Mesajı Okuyun
Old 17-02-2012, 13:58   #2
tiryakim

 
Varsayılan

MÖHUK' u incelemenizi öneririm...

Bir tane karar buldum...

İnceleyiniz...

Alıntı:

Esas :2010/6110
Karar:2010/21214
Tarih:27.09.2010
-YARGITAY İLAMI-
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki 2675 Sayılı Kanun'un 32. maddesinde açıklandığı gibi, icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleri ile karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 97. maddesinde ise; "Türkiye'de Kanunu Medeni mucibince ikametgahı olmayan müddei veya davaya müdahale eden kimse, diğer tarafın muhtemel zarar ve ziyaniyle masarifi muhakemesine mukabil 96. madde mucibince teminat göstermeye mecburdur." düzenlemesi yer almaktadır. Anılan maddelerde öngörülen teminat şartı takip yapmanın ön koşulu olup, mahkemece re'sen gözetilmelidir.
Mahkeme dava veya takibin niteliğine ve duruma göre davacıyı, davaya katılanı veya takip isteğinde bulunanı karşılıklılık esasına göre teminat göstermekten muaf tutabilir. Yasada öngörülen "mahkeme" teriminin, icra takipleri için "icra dairesi" olarak anlaşılması gereklidir.
Yabancı alacaklının Türkiye'de icra takibi yapabilmesi için teminat gösterme yükümlülüğünün istisnası, MÖHUK.nun 32. maddesinde belirtildiği üzere alacaklının tabiyetinde bulunduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına göre bir muafiyet bulunmasıdır.
Somut olayda, icra takibini yapan alacaklı Suriye Arap Cumhuriyeti uyrukludur.
Bu durumda, mahkemece alacaklının tabiyetinin bulunduğu Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına göre çok taraflı veya ikili anlaşmalarla yahut fiili mütekabiliyet esasına göre bir muafiyet olup olmadığı araştırıldıktan sonra eğer yok ise alacaklının teminat yatırması gerektiğine karar verilmesi gerekirken, anılan hususun göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 27.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.