Mesajı Okuyun
Old 27-05-2008, 12:44   #8
ali ekmekçi

 
Varsayılan

Sayın Ergin'in ironik değerlendirmesi ve karar sunmayı sevmemesi karşısında bu sıradan iş yine bize düştü.Eklediğim HGK 'nda insanca yaşama gibi son derece yerinde kriterle iştirak nafakası yönünden bozma var.İyi çalışmalar...

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/2-379
K. 2002/360
T. 8.5.2002
• BOŞANMA DAVASI ( Kusurlu Eşin Boşanma Talep Edebilmesinin Şartları - Manevi Tazminatın Şartları - Maddi Tazminat ve Nafaka Miktarının Tesbitinde Hakkaniyet İlkesi )
• KUSURLU EŞİN BOŞANMA TALEP EDEBİLMESİNİN ŞARTLARI ( Manevi Tazminat Şartları - Maddi Tazminat ve Nafaka Miktarının Tesbitinde Hakkaniyet İlkesi )
• MANEVİ TAZMİNATA HÜKMEDİLEBİLMESİNİN ŞARTLARI ( Boşanma Davasında )
• NAFAKA VE MADDİ TAZMİNAT MİKTARININ TESBİTİNDE HAKKANİYET İLKESİ ( Boşanma Davasında )
• HAKKANİYET İLKESİ ( Boşanma Davasında Maddi Tazminat ve Nafaka Miktarının Tesbiti )
743/m.4,134,143
ÖZET : 1- Medeni Kanunun 134.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekir.

2- Medeni Kanunun 143/2. maddesinin öngördüğü koşulları içerecek şekilde davalının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı, uzun süreli ihmalin kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemeyeceği gözetilmeden davalı yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru değildir.

3- Kadın yararına hükmolunan maddi tazminat, yoksulluk ve iştirak nafakası az olup, davalı ve çocuğunun insanca yaşamasını sağlayacak düzeyde değildir. Medeni Yasanın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkeside nazara alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat ( MK.143/1 ) takdiri gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "Boşanma, maddi-manevi tazminat, nafaka davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Giresun Asliye 1. Hukuk Mahkemesince boşanma davasının kabulüne,maddi manevi tazminat ve nafaka talebinin kısmen kabul kısmen reddine dair verilen 20.11.2000 gün ve 1999/246 E. 2000/378 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 14.6.2001 gün ve 2001/7755 E, 2001/9397 K. sayılı ilamı ile; ( ...1-Davalının evlilik birliğini temelden sarsan kusurunun bulunmadığı,davacının bağımsız ev sağlamadığı otelde kaldığı eşine ve çocuğuna bakmadığı gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanunun 134.maddesinin eski şeklinde [ifadesinde] şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası,ilke [unsur] olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan ya da, daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Nitekim ilk bakışta dava hakkına yönelik görünse de, sözkonusu 134.maddenin eski biçiminde, kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanması şikayetlerin odak noktasını teşkil etmişti" [3444 sayılı kanunun Hükümet tasarısı 4. madde gerekçesi] İşte bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayılı kanun, Medeni Kanunun 134.maddesini değiştirirken, kusur unsurunun boşanmada yarattığı güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş; kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş,özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.

Ne var ki, bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı sözkonusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

Öyle ise Medeni Kanunun 134.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.

Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( M.K.134/2 )

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Ne var ki boşanma temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

2-Medeni Kanunun 143/2. maddesinin öngördüğü koşulları içerecek şekilde davalının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı, uzun süreli ihmalin kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemeyeceği gözetilmeden davalı yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru değil ise de, davacının bu yönde temyizi olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

3-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerinin ağırlığına nazaran kadın yararına hükmolunan maddi tazminat azdır. Medeni Yasanın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkeside nazara alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat ( MK.143/1 ) takdiri gerekir. Yazılı şeklide hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

4-Taktir edilen yoksulluk ve iştirak nafakası, davalı ve çocuğunun insanca yaşamasını sağlayacak düzeyde değildir. Medeni Kanunun 4.maddesinde öngörülen hakkaniyet ilkesi davacının maddi durumu mal varlığı geliri davalının çocuğun gereksinimleri dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru bulunmamıştır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 8.5.2002 gününde, oybirliği ile karar verildi.

yarx