Mesajı Okuyun
Old 22-02-2012, 02:42   #200
Av.Yasemin AKYOL BAŞYAYLA

 
Varsayılan

Hiç unutmam, yıl 2005, staj eğitim merkezinde bir üstadımız bize şu lafı ederek başlamıştı derse; ‘‘Arkadaşlar sakın unutmayın, en büyük düşmanınız müvekkilleriniz olacaktır.'' O yıllarda bilemedim aslında meslektaşların da düşman olabileceğini..
Bu sabah ceza evine gittim, dört duvar üstüme üstüme geliyordu, görmek için gittiğim müvekkilimin bir akrabası ile günler önce tatsız bir görüşme yapmıştım. Hakaret işittim işin esası..
Günlerdir huzursuzdum, bu dosyayı bu kırgınlıkla yürütebilir miyim? yürütemez miyim? bunun muhasebesi beni gecelerce yordu. Çocuk durumu telefonda ablasından öğrenmiş, ''neden geldiğinizi biliyorum avukat hanım, dosyamı bırakmak isterseniz anlarım, haklısınız, size söylenenler hiç hoş değil, üstelik ablamlar da kızmışlar o akrabamıza ama sonuç bu, buradan etki etmem, değiştirmem imkansız dört duvar arasındayım işte, yapabilirim derseniz ben o avukatla değil sizinle çalışmak istiyorum.'' ''Yapamam'' dedim. Ses çıkarmadı.
Neden kaynaklandı bu tatsızlık? Bir meslektaşımızın dosyayı kapma hırsıyla beni karalamasından. Üstelik o meslektaş birkaç ay önce beni arayıp ''avukat hanım bize vekalet verecekler siz tutukluluğa itiraz edecek iseniz biz boşuna yorulmayalım'' demişti. Yorulmak olarak görüyordu tutukluluğa itirazı, benim eksik, yanlış yapabileceğim bir şey olabiliri düşünmüyordu (öyle ya bilgi ve tecrübem var mı yok mu, bunu bilmiyordu ki). Ben o'nu karalamamak için bunu müvekkile ve akrabalarına söylemedim hiç, ne olduysa bana dosyayı benim yürütmeme karar vermişlerdi ve 3 aydır dosyayı ben yürütüyordum. Sonra ne olduysa geçen hafta itibariyle ben kötü olmuştum o avukat iyi

Bugün cezaevinde anladım nedenini, çocuk diğer avukatın kendisine söylediklerini anlatıyordu bana;
'' 30 yıllık avukatmış, hemen ilk celsede çıkarırım demiş size hakaret eden akrabamıza, 'zaten senin avukatını ben tanımıyorum İstanbul'da böyle bir avukat yok sizi kandırmış, ben 30 yıldır ağır ceza avukatlığı yapıyorum, toplasan benim gibi 2-3 avukat var' dedi, ben inanmadım, ama şimdi size de beni savunmaya devam edin demeye yüzüm yok.''
‘‘Senin suçun yok’’ dedim ve istifa edeceğimi bildirip çıktım.
İşittiğim o kadar hakaret incitmemiş beni bugün fark ettim, incinmek bugün o meslektaşın arkamdan ettiği sözleri duymakmış. Ben bunları hak edecek ne yapmış olabilirdim ismini bile (hala) bilmediğim bir meslektaşıma..
Bu arada suç: tecavüz, çocuk 19 yaşında, kızın yaşı 14 ve ciddi anlamda aleyhe beyanları olan 2 tanık ve rapor dosyada mevcut ve kız, şüpheli çocuğun ailesinin şikayeti geri çekmek için baskı kurduğunu söylemiş bilahare. Bu dosyada ilk celsede tahliye alabilecek bir baba yiğit varsa ben hukuk fakültesini boşuna okumuşum, boşuna yüksek lisans yapmışım, boşuna ceza hukuku üzerine tez yazıyorum, ben hiç bir halt değilmişim diye geçirdim içimden.

O upuzun koridoru ağır ağır yürürken şunu düşündüm 30 yıllık meslek hayatı meslektaşımıza ''meslek etiği''ni, tahmini 50 kadar yıllık bir yaşam ''insan'' lığı öğretememiş. Yazık.

not: Sakın yanlış anlaşılmasın o akraba ile ihtilafa düşmemizin nedeni başka bir avukatın davaya dahil olmasına itiraz etmem ya da vekalet ücretinin hesabını yapmam değildir, ben zaten vekalet ücretimi aylar önce peşinen aldım, hem de bugün o kendini İstanbul'un 2-3 tane kıymetli avukatlarından biri sayan avukata ödeyeceklerinden çok daha fazlasını aldım. Sorun akrabanın kendini, haddini, lafını bilmez biri olmasından kaynaklandı.

Şimdi bu anının bizi ilgilendiren tarafı ne derseniz, şunu derim; aramızda stajyer arkadaşlarımız var, hukuk öğrencisi kardeşlerimiz var; yapmayın, lütfen kimsenin işine, ekmeğine, kişiliğine saldırmayın, saldırılmasına neden olacak zemini hazırlamayın. İnsan öteki dünyaya giderken ‘‘ ah’’ atmamalı heybesine.

Bu da böyle tatsız bir anımdım.