Mesajı Okuyun
Old 09-12-2004, 23:01   #44
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn Dost,

Bu konuda aynı düşünmediğimi daha önce de belirtmiştim.Farklı düşünmek konusunda da ısrarlıyım.

Benim gibi düşünmeyenleri,"duygusal cevap verenler" olarak tanımlamadığım gibi,benim gibi düşünenlere " basında gözükmek isteyen bazı marjinal kimseler ; ya da hukuku hiç bilmeyen bazı kadınlar "denmesini de doğru bulmuyorum.

Bu tür söyleyişlerin ilgiyi dağıttığını düşünüyor ve asıl konumuza dönüyorum.


Prof.Dr.Nur Centel,Y.Doç.Dr.Hamide Zafer ve Y.Doç.Dr.Özlem Çakmut (Marmara Ünv.Hukuk Fak.Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri)

tarafından bu konuda hazırlanan hukuki mütaladan ilgili bölümleri aşağıya aktarıyorum.

HUKUKİ MÜTALAA
Prof.Dr.Nur Centel,Y.Doç.Dr.Hamide Zafer ve Y.Doç.Dr.Özlem Çakmut
iSTANBUL 28.10.2004
....
Müdahaleye hakkı olanlar:
....Suçtan zarar gören Yasa'da tanımlanmamıştır.Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasındaki "suçtan zarar görenler" kavramına geleneksel yaklaşım,suçtan zarar görenin "suçtan doğrudan doğruya zarar gören" olabileceğidir.Bu kişi,suçun olumsuz etkilerini doğrudan doğruya üzerinde hisseder.Buna karşılık,suç tanımı ile korunan hak ve menfaatin dışında kalan
hak ve menfaatlerin ihlal edildiği hallerde,bu hak ve menfaatin sahipleri dolaylı olarak suçtan zarar görenler olarak adlandırılır ve kamu davasına müdahale talepleri kabul edilmez.

Ancak günümüzde suçtan zarar gören kavramının artık suçtan doğrudan doğruya zarar görenlerle sınırlandırılmadığını,çünkü bunun her zaman adil ve isabetli olmadığını,çağdaş gelişmelerde suçtan dolaylı zarar görmenin de "zarar gören" kapsamına dahil edildiğini görmekteyiz.Müdahale,sadece şahsi haklara kavuşmaya hizmet eden bir kurum değildir.Bu yolun asıl,adaletin gerçekleştirilmesinde,maddi gerçeğin bulunmasında ve suçluların cezalandırılmasında etkin rol alma konusunda işlevi büyüktür.Bu nedenle günümüz ceza muhakemesinde artık davanın konusuyla ilgili dernek,kuruluş ve diğer kişilerin de suçtan zarar gören kavramına dahil edildiği görülmektedir.
Örneğin,Fransız hukukunda,ırkçılıkla mücadele derneklerinin mevzuatta yer alan bazı suçlara müdahale etme haklarının bulunduğu kabul edilmektedir.Bu dernekler,savcı tarafından açılmış olan bir kamu davasına müdahale yoluyla katılabilecekleri gibi,dava açılmayan hallerde,şahsi dava da açabilmektedirler.Fransa'da tüzüklerinde,ırkçılıkla mücadeleyi,milli köken,ırk veya dinleri ile ilgili ayrımcılığa uğramış mağdurlara yardım etmeyi öngören dernekler,ayrımcılığın önlenmesi(Fr.Ceza Kanunu m.225-2,432-7) Bu konudaki kurum ve kütüklerin muhafazasının önüne geçilmesi( Fr.Ceza Kanunu m .226-19) konularında müdahale hakkına sahip oldukları gibi;önyargıyla bir kişinin milli kökenine,aidiyetine veya aidiyetsizliğine,gerçeğe yada tahmine dayalı bir köken,ırk veya belli bir din nedeni ile işlenen adam öldürme,müessir fiil,tehdit,cebir-şiddet ,korkutma,hırsızlık ve nası izrar suçlarında da müdahale hakkına sahiptirler.
Türk hukukunda bu gelişmelerin izleneceği kuşkusuzdur.Nitekim öğretide,ülkemizde ceza muhakemesi hukukunun çağdaş düzeye ulaşmasına sayısız eseriyle ışık tutan Kunter 'e göre,suçtan zarar gören kavramı ihtiyaca göre yorumlanmalıdır.Bazı kurumlar açısından dar anlamda suçtan zarar gören kavramını,diğer bazıları açısından da geniş anlamda suçtan zarar gören kavramını benimsemek doğru olacaktır.
Yurtcan ise suçtan zarar görenin saptanmasında,hakimin geniş takdir yetkisi bulunduğunu söylemektedir.Hakim,sanığa yüklenen ve cezalandırılması istenen fiille haklı bir çıkları zedelenen kişinin suçtan zarar gören niteliğini kişide fiilin işlenmesinden doğan tatmin edilme ihtiyacını gözönünde tutarak ve haklı gördüğünde tanımak durumundadır.Böyle bir ölçü matematik kesinlik göstermese bile,hakimin yaşadığı toplumda toplumsal hayatın doğal yasalarını kendi değerlendirmesine temel yaparak sonuca varmasını olanaklı kılacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da bir kararında"suçtan zarar gören her şahıs soruşturmanın her halinde müdahale yoluyla kamu davasına katılabilir.Zararı dar olarak anlamamak gerekir" demektedir.(YCGK 7.6.1982 5226/276) Bu doğrultuda Yargıtay 5.Ceza Dairesi 1998 tarihli bir kararında Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün ,haklarında koruma kakarı bulunan çocukların mağduru oldukları davalarda müdahil olabileceklerini kabul etmiştir.Yüksek mahkemeye göre,adı geçen Genel Müdürlük,korunmaya muhtaç çocuklara bakmak,iş ve meslek sahibi yapmak ve topluma yayarlı kişiler olarak yetişmelerini sağlamakla görevli ve yükümlü olduğundan,suçtan zarar görendir.
O halde ,öğretideki görüşler ve Yargıtay içtihatları,suçtan zarar görenler kavramının kapsamını artık genişletme eğilimindedirler.Mahkemelerin de bu yorum biçimini izlemeleri kaçınılmazdır.
Olaydaki durum
Dava konusu olayda maktule Güldünya Tören in öldürülmesinden genel yaşam deneyimine ve olayların olağan akışına göre zarar göreceği düşünülen kişiler onu öldürmekle suçlanmaktadır.Medyaya yansıyan haberlere göre,Güldünya Tören gayrımeşru çocuk dünyaya getirmiş,ailesi bu yüzden çevrelerinde aşağılanmış,baskılara maruz kalmış ve onu öldürme kararını alarak kardeşlerini bu eylemde görevlendirmişlerdir.Dolayısıyla,burada suçtan zarar gören kavramını dar yorumlamak amaca uygun değildir.Bu takdirde,davaya müdahale eden bulunmayacaktır.Kuşkusuz,kamu adına savcılık iddia görevini yerine getirecektir.Ancak,bu davada İstanbul Barosunun ve av.Filiz Kerestecioğlu ile meslektaşlarının müdahil olması maddi gerçeğin bulunması yönünden büyük katkı sağlayacağı gibi;bu tür olayların ne denli kınandığı ve meşru görülmediği hususlarında kamuoyuna önemli bir mesaj teşkil edecektir.Fransız Hukukunda ırkçılıkla mücadele derneklerine kamu davasına müdahale yetkisinin tanınması da bu amaca yönelik olsa gerekir.Kunter ‘in dediği gibi,bu kavramı ihtiyaca göre yorumlamalıdır.
Dava konusu olay,sıradan bir aile kavgası veya bir insan öldürme olayı değildir.Olay ülkemizde hiç de seyrek rastlanmayan,hatta Avrupa Birliğine giriş sürecinde yasal önlem almamız Birlik Ülkelerince talep edilen töre ya da namus cinayeti denilen insan öldürme olaylarının bir örneğidir.Böyle bir olayda sivil toplum örgütlerinin,Baro’nun veya müdahil olmak isteyen avukat kadınların zarar gören kavramına dahil sayılması kaçınılmazdır.Bu şekilde ,Kadına Ayrımcılığının Önlenmesine Dair Sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükler yerine getirilmiş olacaktır.
Suçun haklı menfaatlerini ihlal ettiği herkesin,suçtan zarar gördüğünü kabul etmek gerekir.Namus ya da töre cinayetlerinin engellenmesi,bu suçların yargılanmasında maddi gerçeğe ulaşılması,suçluların cezalandırılması konusunda,binlerce kadın üyesi bulunan ve Avukatlık Kanununa göre hukukun üstünlüğünü,insan haklarını savunma ve koruma amacıyla çalışan Boronun veya kadın derneklerinin haklı menfaatlerinin bulunduğu kuşkusuzdur.Bu kurumların davalarda aktif rol alması,bu suçların engellenmesine katkı sağlayacaktır.

Sonuç
Suçtan zarar gören,Yasa’da tanımlanmamıştır.Suçtan zarar görenin belirlenmesi hakimin takdirine bağlıdır.Hakim,suçtan zarar gören kavramını ihtiyaca göre yorumlamalıdır.Yargıtay içtihatları ve öğreti,bu kavramın kapsamını genişleme eğilimindedir.
Günümüzde geçerli değer yargılarına göre,suçtan zarar gören kavramının dar yorumlanmasının bir kenara bırakılması zarureti vardır.Suçun maddi unsuru ile korunan menfaatle yakın ve haklı görülecek bir ilgisi bulunan herkes,suçtan zarar görendir.Bu ilgi,sadece bir maddi menfaat ilgisine indirgenemez.Sanığın cezalandırılması sureti ile karşılanacak bir tatmin arzusunun uyandığı her kurum ve şahıs,suçtan zarar görendir.Bu anlamda,töre cinayetlerinde ,aslında toplumumuzdaki her kadın suçtan zarar görendir,faillerin yargılanmasında aktif ve etkin rol oynamak istemeye hakları vardır.

Kanaatimizce,dava konusu olayda,hukukun üstünlüğünü,insan haklarını savunma ve koruma amacıyla faaliyet gösteren Baro’nun,kadın ayrımcılığını önlemek için çalışan kadın derneklerinin veya bağımsız adalet organı olarak avukat kadınların haklı menfaatlerinin ihlal edildiği ve kamu davasına müdahale açısından CMUK m 365/1 de öngörülen anlamda suçtan zarar görenler olduğu kuşkusuzdur.

Prof.Dr.Nur Centel,
Y.Doç.Dr.Hamide Zafer
Y.Doç.Dr.Özlem Çakmut

(Marmara Ünv.Hukuk Fak.
Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı
Öğretim Üyeleri)