Mesajı Okuyun
Old 30-05-2007, 22:51   #39
avasas

 
Varsayılan

çağdaş hukukçular derneği istanbul şubesi'nin konuya dair kamuoyu açıklaması:

BASINA VE KAMUOYUNA

Ülkemizde, son yıllarda müthiş bir akıl tutulması yaşanmakta, sürekli sistemin kendisinin bilinçli olarak ürettiği korkular üzerinden siyaset yapılmakta, temel hak ve özgürlükler sistemin kendisinin ürettiği bu korkular gerekçe gösterilerek her gün fiilen veya yasal düzenlemelerle kısıtlanmaktadır.
Bunun son örneği Polisin yetkilerinin artırılmasına ilişkin yasa değişikliği teklifidir.
Avrupa Birliği uyum yasaları ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mecliste yasalaşmasından itibaren üst düzey Emniyet yetkililerinin sürekli olarak dile getirdiği, “polisin yetkileri kısıtlandı, kolluğun eli kolu bağlandı” demagojisi, ilk meyvelerini bundan tam 1 yıl önce Terörle Mücadele Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle vermişti. Terörle Mücadele Yasası, her türlü muhalif düşünce ve eylemi terör suçu olarak düzenleyerek toplumsal muhalefetin sesini kısmayı hedeflerken, bir taraftan da polise “duraksamadan silah kullanma” yetkisi vermekte idi.
Polise verilen bu yetkiler az gelmiş olmalı ki “polisin yetkileri kısıtlı, kolluğun eli kolu bağlı” demagojisi, geçtiğimiz hafta Ankara-Ulus’ta meydana gelen bombalı saldırı fırsat bilinerek yeniden kamuoyu gündemine getirildi. Bu kez amaç, kolluğa geniş bir hareket serbestisi sağlayarak, sadece muhalif kesimleri değil, tüm toplumu sindirmektir.
Ankara-Ulus’ta meydana gelen bombalı saldırı sonrası AKP’li 3 milletvekili, durumdan vazife çıkararak, Emniyet’in hazırlayıp kendilerine sunduğu ve amacı polisin yetkilerini artırmak olan taslağı, teklif olarak TBMM gündemine getirdi ve teklif adeta jet hızıyla Meclis Adalet komisyonundan geçti. Maalesef görünen o ki, teklif, üzerinde hiçbir tartışma yapılmadan, Meclis’te aynen yasalaşacak.
Teklifin yasalaşması halinde, polise sokakta yürüyen ya da aracıyla trafikte seyir halinde olan herkesi durdurma, kimlik sorma, aranan kişilerden olup olmadığı konusunda araştırma yapma, bu süre zarfında durdurulan kişiyi alıkoyma, durdurulan kişinin üzerinde, eşyalarında ve aracında, hakim kararına veya savcı emrine gerek olmaksızın arama yapma yetkisi tanınmaktadır.

Yine teklif ile kolluğa, pasaport-silah ruhsatı-ehliyet başvurusu veya gözaltına alınma gibi bir nedenle emniyetle ilişkilenen herkesin parmak izini ve fotoğrafını alma, bunları muhafaza etme ve istediği zaman bunları kullanma imkanı tanınmaktadır.
Teklif ile polise tanınan diğer önemli yetkiler ise silah kullanma ve her türlü beşeri ve teknik imkanlardan yararlanma yetkisidir.
Kolluğun halen mevcut yetkileri ile nasıl keyfi hareket edebildiğini, gerekmediği halde nasıl zor kullanabildiğini, en son 1 Mayıs’ta İstanbul’da gördük. Hal böyleyken, kolluğun halihazırdaki yetkilerinin daha da artırılması halinde polisin fiili uygulamalarının nerelere kadar gidebileceğini tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek.
Öte yandan, güvenlik politika ve uygulamalarının hukuk devletini güçlendirmeye katkıda bulunacağı ve demokrasinin gelişmesini sağlayacağından bahisle özgürlüklerin kısıtlanması ve polisin yetkilerinin artırılması kabul edilemez.
Her şeyden önce, özgürlüklerin kısıtlanması ve polisin yetkilerinin artırılmasının hukuk devletinin güçlenmesine ve demokrasinin gelişmesine katkı sağlayacağı iddiası doğru değildir. Bu durum, en fazla kolluğun keyfi davranışları ile aşırı ve gereksiz güç kullanımı gibi hukuk dışı uygulamalarına yasal bir kılıf oluşturmaktan öte bir anlam taşımaz.

KANUNDA YAPILMASI PLANLANAN DEĞİŞİKLİKLER

04.07.1934 tarih ve 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile getirilmek istenen düzenlemeler şöyledir:

Kanunun 1.maddesi ile, 04.07.1934 tarih ve 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 4 üncü maddesinden sonra gelmek üzere 4/a maddesi eklenmesi öngörülmekte ve bu madde ile polise kişileri ve araçları durdurma yetkisi verilmektedir.

Maddeye göre, polis, kişileri ve araçları;
a) Bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,
b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,
c) Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek,
ç) Kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya mal varlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek,
amacıyla durdurabilecektir.
Aynı maddenin 2.fıkrasına göre, polisin durdurma yetkisini kullanabilmesi için, polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Bu düzenleme son derece muğlak ve keyfiliğe yol açacak bir düzenlemedir. Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için aranan makul şüphenin hangi hallerde var sayılacağının kriterleri, keyfiliğe yol açılmasını engelleyecek şekilde açık ve net bir şekilde belirtilmelidir.
Aynı maddenin 3.fıkrasında, polisin durdurduğu kişiye, durdurma sebebiyle ilgili sorular sorabileceği öngörülmüştür. Şayet, polis, işlenmiş bir suçla ilgisi olabileceği düşüncesiyle bir kişiyi durdurmuşsa, bu durumda durdurulan kişiye müdafii olmaksızın soru sorulması savunma hakkının ihlaline yol açacaktır.
Aynı maddenin 6.fıkrasında polise, durdurulan kişinin üzerinde, eşyasında ve aracında, hakim kararı veya savcı emrine gerek olmaksızın arama yapabilme yetkisi tanınmaktadır.
Aynı maddenin 9.fıkrasında, polisin kimlik sorgulaması için durdurduğu kişiyi ve aracı bekletebileceği, herhangi bir suç isnadı vb. hukuki ve haklı bir neden olmamasına rağmen sorgulama işlemi yapılan kişinin kimlik bilgilerini kayda geçirebileceği öngörülmüştür. Bu madde özü itibariyle, her bireyi potansiyel suçlu kabul etmektedir.
Maddenin 10.fıkrasında kimliğini belge ile ispatlayamayan, kimliğine ilişkin beyanda bulunmayan kişilerin gözaltına alınacağı, gözaltı süresince de kimliğini ispatlayamayanların tutuklanacağı belirtilmektedir.
Kanunun 2.maddesi ile, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 5.maddesinin tamamen değiştirilmesi öngörülmektedir.

“Parmak izi ve fotoğrafların kayda alınması” başlığını taşıyan maddenin 1.fıkrasına göre:
“Polis;
a) Gönüllü
b) Her çeşit silah ruhsatı, sürücü belgesi, pasaport veya pasaport yerine geçen belge almak için başvuruda bulunan,
c) Başta polis olmak üzere, genel veya özel kolluk görevlisi ya da özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilen,
ç) Türk vatandaşlığına başvuruda bulunan,
d) Sığınma talebinde bulunan veya gerekli görülmesi halinde, ülkeye giriş yapan sair yabancı,
e) Gözaltına alınan,
kişilerin parmak izlerini alır”
Aynı konunun düzenlendiği CMK 81.maddede ancak, cezası 2 yıl ve üzerinde olan bir suç şüphesi ile gözaltına alınanların parmak izlerinin alınabileceği öngörülmüşken burada böyle bir sınırlama yapılmaksızın yolu sadece bir suç şüphesi ile değil, hangi sebeple olursa olsun bir şekilde emniyete düşen herkesin polisçe parmak izinin alınacağı öngörülmüştür. Temelinde herkesin potansiyel suçlu görülmesi anlayışı ve “FİŞLEME” mantığı olan bu düzenleme kabul edilemez.
Aynı maddenin 2.fıkrasında yer alan ve 1.fıkraya göre alınan parmak izlerinin münhasıran Emniyet Genel Müdürlüğünde oluşturulan bir sisteme kaydedilip saklanacağına ilişkin düzenleme ile, kişilerin fotoğraflarının da bu sisteme kaydedileceğine ilişkin 5.fıkradaki düzenleme ve bu verilerin kolluk tarafından kullanılmasına olanak tanıyan 6.fıkradaki düzenleme kabul edilemez. Bir kere, ancak, cezası 2 yıl ve üzerinde olan bir suç şüphesi ile gözaltına alınanların parmak izlerinin alınabileceğini öngören CMK 81.maddesinde bile, takipsizlik veya beraat kararının kesinleşmesi üzerine, alınan parmak izlerinin imha edileceği öngörülmüş iken, hiçbir suç isnadı olmaksızın alınan parmak izlerinin sürekli saklanması kabul edilemez. Özellikle bu verilerin Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulacak bir sistemde saklanması da son derece sakıncalıdır. Bu verilerin mutlaka saklanması gerektiği düşünülüyorsa, o takdirde verileri saklayacak kurum, kolluktan bağımsız bir birim olması ve bu verileri sadece hakim veya savcının kullanmasına izin verilmeli, kolluğun savcı veya hakimden izin almadan kullanmasına izin verilmemelidir.
Kanunun 3.maddesi ile, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 9.maddesinin tamamen değiştirilmesi öngörülmektedir.
“Önleme araması” başlığını taşıyan maddenin 1.fıkrasında polisin, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla, hakim kararıyla veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde mülki amirin vereceği yazılı emirle, kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kağıtlarını ve eşyasını arayabileceği öngörülmüştür.
Maddenin 4.fıkrasında önleme araması yapılabilecek yerler sayılmıştır. Buna göre önleme araması;
a) 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamına giren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığı yerde ve çevresinde,
b) Özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya sendikaların genel kurul toplantılarının yapıldığı yerin yakın çevresinde,
c) Halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde,
ç) Öğretim ve eğitim özgürlüğünün sağlanması için her derecede öğretim ve eğitim kurumlarının ve 20.maddenin 2.fıkrasının A bendindeki koşula uygun olarak girilecek yüksek öğretim kurumlarının içinde, bunların yakın çevreleri ile giriş ve çıkışlarında
d) Umumi ve umuma açık yerlerde
e) Her türlü toplu taşıma araçlarında, seyreden taşıtlarda
önleme araması yapılabilir.
Aynı maddenin 5.fıkrasında konutta önleme araması yapılamayacağı, kamuya açık olmayan işyerleri ve diğer kapalı alanlardaki önleme aramalarının ise ancak hakim kararıyla yapılabileceği belirtildikten sonra, polisin kişilerin hayatı veya vücut bütünlüğüne karşı işlenmesi muhakkak olarak öngörülen ya da işlenmekte olan bir suçun önlenmesi amacıyla, ayrıca bir karar veya emre gerek olmaksızın ve yardım istenmiş olup olmamasına bakılmaksızın kişilerin konutuna ve işyerine girebileceği öngörülmüştür.
Maddenin son fıkrasında polisin güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin; unvan, sıfat veya görevlerine, diğer özel kanunlarla kendilerine tanınan istisnalara ve herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın üstlerinin, araçlarının ve eşyalarının, polis tarafından, teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol edilebileceği ve aranabileceği öngörülmüştür.

Kanunun 4.maddesi ile, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 16.maddesinin tamamen değiştirilmesi öngörülmektedir.

“Zor ve silah kullanma” başlığını taşıyan maddenin ilk fıkrasında, polisin görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkili olduğu belirtilmekte, 7 ve 8.fıkralarda ise polisin burada sayılan 3 durumda, önce “dur” ihtarı yapmak kaydıyla silahla ateş edebileceği ifade edilmektedir.
Maddenin son fıkrasında ise polisin, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı duraksamadan silahla ateş edebileceği öngörülmüştür.

Görüldüğü gibi teklif, polise çok geniş yetkiler tanınmasını öngörmektedir. Teklif, bu haliyle, iddia edildiği gibi hukuk devleti ve demokrasinin gelişmesine değil, polis devleti anlayışının yerleşmesine neden olacaktır. Bu nedenle, TEKLİF DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR.
Ç.H.D. İSTANBUL ŞUBESİ