Mesajı Okuyun
Old 15-02-2006, 10:16   #4
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanına yanıt:



Sayın Nimet Çubukçu'nun Hürriyet gazetesinde yayınlanan söyleşisini şaşkınlıkla
karşıladık. Nimet Çubukçu, dünyada hiçbir ülkede anayasa ve yasalarda kota
uygulaması olmadığını söylüyor. Acaba bunu hangi verilere dayanarak söylüyor?
Dünyada tam 81 ülkede kota uygulanıyor; bu ülkelerden 16'sı kotayı anayasa ile
düzenliyor, 27'si ise seçim yasasıyla düzenliyor, 43 ülkede ise kota siyasi
partilerin tüzüklerine konulan hükümler çerçevesinde ve seçim adaylarını
kapsayacak biçimde hayata geçiriliyor.

Dünyada kota tartışması 1980'lerde başladı. 25 yılda çok yol alındı ve kota
uygulamasını hayata geçiren ülkeler "erkek demokrasi"lerinden kurtuldu. Latin
Amerika, Afrika ve Asya'da sürekli yasal düzenleme yapılıyor. Örneğin, Fransa
2000 de anayasada yaptığı değişiklikle kadınla erkeğin eşit temsilini zorunlu
kılmıştır.

Cinsiyet/kadın kotası uygulaması, artık yalnız sol ve liberal partiler değil,
muhafazakar partiler tarafından da başvurulan bir yöntem.

Kadın Adayları Eğitme ve Destekleme Derneği Ka-Der, cinsiyet kotasının Kadının
siyasi temsili için gerekli olduğunu savunuyor bu amaçla düzenli olarak cinsiyet
kotası eğitimi veriyor.

Ka-Der, 2007 seçimlerinden önce yapılması gerekli yasal değişikliklere ilişkin
bir de paket hazırladı. Bu pakette, Anayasa (md:8), Siyasi Partiler Yasası
(md:6), ve Seçim Yasası (md: 1)'nda değişiklik öneriliyor. Tüm partilere en az
yüzde 30 kadın kotası uygulama zorunluluğu" talep ediliyor.

Kadınların parlamentoda, yüzde 4.4 oranla temsil edildiği Türkiye'de, Siyasi
Parti tüzükleri de erkekler tarafından hazırlandığı için yasal düzenlemeyi
gidilmesini zorunlu görüyoruz.



AKP programında CEDAW- Birleşmiş Milletler Kadına karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi maddelerinin hayata geçirileceği sözünü vermiştir.
CEDAW'ın 4. "Maddesine göre; kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için
taraf devletlerce alınacak geçici ve özel önlemler, iş bu sözleşmede belirtilen
cinsten bir ayırım olarak mütalaa edilmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya
farklı standartların muhafazası sonucunu doğurmayacaktır. Bu uygulamalara ancak
fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı zaman son verileceği "de
belirtilmiştir. Sayın Çubukçu' nun beyanı, AKP' nin parti programında verdiği
sözle ve CEDAW sözleşmesi ile çelişiyor.



Karar alma mekanizmalarından uzak tutulan kadınların, Türkiye'de toplam
mülkiyetin yalnızca %8'ine sahip olduklarını; eğitim ve çalışma yaşamında da
erkeklere oranla son derece olumsuz bir konumda bulunduklarını göz ardı
edemeyiz. Zaten eşitlikten söz etmek mümkün değilken, "Kota eşitliğe aykırıdır
iddiası", gerçekçi olamaz. Toplumun her alanında eşitlik sağlanıncaya kadar
kadınlar için özel önlem politikalarının uygulanmasını zorunlu görüyoruz.Gerçek
demokrasi eşitliği kabul etmek değil eşit kılmaktır.

KA-DER, bu nedenle, atamayla ve seçimle gelinen her yönetim biriminde bir cinsin
%30'dan az temsil edilmemesi için çalışmalar yürütüyor.



BM olağan Kadının Statüsü Komisyonu'nun bu yılki oturumuna katılmak üzere,
Türkiye resmi delegasyonuna konunun uzmanı hiçbir kadın STK temsilcisinin davet
edilmemiş olmamasının altını çiziyor ve bu toplantıya kadın STK'larında
katılması konusunda ısrar ediyoruz.



Sayın Nimet Çubukçu'nun, cinsiyet kotası için yürütülen mücadele sırasında
kendisine gönderilen fakslarla ilgili olarak açtığı davaya ilişkin sözleri bütün
kadın örgütlerini yakından ilgilendiriyor. Anayasa'ya cinsiyet kotası ile ilgili
madde konması tek, tek kadınların değil bütün kadın hareketinin ortak talebiydi.
Haklarında dava açılan kadınlar, kadın örgütlerinin temsilcileri olarak yalnız
değildir.



Kadından Sorumlu Devlet Bakanının, kadınların karşısında değil, kadınlardan yana
olması, Anayasa'nın 10. maddesine, 2004 yılında eklenen, fıkra doğrultusunda
hareket etmesi dileğimizdir: "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.
Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür."


SEYHAN EKŞİOĞLU

KA-DER
GENEL BAŞKANI