Mesajı Okuyun
Old 13-04-2006, 22:32   #6
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

Burada özen gösterilmesi gereken bir konu var;
Biz yargıçların/savcıların düşmanı değiliz, yargıçlar/savcılar da bizim düşmanımız değiller. Yargı bu üç ayakla bir bütün oluşturuyor.Bu bütünlüğün bozulması önemli sorunlar yaratır.

Aslında olaya geçmişi gözden geçirerek bakmak gerek:
Eskiden hakim maaşı mihenk taşlarından biri idi. Bazı ödemeler bu sınırları aşamazdı.Şimdi bu kıstas yok. Bence önamli bir kıstastır. Gene uygulanması gerekir.

Bir yargıcın "vijdanı ile cüzdanı arasına sıkışması sorunu" hepimizin bildiği bir öykü vardır. İngilteredeki yargıç boş çeki doldurup ödemeyecekleri inancı ile gitmiş, çekin karşılığı çıkınca da intihar etmiş" sorun burada!

Neden benim 30 yıl emek vermiş yargıcım kartvizitine "emekli ağır ceza reisi" ibaresini koyup da avukatlık yapsın? Demek ki emekliliği beklentisini karşılamıyor. İstediği geçimi sağlayamıyor. Bence O yargıç veya savcı her türlü güvancasi sağlanmış bir emekli olarak oturup deneyimlerini, bilgilerini aktarmalıdır. O insanı geçim gailesi ile baş başa bırakırsak sorun tek başına o insanın değildir. Sorun toplumundur. Daha fazla faydalı olabilecek bir emek heba edilmektedir. Bu heba tanımlaması avukatlık anlamında değil daha geniş kitlelere bilginin aktarılması anlamında kullanılmıştır.

Bu insanın (yargıç, savcı veya avukat) zayıflıkları ve hırsları da beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren sistemin adli oluşuma bakışı. Adalet Bakanlığı'nın yargıçların özlük hakları ile ilişkisi kaldırılmalı. BAKANLIK YARGIDAN AYRILMALI. Bakanlığın görevi sadece yargı hizmetinin sağlıklı olarak yerine getirilmesini sağlamak, bu olanakları sağlamak olmalı.ÖZET OLARAK BAKANLIĞIN GÖREVİ YARGININ SAĞLIKLI BİR BİÇİMDE YÜRÜMESİ İÇİN GEREKLİ OLANAKLARI SAĞLAMAK OLMALI. Başkanlık kimin haddine? ORADA YARGI VAR. SİYASET DEĞİL. Siyasal olarak toplumu yönlendirebilirsiniz. Ceza politikasını değiştirebilirsiniz. Bir olayı suç olmaktan çıkarıp, bir olayı suç haline getirebilirsiniz. Ben bir hukukçu olarak bunlara karşı fikrimi söylerim. Ama karışmam, karışamam. Benim rolüm farklı. Yasa koyucu değil uygulayıcıyım. Ben bir hukukçuyum ve var olan sistem içinde insanların haklarını savunuyorum. Burada önemli olan nokta "var olan sistem içinde" olması; yoksa anayasal düzeni yıkmaya kalkışan herkes haklıdır.

Özetlersem:

Yargılama ciddi bir süreçtir. Bu süreç içinde insanların etkiden uzak kalması sağlanmalıdır. İnsanlar gelip bana "abi senin arkadaşın hakimler vardır halledermisin diyorlarsa bu benim meslektaşlarım kadar yargıçların da ayıbıdır. Böyle şeyler yaşanmış ve yargıya da taşınmıştır. Ama benim ayıbım değildir. Benim ayıbım bir hukukçu olarak gelişmelere müdahale edemeyip seyirci kalmamdır. Düşünebiliyormusunuz? Yargıçlar "avukatlar ayaklarını masanın üzerine uzatmış para topluyor" diye tanımlamalarda bulunuyorlar, avukatlar da "parayı yiyip istadiği gibi karar veriyorlar hatta avukat bile buluyorlar" gibi tanımlamalarda bulunuyorlar.

Arkadaşlar;
İki yanlış bir doğru yapmaz.
Yok avukatlar fazla kazanıyor, yok hakimler rüşvet yiyor; bunlar beni ilgilendiren tanımlamalar değil.

Aslında benim de epeydir düşündüğüm bir konu idi.

NE OLACAK BU YARGININ HALİ?