Mesajı Okuyun
Old 27-11-2004, 23:17   #25
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Gerekçe

Öncelikle çeviri için değerli vaktini ayıran Sn.Av.Bülent Sabri Akpunar 'a saygı ve teşekkürlerimi sunuyorum.
--------------------------------------------------------------------------
CASE OF ÜNAL TEKELI v. TURKEY

(Application no. 29865/96)
(USUL)
3. avacı, evlendiği zaman kendi kızlık soyadını tek başına kullanma talebinin TC Mahkemelerince reddedilmesinin haksız olarak özel yaşamına müdahale teşkil ettiğini ve ayrıca yalnızca erkeklerin evlendikten sonra kendi soyadlarını kullanabilmeleri imkanının kadınlar aleyhine ayrımcılık yarattığını iddia etmiştir. Bu itibarla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)nin 8. ve 14 . maddelerine dayanmıştır.

7. : 1 Temmuz 2003 tarihli kararıyla ilgili daire talebin kabul edilemez olduğuna hükmetmiştir.

(OLAYLAR)
I. (DAVANIN ESASLARI)

10. : O zaman stajyer avukat olan davacı, 25 Aralık 1990 daki evliliğinden sonra MK’nın 153 . Maddesine göre kocasının soyadını almıştır. İş hayatında kızlık soyadıyla bilindiği için, yasal soyadının önüne kızlık soyadını koyarak ismini kullanmış fakat resmi yazışmalarda her ikisini birden kullanamamıştır.

11. : 22 Şubat 1995 de davacı Karşıyaka Asliye hukuk Mahkemesinde açtığı davayla yalnızca kızlık soyadını kullanabilmek için izin verilmesini talep etmiştir. 4 Nisan 95 tarihli kararıyla mahkeme davayı MK’nın 153 .maddesindeki “ evli kadın yaşamı boyunca kocasının soyadını kullanmak zorundadır” hükmünü gerekçe göstererek reddetmiştir.

12. : Davacı aynı kararı esas yönünden temyiz etmiş, talep Yargıtay’ca 6 Haz. 1995 de reddedilmiştir. Karar 23 Haziran 95’ de davacıya tebliğ edilmiştir.


13:14 Mayıs 1997 deki yasa değişikliğiyle MK’nın 153 . maddesi değiştirilmiş, evli kadının kızlık soyadının kocasının soyadıyla beraber kullanabilmesine imkan tanınmıştır. Davacı bu imkandan yararlanmayı tercih etmemiştir, zira davacıya göre bu değişiklik tek başına kızlık soyadını kullanma olanağını ona sunmamaktadır.22 Kasım 2001 de yeni MK (YMK) yürürlüğe girmiştir, 187 . madde daha önceki 153. maddeyle aynı şekilde işlemektedir.

II. (İLGİLİ İÇ HUKUK VE UYGULAMA)
Mk 153, 187, Anayasa Maddeleri 10,90,152 maddelerinin metinleri….

:MK 153 değişikliğinden sonra Ankara Bölge Mahkemesi anayasaya aykırılık itirazında bulunmuş, E 1997/61, K 1998/59 kararıyla Anayasa Mahkemesi şu gerekçeyle talebi reddetmiştir: Karar metninden örnek paragraflar ….(Soyadı kuralının yüzyılların geleneğinin biçimlenmiş hali olması, kuralın aile birliğini koruma nedeniyle geçerli sayılması ve 10. maddeye göre ayrımcılığın olmadığı zira farklı statü ve farklı grupların kendine has özelliklerinin olması ….”
III. (ULUSLARARASI HUKUK)

AB yönergeleri, Parlamento kararları, Birleşmiş Milletler Sivil ve Siyasi haklar Bildirgesi ...




( HUKUK)
I. (HÜKÜMETİN İLK İTİRAZLARI)
:Türk Hükümeti iki ilk itirazda bulunmuştur:, öncelikle davacının mağdur olmadığı itirazı ve 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu itirazı.
A. (Mağduriyet İtirazı)
33.
: Hükümet, davacının evlendiği sırada stajyer olduğu, avukatlık mesleğine başladığı sırada zaten kocasının soyadını almış olduğu bu sebeple iş yaşamında soyadı değişiminin sorun çıkartmayacağını ve bu nedenlerle de AİHS’nin 34 . maddesi çerçevesinde davacının mağdur olmadığı itirazında bulunmuştur.

35.
: Mahkeme, davacının yalnızca iş hayatında değil özel hayatında da bu sebeple mağduriyet yaşayabileceği ihtimalini dikkate alarak hükümetin bu itirazını kabul etmemiştir. ( Not: metinde daha önceki mahkeme kararlarına atıflar vardır)

B. (6 aylık Zamanaşımı)
36. 37. 38.

: Hükümet 6 aylık süreye uyulmadığını, evlenme tarihinden itibaren 6 aylık sürenin işlemeye başladığını zira davacının başvuru tarihinde AİHS’e aykırı bir iç hukuk kuralı bulunmadığını iddia etmiş, Mahkeme ise bu durumun özel olduğunu, yararlanılacak bir iç hukuk kuralı olmaması halinin mağdur tarafından öğrenilme tarihinin sürenin başlangıcı olduğunu, herhalde hakimin iç hukuk kuralı olmasa da anayasa gereği uluslararası anlaşmaları uygulaması gerektiğini belirterek bu itirazı da reddetmiştir.


II. (SÖZLEŞMENIN -MADDE 8 ILE BIRLIKTE- IHLAL EDILDIĞI ÖNE SÜRÜLEN 14. MADDESI)

8 .Madde = Özel Hayatın Korunması

14. Madde= Eşitlik Prensibi

A. (Uygulanabilirlik)
41. : Hükümet 8. Maddenin olaya uygulanabilir olmadığı; zira isim seçiminin tamamen kişinin bireysel seçimiyle ilgili olmadığı bu hususta devletlerin geniş bir takdir hakkı bulunduğu itirazında bulunmuştur.Hükümet, İsimlerin konulmasıyla ilgili yasal düzenlemelerin sözleşmenin kapsamına girmediği zira bu konunun tamamen iç mesele olduğunu belirtmiştir.

42. :Mahkeme, 8. maddenin açıkca isimlerden bahsetmediği ama isimlerin bir kişisel kimlik ve ailesel bir bağ ifade etmesi nedeniyle yine de özel yaşamla ilgisi olduğunu belirtmekte, konudaki kamusal yararın kişilerin isimlerinin özel hayatlarıyla ilgisini bertaraf etmediğini söyleyerek dava konusunun 8. maddenin kapsamına girdiğine hükmetmiştir.


B. (8.maddeyle birlikte 14. maddeye uyum)
1. (taraf iddiaları)


43. : Davacı, evlendikten sonra yalnızca kızlık soyadının kullanılması imkanının engellenmesini kadınlar aleyhine ayrımcılık oluşturduğunu iddia ederek bunun 8. maddeyle birlikte AİHS’nin 14. maddesine aykrılık teşkil ettiğini belirtmiştir.

44. 45. 46. 47. 48.

: Hükümet , uygulamanın ayrımcılık yaratmadığını zira bunun geçerli ve nesnel sebeplerden ötürü olduğunu, Burgharts kararını örnek göstererek ailenin birliğiyle aile isminin(soyadının) bağlantılı olduğunu, Türk kanun koyucusunun bu tür bir yasa kuralı ile ailevi birlik görüşünü temsil eden geleneksel bir düzenlemeyi tercih etttiğini ileri sürmüştür.Yine Hükümete göre aile birliğinin kamusal bir politika olduğunu ve “kişinin kamusal alana girdiği oranda özel yaşamının sınırlandığını” iddia etmiştir. Anayasa Mahkemesinin 29 Eylül 1998 (E 1997/61, K 1998/59 kararına atıfta bulunarak, cinsiyet bazında kişilere farklı uygulamanın gerekçesini “Türkiyenin sosyal gerçekleriyle” ilgili olduğunu, Türkiyede kadın nüfusunun 68.8%’inin iktisadi özgürlüğünün olmadığını bu nedenle “kocanın soyadını yansıtan ortak bir soyadının” kadının aile içindeki durumunu güçlendirmek için düzenlenmiş olduğunu savunmuştur.Yineleyerek, 14 Mayıs 1997 deki MK değişikliğiyle kadının kocasının soyadının önünde kendi kızlık soyadını kullanma olanağı getirildiğini ve ayrıca soyadlarındaki böyle bir talebin (yalnızca kızlık soyadının kullanılmasının) sistemde örneğin nüfus, evlilik ve ölüm kayıtlarının tutulmasında önemli sorunlar çıkarabileceğini iddia etmiştir.



2. (Mahkemenin Görüşü)
a. (Uygulanabilir İlkeler)
49. :Mahkeme, AİHS nin 14. maddesinin sözleşmenin diğer maddeleriyle bahşedilen hakların da ayrımcılık olmadan uygulanabilmesi için bir koruma sağladığını ama hükümetlerin uygulamalarındaki her farklılığın bu maddenin ihlali anlamına gelmediğini; yalnızca benzer ve ya aynı statüde olan kişilere farklı veya bir tarafa imtiyazlı şekilde uygulamanın ayrımcılık yaratabileceğini belirtmektedir. (not: ilgili kararlara atıflar yapılmış)

50. : Mahkemenin içtihadına göre kişilere karşı farklı uygulamanın ayrımcılık yaratmaması için bunun gerçek ve objektif gerekçelere dayandırılması gerekmektedir. Bu şekilde bir gerekçenin ise değerlendirilmesinde demokratik toplumlarda hakim olan ilkeler gözönüne alınmalıdır. AİHS tarafından kişilere bahşedilen bir hakkın uygulanmasında farklı bir uygulamanın sadece “yasal gerekçe”lere dayandırılması yetmez, ayrıca 14. maddenin ihlal edilmediğinden bahsedebilmek için “hükümetin kullandığı vasıtaların (sınırlamaların) hedeflenen amaçla ORANTILI olması” gerekmektedir. (not: ilgili kararlara atıflar yapılmış)

51.
: Diğer bir deyişle, ayrımcılık olgusu, haklı bir gerekçe olmadan bir kişi veya gruba diğer kişi veya gruplardan daha dezavantajlı bir uygulama, eğer diğerleri lehine daha avantajlı olan uygulama AİHS sözleşmesi tarafından özellikle belirtilmemişse, yapılması durumlarını da kapsar.( not: ilgili karara atıf yapılmış) .Ama, 14. madde, hükümetlerce kişilere karşı farklı uygulamaların - eğer bunlar objektif bir değerlendirmeyle gerçekten farklı reel şartlardan doğmakta ve kamu yararı baz alındığında kamunun haklarının korunmasıyla sözleşme tarafından bahşedilen hakların korunmasında adil bir denge sağlamaktaysa - yasaklanmasını gerektirmez.

52. Sözleşmeci devletler, hukukun uygulanmasında benzer durumlarda farklı uygulamaların gerekli olup olmadığı ve eğer gerekliyse bunun oranının saptanması hususunda belirli bir takdir hakkını haizdir. Bu takdir hakkının kapsamı her somut olaya ve olayın şartlarına göre değişecektir. (not: ilgili kararlara atıflar yapılmış)

53. : Yine de , yalnızca cinsiyet sebebiyle yapılacak olan farklı uygulamanın Sözleşmeye uygun olabilmesi için hükümetlerce “SON DERECE HAKLI ( ÖNEMLİ) GEREKÇELER” gösterilmesi gerekir.

54. : AİHS’nin ön planda ve öncelikle insan haklarının korunması için bir sistem öngörmesi sebebiyle, Mahkeme yine de sözleşmeci devletlerdeki değişik şartlara dikkat etmeli ve konu hakkında ulaşılacak ortak bir uzlaşmaya değer vermelidir.( not: ilgili karara atıf yapılmış)



b. (Aynı statüdeki kişilere farklı uygulama yapılıp yapılmadığı )
55. : Davacının iddiası, kadınların evlendiklerinde resmi anlamda yalnızca kendi kızlık soyadlarını kullanamamaları ve erkeklerin evlenseler dahi kendi aile isimlerini kullanabildikleri gerçeğine dayanmaktadır. Bu hiç kuşkusuz, “BENZER DURUMLARDAKİ KIŞILERE CINSIYETLERI SEBEBIYLE YAPILAN FARKLI BIR UYGULAMA”yı ifade etmektedir.

-56. : Evli kadın ve erkek gruplarının, hükümetçe belirtildiği gibi farklı sosyal statüde olmaları ve ekonomik bağımsızlık niteliklerinin farklı olması Mahkemenin bu konuda farklı bir sonuca varmasında yeterli değildir. Gerçekten, olayın esas noktasında “davaya konu olan bu farklı uygulama meşru anlamda gerekçelendirilebilebilecek mi” sorusu yatmaktadır.


c. (Nesnel ve haklı bir gerekçenin olup olmadığı)

57. : Hükümetin savunmasında, ilgili sınırlamanın erkeğin soyadının kullanılmasıyla aile birliğini korumak ve bu şekilde kamu düzenini tesis etmek olduğu ileri sürülmüştür.Davacı bu iddiayı reddetmiştir.

58. : Mahkeme, hernekadar sözleşmeci devletlerin aile birliğini korumaları noktasında kişilere sınırlama koyarken AİHS’den doğan bir takdir haklarının olduğunu kabul etse de, 14. Madde böyle bir sınırlamanın prensip olarak erkek ve kadına eşit ve haklı olarak uygulanmasını ve bunun aksine bir durumun ancak mücbir sebeplerle (Gerekçelerle) aklanabileceğini öngörmektedir.
OLAYIMIZDA, MAHKEME BU NEVİ GEREKÇELERİN VAROLDUĞUNA KANAAT GETİRMEMİŞTİR.

59. : Mahkeme öncelikle, günümüzde Avrupa Konseyi üyelerinin esaslı hedeflerinden birinin de cinsiyetler arası eşitliğin sağlanması olduğunu düşünmektedir. Bakanlar Kurulunun (78) 37 Sayı ve 27 Eylül 1978 tarihli “Medeni Hukukta Eşler Arası Eşitlik” başlıklı Kararı ve R (85) 2 sayı ve 5 Şubat 1985 tarihli “Cinsiyet Ayrımcılığın Önlenmesinde Yasal Korunma” başlıklı Tavsiye kararları bu hedefin somutlaştırılğı metinlerdir. Bu belgeler, üye devletlere, soyadının seçilmesi gibi bir konu da da cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi görevini vermektedir.Bu hedef Meclis toplantısı (bkz yukarıdaki 19-22 paragraflar ) ve yasal işbirliği konusunda Avrupa Komitesi (bkz yukarıdaki 23-27 paragraflar) çalışmalarında da da belirtilmiştir..

60. : Uluslararası düzeydeki BM gelişmeleri de eşlerin soyadının seçimi konusunda eşit haklara sahip olmaları ve/veya her eşin kendi soyadını kullanabilmesi noktasında bu tür bir cinsiyetler arası eşitlik düşüncesine yönelim olduğunu göstermektedir.

61. ahası, Mahkeme, Avrupa Konseyi üyesi sözleşmeci devletler arasında, eşlerin kendi soyadlarının seçimi konusunda eşit bir düzeyde olmaları gereği noktasında bir uzlaşmanın doğmakta olduğunu da belirtir.
Avrupa Konseyi üyesi devletler içinde yalnızca Türkiye, kadına bu tür bir sınırlama koymaktadır. Evli kadınlar Türkiye’de, taraflar aksi şekilde bir karara varsalar dahi, kızlık soyadlarını yalnız başına kulllanamamaktadır.22 Kasım 2001 tarihli yasal değişiklik de bu uygulamayı değiştirememiştir.Evlilik statüsünün kendi isimlerini değiştirmesini istemeyen kadınların hakları bu şekilde gözardı edilmektedir.

62. :Mahkemenin gözlemine göre Türkiye kendisini erkek ve kadını aynı kefeye koyan eşitlikçi düşünce eğiliminin dışında görmemektedir. İlgili yasal değişikliklerden -özellikle 22 Kasım 2001 değişikliği - önce, erkeğin aildeki statüsü baskındı.Bu zamana kadar yasa koyucu, ailevi birliğin korunmasında erkeğin soyadının kullanılması opsiyonunun geleneksel aile görüşüne tekabül ettiğini düşünmekteydi. 2001 reformlarının amacı, eşlerden kadını ailede kararların alınması , ekonomik işlemler ve çiftin temsili gibi hususlarda erkekle eşit statüye getirmekti.Kocanın aile reisliği rolü ortadan kaldırıldı ve evliliğin her iki tarafı da evlilik birliğini temsil etmeye yetkili kılındı. Ama, 2001 MK yasalaşmasına rağmen, evli kadının yalnızca kendi soyadını kullanabilmesi konusunda bir değişiklik olmamıştır.

63. : Mahkemenin eldeki olayda ilk değerlendireceği husus, kocanın soyadı sayesinde aile birliğinin temsil edilmesinin davada karara etkili olup olmadığıdır.Esasen, bu gelenek erkeğin ailedeki eski tarihlerden gelen başat rolü ve kadının nıspeten ikinci planda kalmasından doğmaktadır. Günümüzde, Türkiyenin de içinde olduğu Avrupa Konseyi üye ülkelerindeki gelişen kadın ve erkek eşitliği fikri ve özellikle ayrımcılığın önlenmesi prensibine verilen önem sözkonusu devletleri evli kadınlara bu nevi bir geleneğin dayatılmasını yasaklamaktadır.

64. : Bu bağlamda, hatırlatmak gerekir ki, evlilikte erkeğin soyadının kullanılması ne kadar aile birliğini temsil ediyorsa, aynı aile birliği, kadının soyadının kullanılmasıyla veya eşler tarafından ortak bir soyadının seçilmesi suretiyle de temsil edilebilir.


65.: Mahkemenin yanıtlaması gereken ikinci sorun ise aile birliğinin ortak bir soyadıyla temsil edilip edilmediği veya ortak isim konusunda eşler arasında bir anlaşmazlık olduğunda bir tarafın soyadının diğerine dayatılıp dayatılamayacağıdır.

66. :Mahkemenin fikrine göre, bu anlamda, Sözleşmeci devletlerin uygulamaları da dikkate alındığında , evli eşlerin ortak bir soyadı seçmemesi halinde dahi aile birliğinin tam olarak korunabileceği fikri hiç kuşkusuz akla yatkındır.Avrupadaki uygulanan sistemlerin gözlemlenmesinden de bu sonuç çıkartılabilir.Hükümet eldeki davada, ortak bir soyadı vesilesiyle aile birliğinin temsil edilememesinin evli eşler veya 3. kişiler için herhangi bir zorluk doğuracağı veya kamu adına ortaya çıkaracağı olası zarar konusunda somut ve esaslı gerekçe gösterememiştir.BU KOŞULLAR ALTINDA, MAHKEME, EVLİ KADINA - KENDI SOYADINI KOCASININ SOYADININ ÖNÜNDE RESMEN KULLANBİLSE DAHI- KOCASININ SOYADININ DAYATILMASI UYGULAMASININ NESNEL VE HAKLI GEREKÇELERI OLMADIĞINA KANAAT GETIRMIŞTIR.


67. :Mahkeme, kocanın soyadının baskın olduğu geleneksel sistemden ortak bir soyadının seçildiği veya her iki tarafın da kendi soyadlarını kullanabildiği sisteme geçilmesinin her halükarda nüfus, evlilik ve ölüm kayıtlarının tutulmasında önemli etkiler doğuracağını gözardı etmemektedir. Buna rağmen, Mahkemenin görüşüne göre toplum, bu noktada oluşacak olumsuz etkileri (zorlukları) kişilerin öz saygınlığının tesis edilmesi bağlamında sağduyulu bir şekilde tolere edecektir ve bu da kişilerin kendi isimlerini seçmeleri gibi önemli bir konu için değecektir. (karara atıf var)

68. : Sonuç olarak, ortak bir soyadi ile aile birliğinin temsil edildiği gerekçesi davaya konu cinsel farkliliğa dayali uygulama için yeterli bir açiklama ve sebep oluşturmamaktadir.

BUNA GÖRE , DAVA KONUSU HÜKÜMET UYGULAMASI AİHS’NIN 8. MADDESIYLE BIRLIKTE DEĞERLENDİRİLEN 14 .MADDESINE AYKIRIDIR.

69.:Bu sonuca atfen, Mahkeme yalnız başına 8. Maddeye aykırılığın değerlendirilmesine gerek görmemiştir.

III. (Sözleşmenin 41. Maddesinin Uygulanabilirliği)

70. : AİHS’nin 41 . madde metni verilmiş.
A. Damage (Zarar)
71. 72. 73. : Davacı 15.000 € talep etmiş, hükümet buna itiraz etmiştir.Mahkeme davacının geçmişte her ne kadar manevi zarar gördüğünü kabul etse de onun lehine bir tazminata hükmetmeye gerek duymamış, dava sonucunun davalıyı tatmin edeceği ve giderime esas olacağına karar vermiştir.
B (Yargılama masrafları)
74 75.
: Mahkeme davalıya 1750 € yargılama masrafı ve ücreti vekalet yüklenmesine karar vermiştir.
(BU SEBEPLERLE MAHKEME OYBİRLİĞİYLE : )

1. Dismisses the Government's preliminary objections;

: Hükümetin ilk itirazlarının reddine,

2. :AİHS 34. Maddesi bağlamında davacının mağdur olduğunun tespitine,

3:AİHS’nin 8. Maddesıyle Bırlıkte Değerlendirilen 14 .Maddesıne Aykırılığın tespitine,

4. : Yalnız başına 8 . Maddeye aykırılığın değerlendirilmesine gerek olmadığına,

5. : Salt kararın, davacının manevi zararının giderimine yeterli görülerek ayrıca tazminata hükmedilmesine gerek olmadığına,

6. : Davalı Hükümetin davacıya mahkeme masraflarını ödemesine ve faize,

7. : Davacının diğer taleplerinin reddine

KARAR VERMİŞTİR.

(Translated by Att. Bülent Sabri Akpunar  )