarım tehdit edildi.Sanıkların geçmişleri,sabıka kayıtları gözönüne alındığında bunlar "havaya savrulan tehditler " değildi.
Fırsatı olduğunda söylediklerini gerçekleştireceklerine adım gibi emindim.
Peki bu fırsatı kendilerine vermemek için ne yapılabilirdi?

Tüm emniyet güçleri seferber oldu.Çünkü organize ekipleri dahi tehditlerin gerçekleşeceğine inanıyordu.Korumalarla (her gün utana sıkala-neredeyse yaşama gücünü kaybedecek kadar utanç içinde ) gezdik.Ama çocuklarım okulda iken,okuldan eve döndüklerinde,evde bakıcı nezaretinde kaldıklarında her an "neler olabileceğine yada bizi yaşantımızın hangi evresinde boşlukta yakalayabileceklerine "dair düşünceler,yaşama sevincimizi dahi yok etti.
Ben çocuğuna oyuncak silah dahi almayan biriyim.Ama çocuğuma geceleri dışarıda insanların "neden havaya ateş açtığını da " anlatamıyorum.Yada bu işin ruhsatlı-ruhsatsız olsun neden kötü bir şey olduğunu da ..

Çocuk her gün haber bültenlerinde " bıçakla doğradı-kesti kopardı-yaraladı öldürdü-" haberlerini dinlediğinde silah onun için küçük bir teferruat kalıyor.
Çocuk şöyle düşünüyor "Böyle silahlı- silahsız herkesin birbirine zarar verdiği bir dünyada insanın silahı olmadan nasıl güvende olur?"

Bunları yazarken dahi arada ellerim titriyor....

Tüm yukarıda sadece özetle anlattığım olayları yaşarken de aklınıza sadece şu fikir geliyor "Böyle yaşamak yaşamak değil..."

Peki silahlanma caydırıcı mı ?
Kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar için tabiki değil!..
Silahlanma sadece kaybedecek bir şeyi olanlar için caydırıcı bence.Yani benim için çok caydırıcı oldu.
Kafasına size zarar vermeyi koymuş biri için ise boş laftır.

Herkes silahlanmayacaksa,silah sadece görevinden ötürü,işi güvenlik olan insanlara verilecekse,elini kolunu sallayan silaha sahip olamayacaksa ben de silahlanmaya karşıyım.

Ancak her akşam en az yirmi-otuz el havaya-karaya ateş açıldığı, güvenlik güçlerinin örgüt mensubu hırsızları kovalarken tamamen meşru müdafaa sınırları içinde ateş etme eylemlerinden ötürü tutuklanıp yargılandığı ve bunun üzerine "bize silahla ateş edene gül mü verelim " dedikleri,onların da artık kendilerini ne devlet içinde nede meslek grubu olarak güvende hissetmedikleri bir yerde, hayatınızın en kıymetli varlığının canına kastediliyor ise "Silahlanmaya evet " diyorum.

Belki gerekçesini anlatamıyorum ama "Sanırım bu şartlarda silahlanmaya evet " demek zorunda kalıyorum.

Bu arada şunu söylemeden geçemeyeceğim.Bu soğuk nesne, insanda öyle bir ağırlık yaratıyor ki aslında en büyük ceza bu insana..

Daha büyüklerinden korusun..

Herkesin şeker alır gibi silah alamadığı bir hayatın çocuklarımıza nasip (!) olması dileği ile..

Saygılarımla