Mesajı Okuyun
Old 06-06-2007, 19:02   #10
av_acelik

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım;

Her ne kadar yorumlarınızda SSK ya prim ödeyen işverene, iş kazası sonucu ortaya çıkan zararların ödettirilmesini haksızlık olarak gördüğünüzü belirtiyorsanız da, unutulmaması gereken husus; rücu davalarının, işverenin, iş güvenliği ve işçi sağlığı mevzuatına ve mevzuatın öngördüğü yükümlülüklere uymasında etkili olduğudur.

Kaldı ki durumu sadece 26. madde kapsamında da ele almak, yanlış yorumlara neden olabilir. Bildiğiniz üzere, rücu davaları, 506 sayılı yasanın 10.,26. ve 39. maddesinde düzenlenmiştir.

10. madde; işverence işe giriş bildirgesi Kuruma verilmeyen dolayısı ile kayıt dışı istihdam edilen sigortalıların geçirdiği iş kazaları sonucu oluşan Kurum zararının rücuen tazminini,

26. madde; çalıştırıldığı Kuruma bildirilmiş olan sigortalıların geçirdiği işkazası neticesinde oluşan Kurum zararının rücuen tazminini,

39. madde; kastı veya suç sayılır hareketi ile sigortalının bedenen zarara uğramasına veya ölümüne neden olan üçünçü şahıslardan, Kurum zararının rücuen tazminini,

110. ve 111. madde ise, kendi kastı, suç sayılır hareketi veya bağişlanmaz kusuru ile zarara uğrayan sigortalıya bağlanacak gelirlerin indirilmesi veya kesilmesini, eğer fazla ödeme yapılmış ise bu miktarın kendisinden tahsilini, düzenlemektedir. Ancak 110 ve 111. maddeler rücu davaları olarak nitelendirilemese de konu ile alakası nedeni ile belirtmek gerekmiştir.

Gerek 26. madde gerek diğer maddeler ayrıntılı incelendiğinde, işverenin, üçünçü şahsın ve bizzat sigortalının; iş güvenliği ve işçi sağlığı mevzuatı gereklerine uymaları açısından caydırıcı nitelik taşımaktadır. Olayı sadece klasik sigorta anlayışı içerisinde ele alırsak, işverenin primleri ödemesi nedeniyle işverenin ve hatta işçinin sorumluluklarını (zira işçi de % 14 civarında prim ödemektedir) SSKnın üstlendiği şeklinde algılamamız gerekir ki, bu durum iş güvenliği ve işçi sağlığını riske atmak olur.

Bu gerçekler karşısında SSKnın rücu hakları aslında, birileri için ek yükümlülük olarak değil, tam aksine sosyal GÜVENLİK haklarının ayrılmaz bir bütünü ve sosyal hukuk devletinin bir gereği olarak karşımıza çıkar. Yine belirtmek gerekir ki, 10, 26 ve 39. maddeler sosyal sigortalar ve işçilerin güvenliği ve sağlığı arasında dengeleyici bir unsur olduğu gibi, işçilerin işverene ve hatta kendi ihmalkarlığına karşı korunmasını sağlamaktadır.

Ayrıca iş güvenliği ve işçi sağlığı mevzuatının öngördüğü yükümlülüklere bakıldığında; ağır ve tehlikeli işlerde sağlık raporu aranması, rutin sağlık muayenelerinin yaptırılması, işçiye gerekli eğitimin verdirilmesi, koruyucu tedbirlerin aldırılması ve araçaların kullandırılması, detenetim ve kontrol yükümünün getirilmesi, işçilerin verilen aletleri kullanmasını ve verilen direktiflere uymalarının sağlanması ve bu yükümlülüklere uyulmamasının kusur olarak yükümlünün karşısına çıkması ne kadar yadırganabilir bilmiyorum.

Dolayısı ile çok kısa olarak belirttiğim nedenlerle yorumlarınıza katılmamaktayım.