Mesajı Okuyun
Old 11-02-2014, 10:02   #4
Avukat Kaya

 
Varsayılan

Tebligat Kanunu:

VEKİLE VE KANUNİ MÜMESİLE TEBLİGAT:

Madde 11 - (Değişik fıkra: 06/06/1985 - 3220/5 md.) Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır.

Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir.

Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır. Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulu Kanununun, kararların sanıklara tebliğ edilmelerine ilişkin hükümleri saklıdır.

Kanuni mümessilleri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligat kanunlara göre bizzat kendilerine yapılması icabetmedikçe bu mümessillere yapılır.



T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2003/12-442
K. 2003/445
T. 2.7.2003
• İCRA TAKİBİNİN İPTALİ ( Davanın Takibin Usulsüz Tebligat Nedeniyle İptali İstemine İlişkin Olması )
• TAKİBİN USULSÜZ TEBLİGAT NEDENİYLE İPTALİ ( Davacı/Borçlunun Kendisini Vekille Temsil Ettirdiği Belirginken Vekil Yerine Asile Yapılan Tebligatın Usulsüz Olması )
• İCRA EMRİNİN VEKİLE ÇIKARILMASI ( Davacı/Borçlunun Kendisini Vekille Temsil Ettirdiği Belirginken Vekil Yerine Asile Yapılan Tebligatın Usulsüz Olması )
• USULSÜZ TEBLİĞ ( Davacı/Borçlunun Kendisini Vekille Temsil Ettirdiği Belirginken Vekil Yerine Asile Yapılan Tebligatın Usulsüz Olması )
• VEKİLE TEBLİGAT YAPILMASI ( Davacı/Borçlunun Kendisini Vekille Temsil Ettirdiği Belirginken Vekil Yerine Asile Yapılan Tebligatın Usulsüz Olması )
• İLAMLI İCRA ( Davacı/Borçlunun Kendisini Vekille Temsil Ettirdiği Belirginken Vekil Yerine Asile Yapılan Tebligatın Usulsüz Olması )
1086/m.62
7201/m.11, 32
1136/m.41, 171
ÖZET : İcra emrinin "vekile" çıkarılması gerekir. Bu açık yasal düzenlemeler varken takip dayanağı ilam kapsamında davacı/borçlunun kendisini vekille temsil ettirdiği belirginken, vekil yerine asile yapılan tebligat usulsüzdür. İcra dosyasında borçlu vekilinin vekaletnamesinin bulunup bulunmaması da sonuca etkili görülmemiştir. Bunun yanında, vekile çıkarılmış ve usule aykırı bir tebligat bulunmadığına, eş söyleyişle vekile hiç tebligat yapılmadığına göre "usulsüz tebliğ" ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Yasasının 32. maddesinin de somut olayda uygulama yeri yoktur. Şu durumda, sonuç olarak İcra müdürünün icra emrinin asıla çıkarılması suretiyle, anılan yasa hükümlerine aykırı işleminin varlığı açık ve vekil yerine asile yapılan bu tebligat ta usulsüzdür.
DAVA : Taraflar arasındaki "icra takibinin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Akşehir İcra Tetkik Merciince istemin reddine dair verilen 27.11.2002 ve 2002/108-124 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 18.02.2003 gün ve 309-2780 sayılı ilamı ile; ( ...Avukatlık Kanunu ve Yönetmeliği 171. maddesi gereğince avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümleri ve yazılı sözleşme şartlarına göre sonuna kadar takip eder. Takip dayanağı boşanma ilamında borçlu vekille temsil edilmiştir. HUMK'nun 62-68, Avukatlık Kanunu 41, Tebligat Kanunu 11. maddeleri gereğince vekille takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Açıklanan nedenle, takip dosyasındaki icra emrinin vekil yerine asile tebliğ olunması usulsüzdür. Mercice icra emri tebliğ işleminin iptaline karar vermek gerekirken, dayanak ilam göz ardı edilerek, borçlu vekilinin icra dosyasında vekaleti olmadığından bahisle talebin reddine karar verilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, takibin usulsüz tebligat nedeniyle iptali istemine ilişkindir.
Öncelikle ; her iki tarafın da bozmaya uyulmasını istemeleri karşısında davanın ve uyuşmazlığın niteliğine göre mahkemece resen direnme kararı verilip verilemeyeceği hususunun çözümü gerekmektedir.
Davacı borçlu yanca iptali istenen takip, ilama dayalı olup, nafaka alacağına ilişkindir. Nafakaya ilişkin hükümler aile hukuku kapsamında olup, kamusal niteliklidir. Diğer taraftan, tebligatın usulüne uygunluğu hakimin resen göz önüne alması gereken kamu düzeni yanı ağır basan hususlardandır. Her iki yönüyle de tarafların uyma istemelerine karşın mahkemece resen direnme kararı verilmesi yasal olarak mümkün görülmekle ön sorun aşılarak uyuşmazlığın diğer yönünün incelenmesine geçilmiştir.
Davacı/borçlu vekili 18.10.2002 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine Akşehir 1. İcra Müdürlüğünün 2002/1283 sayılı dosyası ile icra takibine girişilip icra emri çıkarıldığını, ancak takibin nafaka alacağına ilişkin olduğunu, borçlu vekili olarak tarafına çıkarılması gerektiğini, vekil ile takip edilen davalarda icra takibine geçilmesi halinde icra emri tebliğinin vekile yapılmasının zorunlu olduğunu, ancak icra dosyasında borçlu anılırken takip talebinde ve icra emrinde borçlu vekilinin ismi geçmeyip, tebligatın borçlu asile yapıldığını, bu nedenle takibin iptalini istemiştir.
Davalı /alacaklı asil usulüne uygun tebliğe karşın duruşmaya gelmemiş, delil de bildirmemiştir.
Tetkik Mercii ; " icra dosyasının tetkikinde Faruk K. ( davacı ) vekili olarak Av. Nimet Yaşa'nın vekaletnamesinin bulunmadığı görülmüştür. Vekaletname olmadan ( borçlu ) davacı Faruk K. vekili olduğunun icra müdürlüğünce bilinmesi mümkün değildir. Bu nedenle davacı ( borçlu ) talebinin reddine, takibin kaldığı yerden devamına karar vermek gerekmiştir." Gerekçesiyle davacı ( borçlu ) tarafın icra takibinin iptali yolundaki talebin reddine, icra takibinin kaldığı yerden devamına karar vermiştir. Hüküm Özel Dairece başlıkta açıklanan nedenle bozulmuş, Tetkik Merciinin önceki kararda direnmeye ilişkin kararı davacı vekilince temyize getirilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık ; İlamda vekil olduğu belli olan ancak ilama dayalı takipte icra dosyasında ayrıca vekaletnamesi bulunmayan borçlu vekili yerine borçlu asile icra emri tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı noktasındadır.
İlkin, konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 171. maddesinde "Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümleri ve yazılı sözleşme şartlarına göre sonuna kadar takip eder." Hükmü yer almaktadır. Nitekim takip dayanağı Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.06.2002 gün ve 2002/10-496 sayılı boşanma ve nafaka konulu ilamda da davacı/borçlunun kendisini vekille temsil ettirdiği görülmektedir.
Diğer taraftan, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 62. maddesi; "Kanunen salahiyeti mahsusa itasına mütevakkıf hususlar müstesna olmak üzere vekalet, hüküm katiyet kesbedinciye kadar davanın takibi için icap eden bilümum muameleleri ifaya ve hükmün icrasına ve masarifi muhakemenin tahsiliyle bundan dolayı makbuz itasına ve kendisi aleyhinde de işbu muamelatın kaffesinin ifa edilebilmesine mezuniyeti mutazammındır.... İşbu mezuniyeti takyit edecek bütün kayıtlar diğer taraf indinde gayri muteber addolunur." Hükmünü amir olup, aynı Kanunun 68. maddesinde ise; "Müvekkili namına muamele yapmış olan vekil nefsini azlettiğini veya müvekkili tarafından azlolunduğunu dava zaptına kayıt veya tebliğ ettirilmek suretiyle diğer tarafa bildirmedikçe, istifa ve azlin o taraf hakkında hükmü yoktur. " denilmektedir.
Konuyla ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanununun 11. maddesinde ise; "vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır." Hükmü bulunmakta, 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 41. maddesinde de "Avukatın vekaleten çekilmesi" başlığı altında açıkça "Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş gün süre ile devam eder...Şu kadar ki, adli müzaharet bürosu yahut baro başkanı tarafından tayin edilen avukat, kaçınılmaz bir sebep veya haklı bir özürü olmadıkça, görevi yerine getirmekten çekinemez. Kaçınılmaz sebebin veya haklı özürün takdiri avukatı tayin eden makama aittir." ifadesine yer verilmektedir.
Somut olaya gelince; nafaka alacağına ilişkin ilama dayalı takipte icra emri borçlunun kendisini vekille temsil ettirdiği ilam kapsamından açıkça belli olmasına karşın vekil yerine asile gönderilmiştir.
Yukarıda açıklanan tüm yasa hükümleri karşısında icra emrinin "vekile" çıkarılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Bu açık yasal düzenlemeler varken takip dayanağı ilam kapsamında davacı/borçlunun kendisini vekille temsil ettirdiği belirginken, vekil yerine asile yapılan tebligat usulsüzdür. İcra dosyasında borçlu vekilinin vekaletnamesinin bulunup bulunmaması da sonuca etkili görülmemiştir.
Bunun yanında, vekile çıkarılmış ve usule aykırı bir tebligat ta bulunmadığına, eş söyleyişle vekile hiç tebligat yapılmadığına göre "usulsüz tebliğ" ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Yasasının 32. maddesinin de somut olayda uygulama yeri yoktur.
Şu durumda, sonuç olarak İcra müdürünün icra emrinin asıla çıkarılması suretiyle, anılan yasa hükümlerine aykırı işleminin varlığı açık ve vekil yerine asile yapılan bu tebligat ta usulsüzdür.
Mercice ; Hukuk Genel Kurulunca da usul ve yasaya uygun bulunan bozmaya uyularak usulsüz yapılan icra emrinin tebliğ işleminin iptaline karar vermek gerekirken aksi düşüncelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Davacı-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.07.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.