Mesajı Okuyun
Old 08-11-2004, 00:50   #8
VARTO'LU

 
Varsayılan

Sayın Dikici ;
Birleşmiş Milletler "Avukatların Rolüne dair Temel Prensipler (Havana Kuralları)" uluslar arası sözleşmesinin "Avukatların müvekkillerine karşı görevleri" başlıklı 13. maddesinde ifade edilen "Müvekkillerine sahip oldukları haklar ve yükümlülükler ile, müvekkillerinin haklarını ve yükümlülüklerini ilgilendirdiği ölçüde hukuk sisteminin işleyişi konusunda kendilerine bilgi vermek" mesleki görevimi yerine getirmede (bozma yada onama kararlmarının gerekçeli olmaması halinde) sıkıntı yaşadım; tüm avukatlar da yaşıyordur.
Geçen Hafta, Türkiye Barolar Birliği'nin Ankara'da düzenlediği, Anayasa'nın 90. maddesindeki son değişiklikten sonra Uluslararası sözleşmelerin Türk Hukuku'ndeki uygulama yeri ile ilgili bir sempozyum vardı. Son oturumda, "çözüm için öeriler" bölümünde söz alarak yaptığım konuşmadan bir bölümü aşağıda veriyorum.
Umarım tüm meslektaşlar bu tartışmaya katılır ve Türkiye'de Yargıtay Kararlarının yeniden doyurucu hukuki gerekçeler ile donamış niteliğe kavuşmuş olduğunu görürüz.
(kimi dairelerin doyurucu gerekçeli kararlarının ve aynı değerde karşı oyların olduğunu da unutmuyor, takdirle onları da anıyoruz; ki ileri günlerde onlardan örnekler vermek isterim.)

İNSAN HAKLARINI VE ANA HÜRRİYETLERİ KORUMAYA DAİR SÖZLEŞME, eki protokoller ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek yürürlüğe girdi ve Anayasasının 90. maddesindeki düzenleme gibi "kanunlaştı." Bu kanun ile getirilen en önemli düzenlemelerden biri "adil yargılanma hakkı"; diğeri ise "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargı yetkisinin ve bu mahkemece verilen kararların Türkiye için de "bağlayıcı" olduğunu kabul edilmesi.
Nitekim ülkemizden bu güne kadar AHİM'e giden davaların önemli bir bölümü "adil yargılanma hakkı" ilkesinin ihlal yada yeterince hayata geçirilmemiş olması nedeni ile kabul edildi.
Aynı sözleşmenin 19-51 arası 22 maddesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kuruluş ve işleyişine ait hükümleri içermekte. Bu sözleşmenin "Hükümlerin ve Kararların Gerekçeli Olması" başlıklı 45. maddesinde de
Madde 45 1) Hükümler, kabul edilebilirlik veya kabul edilemezlik kararları gerekçelidir.
2) Karar, tamamen veya kısmen yargıçların oybirliğini içermediği takdirde, her yargıç kendi ayrı görüşünü belirtmek hakkına sahiptir" düzenlemesi ile AHİ Mahkemesi kararlarının gerekçeli olacağı hükme bağlanmış ve bu mahkeme uygulamada da kararlarını doyurucu hukuki gerekçeler ile taçlandırmakta.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/son maddesinde "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir" buyurucu düzenlemesi yapılmış iken Anayasada sayılan "Yüksek Yargı Organları" bundan ayrık tutulmuş değil.

Nihayet Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununda "Yargıtay'da yapılacak temyiz incelemesi görevinin kanuni sınırları düzenlenirken aşağıdaki hükümlerin, adil yargılanma ilkesinin hayata geçirilmesi için getirildiği görülmektedir.
Madde 436 - Mahkemei Temyiz Reisi, temyiz arzuhalini ve diğer tarafın verdiği cevapname ile dosyayı tetkik ve raporunu tanzim etmek üzere azadan birine havale eder. Cevapname muayyen müddet içinde vasıl olmamış ise evrakı mevcude üzerine tetkikat icra olunur. Havale olunan zat nihayet bir hafta zarfında iki tarafın müddeiyat ve müdafaat ve esbap ve delaili sübutiyelerinin ve temyizen tetkiki talep olunan hükmün neden ibaret olduğunu ve hükmün müstenit olduğu esbabı mucibeyi ve işbu hükme karşı temyiz istida ve lahiya ve cevap lahiyasındaki itiraz ve müdafaaların hulasasını beyan ettikten sonra müdellel mütalaasını muhtevi imzası altında bir takrir tanzim ve reise takdim eder
Madde 439 - Mahkemei Temyiz iki tarafın temyiz arzuhaliyle layihasında ve cevap layihasında muharrer kaffei itirazat ve müdafaat hakkında esbabı mucibe beyaniyle redden veya kabulen karar vermeğe ve bunları kararına yazmağa mecburdur.
Mahkemei Temyiz iki tarafın iddia ve müdafaatiyle mukayyet olmayıp kanunun sarih maddesine muhalif gördüğü diğer esbaptan dolayı da temyiz olunan kararı nakzedebilir" Ama, uygulamada görürüz ki "formül onama" olarak bildiğimiz Yargıtay Kararları, andığımız bu pozitif hukuk normlarına, (bunlardan başkaca en az üç adet uluslar arası sözleşme daha var) bu emredici hukuk kurallarına aykırı olarak gerçekleşmekte.
Nitekim HUMK. 440/1 maddesi de "Temyiz dilekçesi ve-kanuni süresi içinde verilmiş olması şartiyle - karşı tarafın cevap dilekçesinde ileri sürülüp hükme etkisi olan itirazların kısmen veya tamamen cevapsız bırakılmış olması" hali bu kararın düzeltilmesini isteme hakkı tanıyan bir durum olarak hükme bağlanırken, yurttaşların Anayasa, kanun ile ulusal ve anılı sözleşmeler ile uluslar arası koruma altına alınmış adil yargılanma hakkının korunması yolları olarak öngörülmüş hukuk müesseseleridir.
Anayasa Mahkemesi'nin 21.6.1991 gün ve 1991/16 Karar sayılı kararında vurgulandığı üzere "kararlarının temyiz edilmesi, kararın niteliğini değiştirmediği gibi ilk ve son derece sıfatını da etkilemez. Açılan, hak arama özgürlüğünü daha geniş kullanma yoludur. Kararların daha doyurucu kılınmasını sağlayan, yakınma ve kimi eleştirileri karşılayan ikinci kez inceleme evresidir "
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 17 Aralık 1979 tarihli ve 34/169 sayılı Kararıyla kabul edilen "Kanun Adamları için Talimatname" nin 2. maddesinde de;
"Kanun adamları görevlerini yerine getirirken, insan onuruna saygı gösterir ve insan onurunu korur ve bütün insanların sahip olduğu insan haklarını kullanmasını sağlar ve bunun yanında yer alır " denilmektedir
Yargıtay Kararlarının gerekçesiz olması, karar düzeltme istemi üzerine gerçekleşen ikinci kez inceleme evresinde dahi, bu istemin kabul edilmeme nedenlerinin gösterilmemesi (bu itirazları reddederken herbiri hakkında gerekçe gösterilmek zorunluluğuna" uyulmaması) insan haklarını kullanmasını sağlamakla görevli olanlar eliyle insan haklarının ihlali olmaktadır.
Bunun önüne geçilmesi için önerilerim........