Mesajı Okuyun
Old 22-06-2009, 13:20   #4
kevser06

 
Varsayılan

Geçenlerde Ankara Barosunun Sağlık Hukuku Sertifaka Programında doktor bir bayan, kadınların gördüğü aile içi şiddete ilişkin olaylar anlattı. Maalesef ki Türkiye'de kadınlar bu kadar da olmaz denilecek şiddetlere maruz kalıyorlar. Küçük bir ilçede sağlık ocağında çalışırken öyle vakalar geliyodu ki kadınların yüzüne çaydanlık atan, ütü fırlatan erkekler eşini sağlık ocağına getiriyor kapıda bekliyorlardı. Kim yaptı diye sorduğumuzda çoğu söyleyemiyodu diyo. Bu durumda hekimin suçu bildirme yükümlülüğü tabiki var. Nitekim bu tür olaylar karşısında kayıtsız kalmak hiçbir hekime yakışmaz. Hekim suçu bildirim yükümlülüğünü yerine getirdikten sonra mağdurun aile içi şiddetden şikayetçi olmaması halinde hekim yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğundan hiçbir sorumluluğu doğmayacaktır. Bir suçun şüphelisi ise tıbbi müdahaleye gereksinim duyması halinde muhakkak ihbar edileceği kaygısı taşıyacaktır ve belki de taşımalıdır. Genel de o tıbbi müdahale de bir ceza soruşturmasında veyahut kovuşturmasında delil niteliği taşıyacaktır. Hekimlerin/sağlık personelinin sır saklama yükümlülüğünden önce suçu bildirme yükümlülüğünün öncelikli geldiğini düşünüyorum. Saygılarımla.