Mesajı Okuyun
Old 27-01-2010, 10:47   #2
Av. Ayşegül Okçu

 
Varsayılan

5941 sayılı yasanın 3167 sayılı yasaya göre aleyhe olduğu konusundaki fikrinize katılmıyorum. 5941 sayılı yasa bazı durumlarda 3167 sayılı yasadan daha lehe hükümler getirdi. Özellikle suçtan sorumlu kişinin tanımının değişmesi, suçun oluşma şekli, çek üzerindeki düzenleme tarihinden önce ibraz halinde hukuki takip yapmayı önleyen hükümler nedeniyle sanık açısından daha lehe bir düzenleme olduğu kanaatindeyim. Sorunuza gelecek olursak,

1- Tüzel kişinin temsilcisine 3167 sayılı yasa gereğince verilen cezaların yeniden incelenmesi gerektiği kanaatindeyim. Yeni Çek Yasasının ceza sorumluluğunu düzenleyen 5. maddesine göre,”çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi” suçtan sorumludur. Aynı yasanın 2. fıkrasına göre de, “Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin malî işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür. “ Bu durumda temsilcinin mali işleri yürütmekle görevli olup olmadığının tespit edilmesi, gerekirse uyarlama yargılaması yapılması gerekir.

2- Adli para cezalarının ödenmemesi halinde hapis cezasına çevrilmesi 3167 sayılı yasa döneminde de, şimdi 5941 sayılı yasa döneminde de infaz yasası ile düzenlenmiştir. 5275 sayılı C.G.T.K. madde 106/3 gereğince ödenmeyen adli para cezaları hapis cezasına çevrilmektedir. Aynı maddenin 4. fıkrasına göre, “Adli para cezasının hapse çevrileceği mahkeme ilamında yazılı olmasa bile üçüncü fıkra hükmü Cumhuriyet Başsavcılığınca uygulanır.”

3- Mahkumiyet kararının kesinleşmesi halinde cezanın düşme şartları yeni Çek Yasasının 6. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu maddeye göre sadece müşteki anlaşmanız yetmez. Cezanın düşmesi için, çek bedelinin faizi ile birlikte ödenmesi ya da şikayetçi tarafından şikayetten vazgeçilmesi gerekmektedir.

Umarım faydalı olur. İyi çalışmalar.