Mesajı Okuyun
Old 30-12-2008, 15:27   #8
Av. Ayşegül Okçu

 
Varsayılan sahtelik unsuru

Sorunuzdan anladığım kadarıyla, ortada bir muvazaa söz konusu. En azından şikayet eden eşin iddiası bu yönde.

Borçlu eş tarafından olaya bakarsak, olayda muvazaa olduğu kanıtlansa dahi takip dayanağı kambiyo senedini "sahte" kabul etmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Zira muvazaada biri hukuk alanında doğmuş olan, diğeri ise hukuk alanında doğmayan iki irade söz konusudur. Ceza yargılamasının hukuk alanında doğmamış bir iradeyi cezalandırması ceza hukuku ilkeleriyle çelişir düşüncesindeyim. Takip dayanağı kambiyo senedinin muvazaa nedeniyle "hukuki" anlamda sonuç doğurması tartışılabilirse de "cezai" anlamda sahtelik unsuru içermemektedir. "Belge bazen biçim bakımından, bazen de içerik olarak sakat olabilir. Sonuç olarak belgenin batıl ve sakat olma durumu, onu yok ve tamamen geçersiz sayacak nitelikte ise o belge üzerinde sahtecilik suçu işlenemez." (Hırsızlık Yağma Belgelerde Sahtecilik Suçları- Mustafa Ekinci, Sinan Esen- Adalet Yayınevi Eylül 2005- sayfa 47)

Dolayısıyla, suçun sahtelik unsuru oluşmadığından takipsizlik kararı verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi durumda tüm muvazaalı işlemlerde tarafların belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerekecektir. Müşteki eşin hukuk mahkemelerinde dava açarak takbin iptalini veya meskeniyet iddiasında bulunma olasılığı vardır diye düşünüyorum.

Takibi sürdüren avukatın sorumluluğuna gelirsek, ben herhangi bir sorumluluk olacağını düşünmüyorum. Zira belge üzerinde hiçbir müdahalesi olmayan, sadece takibi yürüten avukatı sorumlu tutmak hukuk mantığına ters. Avukat olarak bizler, getirilen evraklara göre işlem yaparız. Her evrakın altındaki saiki araştırma yükümlüğümüz yoktur. Aksi halde örneğin, imza incelemesi sonucunda sahteliği sabit olan kambiyo senetlerinde avukatın sorumluluğuna gitmek gibi saçma bir durumla karşı karşı kalırız. Bu durumda da kimsenin avukatlık yapmak isteyeceğini sanmıyorum.