Mesajı Okuyun
Old 19-11-2017, 10:00   #3
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Hernekadar ortak yerlere vaki müdahalenin önlenmesi davası KMK.na göre Sulh Hukuk Mahkemesinde açılır ise de, ecrimisil davasının Asliye mahkemesinde açılması gerekir. Ayrıca bağımsız bölüme baz istasyonu kurulması eylemi ortak yerlerin dışında olup haksız fiile dayalı çevre sağlığını zararlandırıcı bir eylem olması nedeniyle bu kısma ait dava da Asliye Hukukta görülür.Bu konu ile ilgili davada salt yapının korunması gayesi değil ,kişilerin sağlığının korunması gayesi de vardır.

Ortada bir görev karmaşası bulunmaktadır. HMK. 110 maddesinde düzenlenen davaların yığılması-objektif dava birleştirilmesi kurallarına göre ; birden fazla talebin aynı dava dilekçesi ile bir arada aynı mahkemede ileriye sürülmesi imkanı bulunmaktadır. " Sulh Mahkemesinin görevine giren davalar Asliye Mahkemesinin görevine giren bir dava ile birlikte Asliye Mahkemesinde açılabilir" (Baki Kuru,İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku,2016,sh: 215,)

Bu durumda, tüm taleplerin bir arada Asliye Hukuk Mahkemesinde açılacak dava ile ileriye sürülebileceğini düşünüyorum. Aşağıdaki Yargıtay kararında da kararı veren Asliye Hukuk Mahkemesi olup, yargıtay görev yönünden bozma yoluna gitmemiştir.

1. Hukuk Dairesi 2012/9216 E. , 2013/3239 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2011
NUMARASI : 2009/238-2011/375

Yanlar arasında görülen yıkım,ecrimisil ve manevi tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 5.3.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat E. Ş. T. ile temyiz edilen vekili Avukat O. N. Ö.geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, çaplı taşınmaza yapılan tesisatın yıkımı, ecrimisil ve manevi tazminat isteklerine ilişkin olup, Mahkemece, manevi tazminat isteğinin feragat nedeniyle, yıkım isteğinin sübut bulmadığı gerekçesiyle reddine, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1986 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki kat mülkiyeti kurulu binada davacının 10 nolu bağımsız bölümün maliki olduğu, binanın zemin katını kiracı sıfatıyla C.E.’un kebapçı dükkanı olarak kullandığı sırada davalı Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş ile 10.06.2009 başlangıç tarihli 1 yıllık kira sözleşmesi yaptıkları, anılan sözleşmeye istinaden davalının ana taşınmazın ortak yeri olan bina duvarına baz istasyonu yerleştirdiği anlaşılmaktadır.

Davacı, kiracı olan C. ile davalı arasında kurulan kira akdinin kendisini bağlamayacağını ve hukuken geçersiz olduğunu, ayrıca yapılan baz istasyonunun sağlık yönünden de tehlike arz ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış ve mahkemece, baz istasyonunun ilgili yönetmelikte öngörülen limit değerlerin altında faaliyet gösterdiği ve bu sebeple zarar doğmayacağı gerekçesiyle yıkım isteğinin reddine ve teknik bilirkişinin bilimsel verilerek uygun olarak belirlediği ecrimisil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.

Davalıya çekişmeli taşınmazı kiralayan kat maliki olmadığı için diğer kat maliklerine davada yer verilmemesi neticeye etkili görülmemiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, davalı ile sözleşme yaparak binanın duvarına baz istasyonu yapılmasını sağlayan C. E. kat maliki olmayıp, zemindeki dükkan niteliğindeki yeri kiracı sıfatıyla kullanan kişidir.

Bilindiği üzere, kat mülkiyetine veya kat irtifakına tabi bir binanın duvarları 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasasının 4. ve 19. maddeleri gereğince ortak yer niteliğinde olup, bu türlü bir yerin kat malikleri kurulunun aldığı bir karar olmadıkça kiralanmasına olanak yoktur. Bu sebeple, kiracı C.’in davalı şirket ile yapmış olduğu sözleşmenin de hukuken geçerli bulunmadığı ve davacıyı da bağlamayacağı tartışmasızdır.
Öyle ise, davalının baz istasyonu kurmak suretiyle çekişmeli taşınmazı işgal ettiği açıktır. Buna göre, fuzuli şagilin mülkiyet sahibine taşınmazı kullanmasından dolayı ödemekle yükümlü olduğu haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilden davalının sorumlu tutulmasında gayri yasal bir durum bulunmadığı gibi, bilimsel verilere göre belirlenen ecrimisilin hüküm altına alınması da doğrudur.

Öyle ise, davalının tüm, davacının öteki temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ancak, ecrimisil isteğinin yanında yıkım isteği de bulunduğu halde mahkemece, baz istasyonunun faaliyetinin limit değerlerin altında olduğu gerekçesiyle bu istek reddedilmişse de, yukarıda değinilen ilkeler karşısında davalının baz istasyonu tesis etmek suretiyle taşınmazı kullanmasının hukuken haklı ve geçerli bir sebebi bulunmadığından mülkiyet sahibi davacı yönünden de bir hüküm ifade etmeyeceğinden bu isteğinde kabul edilmesi gerekirken reddi doğru değildir.

Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz Edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacı vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenden alınmasına, 05.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.(Yargıtay)