Mesajı Okuyun
Old 16-11-2009, 14:16   #2
Aybüke Kağan

 
Varsayılan

İlk kararı ekliyorum.Ancak diğer kararlar bendeki programda mevcut değil.

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi
Esas: 2006/11417
Karar: 2006/13293
Karar Tarihi: 28.12.2006
TAPU
İPTALİ VE TESCİL DAVASI - MURİS MUVAZAASINA DAYALI TAPU İPTALİ TESCİL OLMAZSA TENKİS İSTEMİ - DAVALININ ALIM GÜCÜNÜN OLUP OLMADIĞI - SATIŞ BEDELİ İLE GERÇEK DEĞER ARASINDA FAHİŞ FARK BULUNMASI - TEMLİKİN BEDELSİZ VE MUVAZAALI OLDUĞUNUN KABULÜ GEREĞİ
ÖZET: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil; olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir. Bu nevi davalarda, murisin asıl irade ve amacının kuşkuya yer olmayacak şekilde ortaya çıkarılması gerekir. Bunun için de murisin taşınmazı satmasının haklı ve makul bir sebebinin olup olmadığı, davalının alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile muris arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanması gerekir. Davada, satış bedeli ile gerçek değer arasında fahiş fark bulunmaktadır. Murisin taşınmazı satmaya ihtiyacı olmadığı gibi devralan şahsın da alım gücü bulunmamaktadır. Murisin temlikinin bedelsiz ve muvazaalı olduğunun kabulü gerekmektedir.
(818 S. K. m. 18, 213) (4721 S. K. m. 706, 1023) (2644 S. K. m. 26)
Dava: Taraflar aras
ında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları M.'nin diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğlu K.'ya intikali sağlayabilmek için 94, 95 ve 96 no'lu parsellerini aracı R.'ye satış göstererek temlik ettiğini, onun da davalı K.'ya devrettiğini ileri sürüp tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini; olmazsa tenkis istemişlerdir.
Davalı, murisin kumar borçlarını ödemek amacıyla taşınmazlarını R. isimli şahsa sattığım, birkaç ay sonra bedelini taksitle ödeyerek satılan yerleri kendisinin aldığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, işlemin danışıklı olduğunun kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S.A.'nın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil; olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı M.'nin 94 parsel sayılı taşınmazın tamamına, 95 ve 96 parsel sayılı taşınmazların 1/2 payına malik iken bu yerleri 14.03.1996 tarihinde R.'ye, onunda 04.06.1996 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik ettiği, miras bırakanın 25.02.2005 tarihinde öldüğü görülmektedir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide <muris muvazaası> olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacım gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazım, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı'nda açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakan M.'nin 96 parsel üzerindeki 1/2 payını R.'ye sattığı, R.'nin taşınmazı hiç tasarruf etmediği, devirlerin çok kısa aralıklarla yapıldığı, akitteki değer ile taşınmazların gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu, miras bırakanın taşınmazı satmaya ihtiyacının, davalının ise alım gücünün bulunmadığı dosya kapsamı ile sabittir. Belirlenen bu olgular değerlendirildiğinde miras bırakan M.'nin R.'ye yapmış olduğu temliklerin bedelsiz ve muvazaalı olduğunun kabulü gerekir. Son kayıt maliki davalının miras bırakanın oğlu olup muvazaalı işlemi bilen kişi konumunda bulunduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi koruyuculuğundan istifade edemeyeceği açıktır. Yapılan işlemlerle taşınmazların davalıya intikal ettirilmesi amacıyla aracı kullandığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Sonuç: Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)