Mesajı Okuyun
Old 09-07-2012, 16:28   #6
üye10761

 
Varsayılan somut durum biraz farklı..

Alıntı:
Yazan Avukat Neslihan
Birikmiş nafakaların iptali , ya da iadesi gibi bir yol olabileceğini zannetmiyorum. Nafaka kaldırılsa bile karar verildiği tarihten sonrası için geçerli olacaktır.Zira yoksulluğun ortadan kalkması , kendiliğinden nafaka borcunu ortadan kaldırmaz . Mutlaka mahkeme kararı gerekir. Çocukların sigortalı görünmeleri de yeterli olmayacaktır. Elde ettikleri gelirler onları yoksulluk durumundan kurtaracak düzeyde olmalıdır. aşağıdaki karar duruma uygun diye düşünüyorum.


yargıtay 3.hd 22.02.2005 -2005/1244 E ,1666 K

4721 S. K. m. 2) (2004 S. K. m. 72)

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davada, davalının yoksulluk nafakası alacağı için ilamlı icra takibi yaptığı ve takibin kesinleştiği, oysa tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, protokolde <çalışma hayatı devam ettiği sürece> nafaka ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacının önceki işinden ayrılmak zorunda kaldığı ve halen işsiz olduğu, ayrıca 2001'de dövizde meydana gelen aşırı artış nedeniyle de ödeme gücünü kaybettiği ileri sürülerek, nafaka borcu bulunmadığının tespiti ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi istenilmiş; mahkemece davacının işten ayrıldığı (11.7.2001) tarihinden yeniden çalışmaya başladığı (01.08.2003) tarihine kadar nafaka borcu bulunmadığına, yoksulluk nafakasının kaldırılması isteminin reddine karar verilmiştir.

Taraflar, anlaşmalı olarak 13.10.2000 tarihinde kesinleşen ilamla boşanmışlar, boşanmada, kararlaştırılmış, daha sonra (31.1.2002 tarihinde), nafaka yükümlüsünün işten ayrılması, halen işsiz olması, ödeme gücünün bulunmaması ve ekonomik kriz nedeniyle ve de protokoldeki-nafakanın çalışma hayatının devam etmesi şartına bağlandığı- ileri sürülerek yoksulluk nafakasının kaldırılması istemiyle dava açılmış; mahkemece yoksulluk nafakasının kaldırılması koşulları gerçekleşmediğinden istemin reddine karar verilmiş, derecattan geçerek kesinleşmiştir.

Bu arada nafaka alacağının tahsili istemiyle 13 Nisan 2001 tarihinde ilamlı icra takibi yapılmış ve takibin kesinleşmesi üzerine, (yukarıda açıklanan iddia doğrultusunda) nafaka borcunun bulunmadığının tespiti ve nafakanın kaldırılması istemiyle işbu dava açılmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; anlaşmalı boşanmaya esas protokolde yer alan <çalışma hayatı devam ettiği süre> şartı, nafaka yükümlüsünün çalışabilme imkanının bulunduğu, diğer bir deyişle, fiilen veya hukuken (örneğin çalışmayacak derecede sürekli hastalık, özgürlüğü kısıtlayıcı bir cezanın infazı gibi) zorunlu çalışma engellerinin bulunmadığı hallerde nafaka borcunun ödenmesi gerektiği şeklinde anlaşılmak gerekir. Yoksa geçici olarak işten ayrılma iş bulamama hallerinde de nafaka yükümünün olmadığını kabul etmek, tarafların anlaşmayla varmak istedikleri iradeye aykırı düşer. Nitekim herkes hak ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyi niyet kurallarına ve bu arada sözleşmeye bağlılık ilkelerine uygun hareket etmek durumundadır (TMK. m. 2).

İkinci olarak, davacı yan aynı iddia ile nafakanın kaldırılması istemiyle dava açtığına (Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/155 E.,1200 K.) ve bu davada söz konusu iddialar nafakanın kaldırılması nedeni olarak kabul edilmediğine göre, aynı iddialara dayalı menfi tespit ve yeniden nafakanın kaldırılması istemiyle açılan bu davada; (her iki davanın kısmen hukuki nedeninin ayrı olması düşünüldüğünde) önceki kesinleşen dava, kesin hüküm oluşturmaz ise de kesin delil olarak değerlendirilip menfi tespit isteminin de kabule şayan olmadığı gözetilerek reddi gerekirken, kesin hükmün sonuçlarını değiştirecek şekilde deliller değerlendirilip davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Uygulama açısından ise; nafaka alacağına ilişkin icra takibi, kesinleşmiş ilama dayandığına ve bu karar ancak iade-i muhakeme yoluyla geçersiz hale gelebileceğine, bunun dışında ise nafakanın kaldırılması yönünde yeniden alınmış bir kesin hükmün varlığının aranacağına ve ayrıca nafaka borcunun itfa, imhal veya ibra edildiği yönünde bir iddia ve delil de bulunmadığına göre kesin hükme dayalı icra takibinde menfi tespit (İİK. m. 72) istemiyle açılan davanın kabul edilemeyeceği dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 22.02.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Yanıtlarınız için teşekkür ederim.

Biraz evvel takip dosyası ulaştı elime. Çok uzunca bir süredir dosyadaki tahsilatların anneye verilen vekaletle çekildiğini gördüm. (ki bu nedenle başkaca davaların gündeme gelmesi ve belirttiğim istirdatın sağlanması da pek muhtemel görünüyor) Kaldırmak istediğim maaş haczinin talebini de anne yapmış. Memur muamelesini şikayet ile "pratik" biçimde sorunu çözeceğimi zannediyorum. Çocuklar asaleten/vekaleten devam edecek olursa o zaman davayı açacağım ama işin bu şekilde çözülme ihtimali olduğunu zannediyorum. (tarafların nafaka istemeye devam etmeyeceği düşüncesindeyim nedense)