Mesajı Okuyun
Old 14-01-2007, 15:46   #17
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan Olan ve Olması Gereken Hukuk

Çok güzel bir tartışma olmuş. Şimdi farkettim. Hem HGK ve hem de karşı oydan yana olanların karşılıklı açıklamaları mükemmel.


Alıntı:
Hayalete sorulsa öncelikle primlerinin kendi katiline ödenmesindense havuzda kalmasını yeğleyeceği muhakkaktır.

Alıntı:
Ayrıca sosyalleşemeyerek kendisini işlediği suçla toplumun dışına iten birey, SOSYAL güvenlik kurumundan sosyalliğini koruyan diğer bireylerle eşitmiş gibi hak talep edemez. Haklar kazanılabildiği gibi kayıp da edilebilirler..

Katılıyorum.


Yorumları hiç okumadan kararı okumaya başladığımda "olması gereken" kavramından yola çıkarak maaş bağlanmaması gerektiğini, yanı sıra HGK kararının ise "maaş bağlanmalıdır" şeklinde biteceğini sanarak, genel kurul kararına götüren süreçteki hukuki nitelemeleri ilgiyle okudum. İtiraf etmeliyim ki HGK nun nihai kararı, hem şaşırttı, hem de hak ve adalet duygusu yara almadı.

Şaşırtmasının nedeni, şekli hukuk, kanunlar hiyerarşisi çerçevesinde (özel yasa uygulaması) , tahdidi biçimde sayılmış aylık bağlanmama nedenlerini içermeyen 506 sayılı yasa çerçevesinde, miras hukukundaki hükümlerin tartışılmasına ihtiyaç dahi olmadığı (mirası red veya mirastan ıskat sebepleri hallerini) ve aylığın bağlanması gerektiği inancından ötürüydü.

Ama mer'i mevzuatın uygulanması halinde ise karşımıza yasal olduğunu (hele hukuk haberleri alanında) hukukçular arasında dahi izahta zorlanılabilecek, kamu vicdanını önemli ölçüde yaralayacak, daha ileri gidiyorum, kamu düzenini sarsacak nitelikte bir karar olacaktı.

Salt emekli aylığından başka geliri olmayan ve eski usulde yalnız kendisi çalışıp ,bir adım daha ileri giderek kendisinden bıkmış karısıyla aynı evi paylaşmak karşılıklı zorunluluğunda bulunan insanların kapılacakları haklı paranoyayı, tasarlamak güç değil.

Aynı zamanda 5434 sayılı yasada olup da, aynı aylık bağlamama nedeninin 506 sayılı yasada yer almayışı ise, her türlü izahtan vareste.

Yanı sıra Sayın Konyalı'nın, sosyal güvenliğin her türlü hukuki ve cezai ilişkiden ayrı ve zorunlu bir unsur olarak bireyin yaşamında bulunması görüşü çok anlamlı. Ancak mülkiyet hakkı da Anayasaca teminat altına alınan bir hak, ancak gerek kanunla, gerek genel ahlak gibi evrensel ilkelerle sınırlandırılabiliyor. Bu sınırlamaların ölçütü de, toplumsal barış ve kamu düzeni gibi gerekçelerle getiriliyor.

"Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlandırılamayacağı" şeklindeki evrensel ilke, babamdan zamanında çok duyduğum ve avukatlık mesleğimi ifa ederken yeri sıkça geldiğinden dile getirdiğim, ne var ki ciddiye alınırlığını pek az gördüğüm bir ilke idi.

Böylesi bir HGK kararına gerekçe olduğunu görmek, olumlu ve "olması gereken" diye düşünüyorum.

Saygılarımla...