Mesajı Okuyun
Old 06-12-2007, 14:57   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 1997/4-98
Karar: 1997/126
Karar Tarihi: 27.05.1997

ÖZET : Sanığın eski hükümlülüğünü teşkil eden ve TCY.nın 456/4. maddesi gereğince cezalandırılmasına, bu cezasının ertelenmesine ilişkin ilk hüküm 7.9.1989 tarihinde verilmiş olup, deneme süresi bu tarihten itibaren başlamaktadır. Sanık, ikinci suçu, ilk mahkumiyet kararı olan 7.9.1989 tarihinden itibaren başlayan beş yıllık deneme süresi geçtikten sonra 4.10.1994 günü işlediğinden, ertelenmiş cezasının aynen infazına karar verilemez. Bu itibarla direnme kararı doğru olup sair yönleri de usul ve yasaya uygun bulunduğundan, hükmün onanmasına karar verilmelidir.

(765 S. K. m. 17, 95, 308) (1412 S. K. m. 305) (647 S. K. m. 4)

Dava: Kendiliğinden hak alma suçundan sanık ( T.Ç )'in TCY'nın 308/2, 647 Sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 410.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Kofçaz Asliye Ceza Mahkemesince verilen 31.5.1995 gün 8/8 sayılı hükmün sanık ve katılan tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi 27.3.1996 gün 1551/2720 sayı ile;

"Sanığın Sulh Ceza Mahkemesince verilmiş bulunan ertelenmiş ve 20.02.1990 tarihinde kesinleşmiş bulunan cezanın TCY.nın 95/2. maddesi ile aynen çektirilmesine karar verilmemesi" isabetsizliğinden bozmuş,

Yerel Mahkeme 20.6.1996 gün 7/10 sayı ile;

"Tecilde deneme süresi, TCY.nun 95. maddesi gereğince hüküm tarihinden itibaren başlamaktadır. Kesinleşme tarihi esas alınsa bile, sanığa doğrudan para cezası verilmiş olup, CMUK.nun 305. maddesi uyarınca hüküm kesin olduğundan yine beş yıllık yasal süre geçmiştir. Tecil edilen cezanın aynen infazına karar verilemez" gerekçesiyle direnilmiştir.

Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi katılan tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C. Başsavcılığının "onama" istemli 18.3.1997 tarihli tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Kendiliğinden hak alma suçundan sanığın beraatine karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çözümlenecek sorun, sanığın ertelenmiş cezasının aynen infazına karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir.

Türk Ceza Yasasının 95/II. maddesinde, "Cürüm ile mahkum olan kimse hüküm tarihinden itibaren beş sene içinde işlediği diğer bir cürümden dolayı evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya yahut hapis veya ağır hapis cezasına mahkum olmazsa, cezası tecil edilmiş olan mahkumiyeti esasen vaki olmamış sayılır. Aksi taktirde her iki ceza ayrı ayrı tenfiz olunur" hükmü yer almaktadır. Maddede, kabahatler için bir ve cürümler için beş yıl olarak kabul edilen süreler, deneme ve intizar süreleridir. Bu süreler, hüküm tarihinden itibaren başlamaktadır. Burada bahsedilen "kesinleşmiş hüküm" olmayıp, karar tarihidir. Aksi takdirde yasa koyucu tarafından "hükmün kesinleşmesi tarihinden itibaren" denilmek suretiyle sürenin başlangıç tarihinin, kararı kesinleştiği tarih olduğu açıkça belirtilirdi.

Öte yandan TCY.nın 17. maddesinde, şartla salıverildikten sonra, geri kalan süre içinde işlenen kasıtlı bir cürümden dolayı hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olunduğunda şartlı salıverme kararının geri alınacağı hükme bağlanmıştır. 8.6.1970 gün 9/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, suçun işlenmesinin yeterli olduğu, hükmün kesinleşmesinin şart olmadığı belirtilmiştir. TCY. nın 17. maddesinde yer alan "mahkum olursa" kavramı ile 95. maddede yazılı "mahkum olmazsa" kavramı ayrı hususun olumlu ve olumsuz halleridir. Bu nedenle 17. maddede olduğu gibi TCY.nın 95. maddesinde de hükmün kesinleşmesi aranmayacak, aynı nitelikte bulunan deneme süresi, karar tarihinden itibaren başlayacaktır.

Ayrıca, TCY.nın 94. maddesi uyarınca hükmün tefhimi sırasında yapılacak ihtarat da, deneme süresinin bu tarihten yani ihtarın yapıldığı karar tarihinden itibaren başladığını göstermektedir.

TCY.nın 95. maddesinde yer alan "hüküm tarihinden itibaren" ibaresi, kararın kesinleşmesi şeklinde yorumlandığında, aynı kararda birden fazla sanık hakkında ve bir kısmının yüzünde, bir kısmının yokluğunda karar verilmesi halinde, hükmün tefhim veya tebliğ edilmesine, değişik tarihlerde kesinleşmesine göre ayrı ayrı deneme süreleri kabul edilmiş olacaktır. Bu durumda, kararın geç kesinleşmesi sanık aleyhine sonuç doğuracaktır. Böyle bir uygulama, erteleme müessesesinin bünyesine aykırı olup adaletsizliğine neden olacağından, deneme süresinin; kesinleşmiş olmak şartıyla hükmün verildiği tarihten itibaren başladığına karar verilmelidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.

İncelenen dosyada, sanığın eski hükümlülüğünü teşkil eden ve TCY.nın 456/4. maddesi gereğince cezalandırılmasına, bu cezasının ertelenmesine ilişkin ilk hüküm 7.9.1989 tarihinde verilmiş olup, deneme süresi bu tarihten itibaren başlamaktadır. Sanık, ikinci suçu, ilk mahkumiyet kararı olan 7.9.1989 tarihinden itibaren başlayan beş yıllık deneme süresi geçtikten sonra 4.10.1994 günü işlediğinden, ertelenmiş cezasının aynen infazına karar verilemez. Bu itibarla direnme kararı doğru olup sair yönleri de usul ve yasaya uygun bulunduğundan, hükmün onanmasına karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle, sair yönleri de usul ve yasaya uygun bulunan direnme hükmünün ONANMASINA, 27.5.1997 günü, tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************