Mesajı Okuyun
Old 05-03-2007, 17:33   #1
Y£LİZ

 
Varsayılan Uluslararası hukuk soykırım konusunda son derece yetersiz

Lahey'in Sırbistan ve Darfur kararları, uluslararası hukukun bir devleti soykırımdan sorumlu tutmasını neredeyse imkânsız hale getirdi. Bu haksızlık, devletlerin soykırım suçuna vereceği yanıtlarla giderilebilir

David Kaye

Soykırım karşıtı uluslararası hukukun bugün bir gücü var mı? Yoksa, siyasi ve söylemsel anlamda güçlü bir silah olan soykırımın mahkemede kanıtlanması neredeyse imkânsız mı? Bu önemli sorular, bu hafta aldığı iki hukuki karar nedeniyle Lahey'in başına bela oldu. Uluslararası Adalet Divanı, bir kararında Sırbistan'ı Bosna-Hersek'te 1990'ların başında yaşanan olaylarda soykırımdan sorumlu tutmaya yetecek kanıt bulamadı. Diğerindeyse, Sudan'ın Darfur bölgesindeki mezalimi soykırım diye nitelemekten kaçındı.
Holokost sırasında ortaya atılan 'soykırım' terimi, 1948 Soykırım Sözleşmesi'yle hukuki anlamda tanımlandı. Sözleşme, belirli bir grubu 'kasıtlı' olarak yok etmek amacıyla öldürmek veya bedensel veya psikolojik hasar vermek gibi eylemleri soykırım olarak niteliyor.
Bosna, Yugoslavya'nın kanlı dağılması sırasında Sırbistan'ın Müslümanlara karşı soykırım yaptığını savunuyor. Fakat Lahey, bu iddiaların çoğunu reddetti. Srebrenitsa'da 7 binden fazla Müslüman erkeğin ölümüne yol açan katliamlar haricinde, mahkemeye göre Müslümanları ortadan kaldırma niyetine dair yeterli kanıt yoktu.
Lahey bu kararıyla, herhangi bir devleti soykırımdan sorumlu bulmayı neredeyse imkânsızlaştırdı. Mahkeme Sırbistan'ın niyetini daha geniş bir çerçeveden inceleyebilirdi, fakat bunun yerine bir bireyin suçunu veya suçsuzluğunu kanıtlamak için kullanılan yüksek standartların bir benzerine başvurdu. Fakat Lahey aynı zamanda, sadece bireylerin değil, devletlerin de soykırımdan sorumlu tutulabileceğini teyit etti: Sırbistan'ın, Srebrenitsa katliamlarını önlemeyerek uluslararası hukuk altındaki soykırımı engelleme yükümlülüğünü yerine getirmediğine hükmetti. Fakat yine buradan şu sonucun çıkması kaçınılmaz: Soykırım sorumluluğunu kanıtlamak artık imkânsız bir görev.
Devletlerin iddialarını 'çözmek' yerine bireyleri yargılayan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin başsavcısı Luis Moreno-Ocampo da bu mesajı almış. Başsavcı Sudanlıların işlediği suçlara dair değerlendirmesini açıkladı ve değerlendirme hiçbir soykırım suçlaması içermiyordu. Başsavcı bunun yerine Sudanlı bir hükümet yetkilisi ve bir Cancavid komutanının, Darfur'daki sivillere karşı saldırılar da dahil savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediğini iddia etti. Başsavcı akıllıca bir seçim yaptı; soykırım hakkında sembolik bir ifade kullanıp davayı kaybetme riskini göze almak yerine, bu kişileri kanıtlanabilir şeylerle suçladı.

Adını ne koyduğumuzun önemi var mı?
İnsan soykırımın herhangi bir mahkemede kanıtlanıp kanıtlanamayacağını merak ediyor. Çok az soykırım davası açıldı ve bunların çok azı suçlamayla kapandı. Bazıları terimin tümden ortadan kaldırılmasını bile isteyebilecek durumda. Fakat bu basiretsiz bir karar olur. Sırbistan kararı ve Darfur iddiaları oldukları gibi görülmeli; yani, sivillere karşı işlenen suçlara son vermeyi amaçlayan geniş çaplı çabaların parçası gibi. Soykırım Sözleşmesi sadece uluslararası mahkemeler için bir araç değil. Diğer ulusları da soykırımı önlemek için harekete geçirebilmeli. Daha önemlisi, hükümetler 'dil'in ötesine geçmeli. Adını ne koyarsak koyalım, gaddar eylemleri gördüğümüz yerde tanırız. Bu suçlara, siyasi, insani ve gerekirse güce dayalı yanıtlar verilmeli. Bosna ve Darfur halkı diğer ulusların desteğini aramalı; sadece mahkemelere güvenemeyecekleri açık. (Hukuk profesörü, ABD'nin Lahey elçiliğinin eski hukuk danışmanı, 1 Mart 2007)

http://www.radikal.com.tr/haber.php?...rih=05/03/2007