Mesajı Okuyun
Old 17-03-2005, 00:58   #44
fikirbay

 
Varsayılan Sayın Adalet Bakanına gönderdiğim mail

Sayın Bakana gönderdiğim mail mesajını aynen buraya alıyorum.

Sayın Bakanım,

Bir Başkonsolos “TÜRKİYE’DE HAKİMLERİN DE BİR FİYATI VAR” dedi. Bunu unutamıyorum. Bu sözler beynimde sürekli olarak çınlıyor.

Bir Yargıtay Başkanı “Türkiye’de hakimler, vicdan ile cüzdan arasına sıkışmış” dedi... Basın, bir başka Yargıtay Başkanı’nın Çakıcı’nın adamları ile teması var dedi...

Herkes bana, uzun uzun yazma “OKUMAZLAR” dedi.

Bunlara inanmadım ve inanmayacağım.

Başkonsolos “Türkiye’de hakimlerin de bir fiyatı var” dedi ve hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hakimi bu sözleri umursamadı. Gündeme bile gelmedi.

Ben umursuyorum. Ben üzülüyorum. Ben kahroluyorum.

Aynı Başkonsolos bana da “ALÇAK” dedi. Buna tanıklık eden makam şoförü mahkemede benim lehime tanıklık ederken Duruşma Hakimi tanığa hepimizin huzurunda “DANGALAK” diye bas bas bağırarak hakaret etti. İçimden bir his, Hakimin tanıklık eden makam şoförünü “benim lehime Başkonsolosa karşı tanıklık yapması nedeniyle” pişman etmek istediğini düşündürdü bana. Ben ve avukatım duruşmadan sonra tanıktan özür diledik, duruşma hakimi adına. Tanığa, duruşma hakiminden davacı olursa gözümüzü kırpmadan tanıklık edeceğimizi bildirdik. Tanık dava açmaya çekindi. Nasıl açabilirdi ki? İkinci bir dangalaklık mı yapsın? Bana “ALÇAK” denildiğine dair tanıklık yapmak üzere hakimin huzuruna gelen makam şoförüne duruşma hakimi bana yapılan hakaretten daha ağır ve daha aleni bir hakarette bulundu. İşte Türkiye’nin çıplak gerçeği bu. Çok, ama çok incindim bu hakaretten. Bir insana bir Türkiye Cumhuriyeti Mahkemesinde gözlerimin önünde yapılan bu ağır hakaretten dolayı.

Sayın Bakanım, hergün televizyonlara çıkıp birşeylere inanmamızı istiyorsunuz. Oysa ki ben tüm inancımı yitirdim Sayın Cemil Çiçek. Hiçbir şeye inanmıyorum. Herşey göstermelik benim ülkemde. Televizyonlara çıkıp konuşmayın artık ne olur. Susalım ve işlerimizi doğru yapmaya çalışalım bir süre, ne dersiniz? Ortalama 241 günde biter diyorsunuz, 1000 gün oldu bitmedi tazminat davalarım. Benden yıllar sonra, Mayıs 2004’te Başbakana hakaret edildi, Başbakan 8 ay sonra hakkını aldı. Ordu mensuplarına onbaşı bile olamayacaklar general oluyor denilerek hakaret edildi, 1 yıl dolmadan davaları sona erdi. Ben davalarımı Temmuz 2002’de açtım, tık yok... Başkonsolos “Türkiye’de hakimlerin de bir fiyatı var” dedi tık yok... Adamına göre adalet mi? Birilerinin onuru benimkinden kıymetli mi? Birilerinin çektiği ızdırap benimkinden derin mi? Bana “Alçak” dediler, “Ahlaksız” dediler ve tanık dinletirken duruşma hakimi tanığıma “Dangalak” diye bağırdı, yine tık yok... Milletin paralarını keyfi harcıyorlar diye suç duyurusu yaptım tık yok... Delilleri önlerine yığdım, yetersiz dediler ve bana delilleri veren eşime “Uyarı” cezası verdiler. Yine suçlu biz olduk. Tanıklarım Savcılığa kendiliklerinden davetsiz gittiler ve Savcı “işim çok sizi dinleyemem” dedi ve bir daha gel veya sonra gel bile demedi... Örtbas, örtbas, örtbas... Nereye kadar? İşine gelene cezayı bas, işine gelmeyene örtbas...

Kendi ülkemde onurlu bir insan olarak yaşayabilmek ve onurlu bir insan olarak sayılmak ve sevilmek istiyorum.

Adaletsizlik bir insanın Bedenine değil, ama ruhuna vurulmuş çok ağır bir yüktür, eziyettir, işkencedir. Ama insanlık onuru er veya geç işkenceyi yenecektir.

Adaletsizliğe uğramış bir insan, ruhuna vurulmuş çok ağır bir yük ile her an başbaşa yaşamak zorundadır. Her an içini kavuran bir ateş ile yana yana yaşamak zorundadır. Adaletsizliğe uğramaktan daha acı olan durum ise, adaletin tecelli edeceğine olan inancın yok olmasıdır. Benim bu inancım yok olmuştur. Adaletin tecelli edeceğine inanmıyorum. Bu inançsızlık nedeniyle kendimi AİHM’ne başvurmak zorunda hissediyorum. Davalarımın bitmesini beklemeyeceğim. Dosyalarımı hazırlamaya başlayacağım. En hazmedemediğim şey nedir biliyor musunuz? Birilerinin bile bile yaptığı hatalı işlerin bedelini tazminat olarak Devlet bu milletin cebinden ödeyecek, işte buna yanıyorum. Milletin ne suçu var ki? Ve ben 20 yıllık bir Devlet memuruyum. Yurtdışında yıllarca Ataşe olarak bu Devleti temsil etmişim. Eşim halen Ataşe olarak bu Devleti yurtdışında temsil etmeye devam ediyor. Gözümüzün içine baka baka adaletsizlik yapan birilerinin burunları iyice sürtsün istiyorum. Bunu öyle çok istiyorum ki, neredeyse yaşama amacım bu oldu.

Sayın Bakanım, sizi durup dururken dert ortağı yapmaya kalkıştığım için Zat-ı Alinizden özür diliyorum. İyiniyetli olduğunuza inanmak istiyorum, Hakimlerimizin de iyiniyetli olduklarına inanayım istiyorum. Ülkemin toplam kalitesinin yükselmesi gerektiğini de biliyorum. Bu mesajın size ulaştırılıp ulaştırılmayacağına veya bir cevap verilip verilmeyeceğine ya da cevap verilmesini gerektiren bir durum olup olmadığına dair hiçbir fikrim yok. Aslında bu yönde bir beklentim de yok. Sadece içimden bunları yazmak geldi ve yazdım. İçimi döktüm. İşlerinizde başarılar diliyorum. Allah’a emanet olunuz!

AK parti, KARA parti umurumda değil... Ak mı? Kara mı? Öteki dünyada göreceğiz nasılsa hepimiz.

Gidip Sayın Recep Yazıcıoğlu’nun yanına uzanmak geliyor içimden. Allah gani gani rahmet eylesin ona. Onun gibi insanların bu ülkede toprağın üstünde olmasını Allah bile hazmedemedi ve yakıştıramadı ki, aldı onun canını. Dürüstlerin yeri toprağın altıdır bu ülkede bence. Çünkü, manevi huzuru ancak orada bulabilirler...

Saygılarımla.

Mehmet Fidan
mehmetfidan@t-online.de
Tel: 00.49.69.96373714
Fax: 00.49.69.96373718
Cep: 00.49.179.6732057
Stresemannallee 65,
60596 Frankfurt am Main
DEUTSCHLAND