Mesajı Okuyun
Old 09-02-2007, 18:21   #9
Hekimbaşı

 
Varsayılan Başka disiplinler ve MBA örneğine dikkat

Sn.Demirel,

Dediklerinizi benim değerlendirmem ne yazık ki mümkün değil, çünkü hukuk eğitimim yok. Onun için olduğu gibi kabul etmek durumundayım.

Ancak, disiplinler arası geçişlere nesnel ön koşullar ilan edilerek izin verilmesi taraftarıyım. Elbette, birisi tıp fakültesinin uygulamalı dalında üst eğitim almak isterse, transkripti uygun olsa bile, ona 'git 4,5,6 ıncı sınıflardaki stajları tamamla' denecektir. Ama, aynı şey Fizyoloji, Anatomi, Biyokimya, Mikrobiyoloji, Biyofizik, Genetik, Nükleer Tıp, Farmakoloji, Patoloji dalları için istenmiyor mesela. Öte yandan bütün dünyada mühendislik fakülteleri Medikal Mühendislik için tıp mezunlarını kabul ederken, bizimkiler kabul etmiyor. Etmemelerinin nedeni olarak da, fark derslerini verme olanaklarının olmamasını gösteriyorlar. Halbuki, ilave birşey yapmaları gerekmiyor. Tek yapmaları gereken, iki fakültede verilen dersler arasındaki farkları saptayıp, master öğrencisine o derslerden geçmeyi zorunlu kılmaktan ibaret.

Ne diyelim. Sn.Mgul' ün beni haklı bulduğu konuya geliyoruz gene: tembellik, isteksizlik yanında, işbirliği ve standardizasyon eksikliği. Güya YÖK ün işi bu olacaktı, ama olmadı işte.

Sn.Mgul,

Benim önem verdiğim kısım başarılı olup olmamaları değil, kabul görmemeleridir. Zaten bir yüksek lisans derecesinde başarılı olmak CV deki bir satırdan öte ne anlam taşır?

Sonuçta, yüksek lisans eğitimi bir mesleğin icrasıyla ilgili olmadığı sürece, kimseye 'olmaz', 'istemezük' diyerek engel çıkartılmamalıdır. Başarılı olamazsa kendi bileceği iştir. Kaybedeceği kendi prestiji, kendi zamanı ve parası olacaktır. Ama bunu yapmanın yolu o ya da bu okul mezunu olmayı şart koşmak yerine, nesnel ölçütler ilan etmek, ve hatta fark derslerini almaları için olanak tanımak olmalıdır.

Bu yönde yapılacak girişimler daima olumlu sonuçlara yol açar. Örneğin, Sn.Öztürk' ün mesajında belirttiği 'Avrupa Hukuku' alanında bir sıkıntı varsa, o dalda master yapanlardan yararlanma olanağı doğacaktır. Veya yine belirttiği üzere, 'Mali Hukuk' alanında eğitilmiş işletmecilerin bulunması zarar mı getirir? Bu insanların hukuk alanını daraltacağını değil, genleştireceği ve daha verimli hale getireceğini düşünmek gerekir.

Önceki gönderimde belirtmeyi unuttuğum bir başka etkeni de bu fırsatla belirteyim: master öğrencilerinden çok azı kadrolu asistanlık yapabildikleri için, hocalarımıza hiçbir katkıları olmayıp, tam tersine külfet olmaktadırlar; ve büyük bir olasılıkla onlara zaman ayrılmak, çaba harcanmak istenmemektedir. Giriş mülakatını yapmak bile bir yüktür. Hocamız neden bunu üstlensin? Cevap vereyim: çünkü bu külfetin bir para karşılığı yoktur.

İsterseniz bunun doğruluğunu kanıtlamak için işletme fakültelerinin yaptığı gibi hukuk fakültelerinde de enstitüler açıp, hocalara ek gelir kaynağı sağlayan döner sermayeli bir düzen kurup, oralarda MBA gibi 'iş hukuku', 'borçlar hukuku', 'fikri haklar' sertifikaları vermeye başlayalım. Bakalım neler olacak. Belki vardır, ben bilmiyorumdur, o zaman bilen birisi eminim sonucu bize aktaracaktır. (Yoksa, benim bu önerimden sonra kurulursa, işin 'fikri hakkı' da benim olur, ona göre ...)

Sayın hocalarımızın, tıp alanında olduğu gibi, belki çok daha az çabayla çok daha verimli gelir kaynakları mevcuttur, o nedenle bu tür girişimlerde bulunma gereği duymamışlardır. Bunu da benim bilmem mümkün değil tabii ki.

Bu işin latifesi elbette. Ama her latifede biraz da gerçek payı oluyor ister istemez.

Temel yaklaşımın; herkese, her durumda daha yüksek eğitim ve öğrenim hakkının tanınması yönünde olması gerektiğini düşünüyorum. Bunun neden olamayacağından çok, neden olmadığı ve nasıl olur hale getirilebileceğiyle ilgilenmemizin daha doğru olduğunu belirtmek istiyorum.

Saygılarımla,