Mesajı Okuyun
Old 19-08-2006, 13:45   #4
ibreti

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 1980/1600

K. 1980/6365

T. 15.5.1980

• VEKİLLİK GÖREVİ, NİTELİĞİ

• VEKİLLİĞİN SONA ERMESİ

• VEKİLLİKTEN UZAKLAŞTIRMA VE ÇEKİLME

• HAKLI UZAKLAŞTIRMA

818/m.161

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 51.086 liranın faiziyle birlikte davalı fabrikadan alınarak davacılara ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davalı fabrika avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı avukat, davalı müvekkili şirketin haksız asli nedeni ile ödenmesi gerekli olan 51.165 lira avukatlık ücretinin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Yerel mahkeme "azlin nedenlerinin azilnamede gösterilmemiş olması ve davacının kusurunun dahi bulunmadığı" gerekçesiyle 51.086 liranın tahsiline karar vermiştir.
1 - BK.nun 396/1. maddesinde ( vekaletten azil ve ondan istifa her zaman caizdir ) hükmü getirilmiştir. Vekalete özgü bir sona erme sebebi olarak belirtilen "azil ve istifa" vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu yenilik doğuran işlemlerdir. Vekalet sözleşmesi vekile özenle iş görme görevini yüklediğinden, özel bir güven ilişkisinin varlığını gerektirir ve vekile karşı güvenin sarsılması halinde de tek taraflı bir irade beyaniyle ve sebep gösterilmeksizin her zaman ortadan kaldırılabilir ( Hal–k Tandoğan - Borçlar Hukuku Özel Borç Münasebetleri c.II, s.396 ). ( Özer Seliçi - Borçlar Kanununa Göre Sözleşmeden Doğan Sürekli Borç İlişkilerinin Sona Ermesi - s.133-135 )
Aslında, sebep gösterilmeksizin gönderilen 30.4.1976 tarihli azilname ile vekalet ilişkisinin sona erdiği taraflar arasında çekişmesizdir. Hukuk kurallarına uygun sonuca ulaşabilmek için fesih ihbarının ( azlin ), dava konusu avukatlık ücret alacağına etkisinin de tartışılması gerekir. Kural olarak fesih ihbarı, muhataba tebliğ edilmekle taraflar arasındaki sürekli asli edimi ( iş görme borcunu ) sona erdirmekle beraber, tüm borç ilişkisini hukuk sahasından silmez. Tarafların sözleşmeden doğan yan yükümlülüklerinin ( görülmüş işin hesabını verme ve ücreti ödeme gibi ) meydana getirdiği dar anlamdaki borçlar devam eder ( Hal–k Tandoğan-age-380, 381 ) ( Özer Seliçi-age- 118 ). Bu nedenle azil ile birlikte, taraflar arasında Avukatlık Yasasının 174. maddesi uyarınca ( haksız azil halinde avukatın ücretin tamamını isteme hakkı ) yani yasal cezai şart niteliğindeki borç ( dar anlamda ) devam eder. İşte azle rağmen, dar anlamda bir borç olarak devam eden avukatlık ücret alacağına azlin tesiri, onu ödenmesi gerekli ( muaccel ) borç haline getirmesidir. O halde azlin asıl amacı temsil yetkisinin geri alınması suretiyle sürekli borç ilişkisini sona erdirmektir. Bu nedenle dar anlamda bir borç niteliğinde bulunan ( vekilin ) ücret alacağı, azil ile meydana gelmiş bir borç niteliğinde değildir. Çünkü ücret borcu aslında azilden evvelde vardı ve ancak azil onu muaccel hale getirmiştir. O halde, bir taraftan vekalet ilişkisini sona erdiren azlin neden göstermeksizin tek taraflı bir beyanla yapılabilmesi ve gerekse azil işleminin ücret alacağına ( onu muaccel hale getirmekten başka ) bir etkisinin olmaması karşısında, azilnamede azlin nedenlerinin gösterilmesi veya gösterilmemesinin bu davaya etkisi olduğu düşünülemez. Buna rağmen yerel mahkemenin, azilmamede gösterilmeyen azil sebeplerinin sonradan avukatlık ücret davasında ileri sürülemeyeceği ve incelenemeyeceğini kabul etmesi ve bu yolda dairemizin yukarıda belirtilen gerekçe ve görüşleri taşımayan terk edilmiş ve uygulanmayan bir kararına dayanması yasaya aykırıdır.
2 - Davalı şirket savunmasında, davacıyı haklı nedenlerle azlettiğini ileri sürdüğüne göre üzerinde durulması gereken ikinci sorun, azlin haklı olup olmadığının tesbitidir.
Yukarıda da belirtildiği gibi; vekil üzerine aldığı işi, özel bir önem, sadakat ve özenle ifa yükümü altındadır. Bunun yarattığı güven ilişkisinin sarsıldığı anda kanun müvekkile azil yetkisini tanımıştır ( BK. 396/I ). Ancak haksız azil halinde Avukatlık Yasasının 174. maddesi gereğince avukatlık ücretinin tamamının ödenmesi gerekir. O halde avukat, kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise, ücret ödenmesi gerekmez. Davacı avukat davalı müvekkilinin birden fazla dava ve icre işlerini takip etmiştir. Yerel mahkeme işlerin görülmesinden davacının kusuru bulunmadığını kabul etmiş ise de, bu olayda gerçekleşen olgular bilakis azlin haklı olduğunu kanıtlamaktadır. şöyle ki;
a - 971/722 sayılı icra dosyası, 15.2.1972 tarihinden azil tarihi olan 30.4.1974 tarihine kadar iki yıldan fazla bir süre takip edilmemiş ve azilden sonra ancak yeni vekil tarafından yenilenmiştir.
b - 971/723 sayılı icra dosyası, 2.2.1972 tarihinden sonra takip edilmemiş ve azil tarihinden sonra yeni vekil tarafından takip edilmeye başlanmıştır.
c - 973/8 sayılı icra dosyası, borçlunun malları haciz edildikten sonra 28.2.1974 azil tarihine kadar iki ay dosya üzerinde hiçbir işlem yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, icra kovuşturmalarını bu derece tekipsiz bırakan davacının azledilmesinin haklı bir nedene dayandığı gerçekleşmiş bulunmaktadır. Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre, dava ve icra işlerinin yasal bir sebep olmaksızın uzun süre takipsiz bırakılması öteden beri kusurlu davranış sayılmaktadır ( 4.H.D. 18.2.1970 tarih E.8436, K.9466 ve 26.2.1979 tarih E. 9577, K.13130 sayılı kararları). Mahkemenin anılan maddi ve hukuki olgulara ters düşer şekilde davacının iş görme borcunu kusursuz olarak yerine getirdiğini kabul ile isteğe hükmetmiş olması da ayrıca bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın bir ve ikinci bentlerde gösterilen nedenlerle davalı yararına ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.