Mesajı Okuyun
Old 09-02-2006, 23:41   #1
Merhaba

 
Varsayılan Kadınlar Tacizi "Davet" Mi Ediyor ?...

Kadınlar tacizi " davet" mi ediyor...



Sayın İbrahimbey,

Yazınızdaki geniş açıklamalar için teşekkür ederim.

Bu açıklamalarda dile getirdiğiniz konuların bir çoğuna katılmamak ve aksini iddia etmek, ancak özel ve kasıtlı bir tutum içinde olmak durumunda söz konusu olabilir ki, böyle bir tutum içinde değilim ve bu açıklamalarınıza hiç tereddütsüz katılıyorum.

Bazı açıklamalarınız içinse, karşıt görüş ve farklı bakış açılarından değerlendirmek hakkımı kullanmak istiyorum. Bunu yaparken konunun ana başlığından farklı alanlara geçmek kaçınılmaz olacak.

1- Kadın-erkek eşitliğini sağlamanın ve müştekisi kadın olan cinsel taciz olaylarının ortadan kaldırılabilmesinin, sizin ifadenizle “televizyon reklamlarında ve hayatın bir çok alanında kadının meta ya da bonus olarak sunulmasını engellemek ve kadınların da buna karşı çıkmasıyla“ mümkün olabileceğini düşünmüyorum. Hatta bu amaca katkısı olabilecek bir faktör olabileceği konusunda bile hiçbir bağlantı kuramadım.

2- TV reklamlarında ve dizilerde kadın cinselliğinin açık bir şekilde kullanıldığını ve kadınların buna karşı çıkmayışlarını “manidar” bulduğunuzu belirtmiş ve “neden” sorusunu sorarak, kendi düşüncelerinizle olası yanıtlarını vermişsiniz. Devamında “kadınları korumak için” önce kadın imajını “cinsel obje, meta, bonus” olmaktan çıkarmak gerektiğini vurgulamışsınız.

Bu iki açıklamadan, temel aldığınız düşünce sistematiği ile çıkarılabilecek üç sonuç olabilir.

a) Kadınların bu tutumu karşı cinsi tahrik ediyor ve bir yerde tacize zemin hazırlıyor ya da davetiye çıkarıyor. Bu tutumu “manidar” bulmanız ise, ihtimal, kadınlar açısından bu durumun varlığında ve devamında şu ya da bu kişisel yarara yönelik bir “gönüllülük” var.

b) Bunları ortadan kaldırırsak kadınları “korumuş” oluruz.

c) Bu görüntülerin olmadığı ülkelerde ( ki bunlar olsa olsa, sanıyorum İran, Suudi Arabistan vb. laik olmayan İslam ülkeleridir.) kadınlar ve erkekler daha eşittir ve oralarda cinsel taciz olayları ya yoktur, ya da çok azdır.)

Benim sizin düşüncelerinizden yola çıkarak, yine bu düşünceye dayalı biçimde ulaşabildiğim sonuçlar bunlar. Elbette düzeltme, ya da tümden değiştirme, ya da reddetme hakkınızı teslim ediyorum.

Ayrıca böyle bir örneklemeyi olumsuzlayarak, bu olumsuzlamayı tüm kadınlar için genelleştirmenin de doğru olmadığını düşünüyorum.

Dünya genelinde kadına yönelik her boyutta şiddetin yaygınlığına baktığımız zaman da, onları ne kadar "koruduğumuz" dramatik bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Yine, erkek düşüncesinde yaygın biçimde yer etmiş kadın imajının basın yayın organları tarafından oluşturulmadığını, bu iletişim olanaklarının var olmadığı yüzyıllardan beri devam eden bir olgu olduğunu, çağımızda ise basın yayın organları ve medya tarafından olsa olsa desteklendiğini ve rant aracı olarak kullanıldığını, bunun kökeninde, farklı bir tartışma konusu olabilecek, ama özünde, kadınları kendimizle özdeş bir birey olarak kabul etmeyişimizle bağlantılı ve düşünceyle disipline edemediğimiz ilkel yanlarımızın olduğunu düşünüyorum.

Bizler kadını erkeğe özdeş bir “birey” olarak kabul etmediğimiz ve onlar üzerinde bin yıllardır kurduğumuz yaptırımcı ve güce dayalı “iktidar “ ve “egemenlik” haklarımızdan ( ! ) tamamen vaz geçmediğimiz sürece, korkarım bu sorunlar hep var olacak ve kadınlar salt cinsel taciz olaylarıyla değil, yaşamın her alanında mağdur olmaya devam edeceklerdir.

Adı “demokratik“ olan hiçbir dünya ülkesinde “yasama” gücünde kadın çoğunluk yoktur ve “erkekler çoğunluğu” ile çıkarılan bazı yasalar, görüntüde her ne kadar “kadın-erkek eşitliğine” doğru atılmış adımları içeriyor gibi görünse bile, en azından ilgili yasalarda “gerçek anlamda eşitlik” bir türlü sağlanamamakta, hatta bu yasalarla sağlanan kısmi iyileştirmeler bile yaşam alanlarına yine çok az yansımaktadır. Buradaki temel faktör, erkeklerin kadınlar üzerindeki “iktidar” ve “egemenlik “ geleneğinden vaz geçememe ve bunu ısrarla sürdürme çabalarıdır.

Kadın ve erkeğin özdeş bireyler olarak yaşamı paylaşabileceği bir dünyada kadınların erkeklerin “korumasına” hiç te ihtiyaçları olmayacaktır ( ya da en azından, bizim onların korumasına ihtiyaç duyduğumuz kadar olacaktır.) ve onların kişisel seçimleri de yine tamamen kendilerine ait olacaktır. İsteyen kadın kendi irade ve seçimiyle istediği reklam ve dizi filmlerinde istediği biçimde yer alabilmelidir. Tabii ki isteyen her erkek te öyle.

Oysa bu, şu anda bunu yapan kadınların özgür ve kendi iradelerine dayalı seçimlermiş gibi görünüyor olsa da, görünmeyen ve onun üzerindeki gerçek, yine, “erkekler dünyasında” parayı ve gücü her değerin üzerinde gören ve bunun için her şeyi yapabilecek bir anlayışın var olmasıdır.

Sitenin “Kadın ve Çocuk Hakları” bölümünde “Kadın Ticareti 3.6 Milyar Dolar Kazandırıyor” başlıklı yazıda dünya genelinde bu “erkek tutumu ve anlayışının, erkekler için onur (!) vesilesi olacak” haberi ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Bu ticareti organize edenler ve kadın bedenini yine erkekler üzerinden “para kazanma aracı” olarak kullananlar “erkekler” değilse kimlerdir ?

Gerçek anlamda çağdaşlığın, gelenek ve göreneklerle, törelerle, tartışmaya açık ahlak ve namus kavramlarıyla, dini sistemlerin dayattığı düşünce biçimleriyle beyinlerimizde taşlaşmış düşünce referanslarının tümden temizlenip yok edilmesiyle ve yerine bilim ve felsefe temelli evrensel referanslar konularak, “kişisel yarar ve çıkar” kavramlarının kadın-erkek her kes için mutlak şekilde eşitlenip kabul edilmesiyle ve eksiksiz yaşama geçirilmesiyle gerçekleşebileceğini düşünüyorum.

Biliyorum ki bu hiç kolay olmayacak.

Saygılar.

Merhaba.