Mesajı Okuyun
Old 29-10-2013, 00:47   #4
CATWOMAN

 
Acil

Sayın Meslektaşım, soruma zahmet edip cevap verdiğiniz için teşekkür ederim. Bence de mirasın reddi en uygun yöntem diye düşünüyorum. Bugün bir meslektaşımla da konuştum. Onun düşüncesi de şu yönde:

"Mirasbırakanın imzaladığı bononun tanzim tarihi 2007, vadesi ise 2009.
Parasını mirasçılarına devrettiği tarih, 2008,
Gayrimenkulleri (gerçek değerinden) satış tarihi 2009, Alacaklarını temlik tarihi 2012.
Tek bir gayrimenkulü ise ihtiyati tedbirli olduğu için halen mirasbırakan adına kayıtlı.

Bu durumda mirasbırakan, bonoyu imzaladığı tarihte yani 2007 yılında borçlu olduğunu biliyordu, 2007 yılından sonra mirasçılarına yaptığı her satış, devir ve temlik, alacaklılarından mal kaçırmak için yapılmıştır. Bunun ispatı da imzaladığı bononun tanzim tarihinden sonra olması ile kanıtlanır. Alacaklılar, muvazaa sebebine dayalı Tasarrufun iptali davası açarak, mirası reddeden mirasçıların aldıklarını geri alabilirler." dedi.

Mirasbırakanın alacaklılarından mal kaçırmak gibi bir düşüncesi olmadığını, sadece miras paylaşımı yaptığını söylemem üzerine yorumu şöyle oldu:

" Öyle bile olsa, olay mal kaçırmak olarak görünüyor. Şayet mirasbırakan adına halen kayıtlı olan gayrimenkulün değeri fazla ve borcu karşılamaya yetiyorsa, mal kaçırma olarak nitelendirilemez, ancak mirasbırakan mesela 300 bin TL' yi devretmiş, geriye 10 bin TL' lik gayrimenkul bırakmışsa, tereke miktarı borcu karşılamaya yetmeyecektir, bu durumda kendisi kötüniyetli ve mal kaçırmış kabul edilir" dedi.

Ancak mirasbırakan, bono hakkında imzaya ve borca itiraz ederek, icra hukuk mahkemesinde dava açmış. Bu davada bono üzerindeki imzalar kendisine ait çıkmış. Ancak ısrarla borcu olmadığını söylüyor. Ör: bononun imzalandığı tarihte 66 yaşında, bononun imzalandığı günde alınmış Akli melekelerinin yerinde olduğuna dair rapor yok, kuru bir bono var, alacaklı ve mirasbırakan arasında hiçbir hukuki ve ticari ilişki yok, mirasbırakanın banka hesaplarına bononun tanzim tarihinde yada sonrasında alacaklı tarafından para yatırılmamış, mirasbırakan tarafından da senet bedeli oranında bankaya para yatırılmamış, büyük bir meblağı olan bononun elden verilmesi imkansız, alacaklı mirasbırakandan teminat da istememiş, hiçbir menkul yada gayrimenkule alacaklı tarafından konulmuş bir ipotek yok,icra takibi yapılana kadar alacaklı tarafından tek bir telefon edilmemiş, ihtarname, protesto, vs gönderilmemiş. yani 200 milyar borç verilmiş, karşılığında kağıttan ibaret bir bono alınmış.

Yani mirasbırakan bir para almadığını söylerken hak vermemek mümkün değil.

Şayet mirasbırakanın alacaklılarından mal kaçırmak gibi bir niyeti olsaydı, bononun tanzim tarihi olan 2007 yılından sonra bütün mallarını mirasçılarına derhal devrederdi, mal kaçırmak için 2008, 2009, 2012 yıllarını beklemezdi. Ayrıca gayrimenkuller de düşük değil, aksine gerçek değerinden mirasçılarına satılmış.

Bütün bu hususların, mirasbırakanın alacaklılarından mal kaçırma niyetinde olmadığını ve 200 bin TL' lik borçtan haberinin dahi olmadığını kanıtlar diye düşünüyorum.


Alacaklı tarafından bir bahaneyle imza attırıldığı ve üzerinin doldurulduğu mirasbırakan tarafından ifade ediliyor.

Ne düşünüyorsunuz? Çok uzun yazmak zorunda kaldım ama olayları kısaca anlatmak da imkansız.