Mesajı Okuyun
Old 23-05-2012, 12:10   #522
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Kamulaştırmasız el atma sebebi ile göstermelik değer üzerinden açılan davada aslında alacağın tamamının dava edildiğinde hemfikiriz.

Temyiz sınırı açısından baktığımızda, alacağın belirsiz tümü dikkate alınmalı? buna göre tahmini değerin temyiz sınırının üstünde olduğu düşüncesi veya dosyaya sunulacak tahmini emsal değer (emlakçı bedelleri, tapu değerleri vs..)örnekleri ile verilen görevsizlik kararının temyiz edilebilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Alacağım henüz "belirli" hale gelmeden görevsizliğe ilişkin kararın kesin olduğunu iddia ve kabul etmek oldukça mantıksız.

Dava bir kısım bedelin kabulü ile sona ermiyor ki, matematik hesabı ile, karar kesindir diyebilelim.

Ayrıca alacağın bir kısmı dava edilmişse, temyiz edilebilirlik alacağın tamamına göre belirlenir.

Belirsiz alacak davasında, davacının değer üzerinde ihmali/ keyfiliğinden söz edebilmek için, belirli hale gelmiş bir dava değerinin olması gerekir.

Bir de kamulaştırmasız el atma davalarıyla ilgili yasa maddesi yok. İçtihatlarla kendine yön buluyor.

Aşağıdaki kararda, kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davalarının taşınmazın aynına ilişkin olduğundan ve bu sebeple temyiz sınırı gözetilirken alacak miktarının baz alınmaması gerektiği belirtilmiş.[HUMK427/2]

Alıntı:
Yazan Yargıtay 5.Hukuk Dairesi2007/9179 Esas 2007/12330
Dava: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili için açılan ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne dair verilen yukarda tarih ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca tetkiki davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunarak iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili için açılan ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.

Yapılan incelemede; mahkemece hükmedilen bedelin kesinlik sınırının altında kalması sebebiyle temyiz dilekçesinin reddine karar verildiği ve davalı vekilince bu kararın temyiz edildiği görülmüştür.

Açılan ilk davada uyuşmazlık taşınmazın aynına ait olduğundan ve ek dava da saklı tutulan bölümün tahsiline ait olduğundan HUMK. 427. maddesindeki kesinlik sınırı dikkate alınmaz. Bu nedenle, temyiz dilekçesinin reddine ait karar usul ve kanuna aykırı olduğundan davalı vekilinin temyiz taleplerinin kabulü ile temyiz dilekçesinin reddine ait kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra dosyanın esası hakkında yapılan incelemede;

Taraflar arasında görülüp kesinleşen önceki davada tespit edilen bedel esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Sonuç: Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 5018 s. Kanun uyarınca davalı idare genel bütçeye dahil kuruluşlardan olduğundan harç alınmamasına, 02.11.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Karara dikkat edersek; ilk davada belirlenen toplam değerin kalanı ve aslında tartışmasız kısmı dava edildiği halde, taşınmaz değerinden bahisle temyiz hakkının varlığı kabul edilmekte..

Örnek 2. Karar:
Alıntı:
Yazan Yargıtay 5.Hukuk Dairesi 2005/9305 Esas 2005/9503
Dava: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; davanın görev yönünden reddine dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, uyuşmazlığın, idarenin işleminden kaynaklandığından bahisle görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

16.05.1956 gün 1-6 Esas ve Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'na göre, kamulaştırmasız olarak taşınmazına el konulan şahıs, ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine el koymanın önlenmesi davası açabileceği gibi bu eylemli duruma razı olduğu takdirde taşınmazın değerinin tahsili davası da açabilir. Taşınmazın aynına ilişkin bu davanın görülme yeri adliye mahkemeleridir.
Bu itibarla işin esasına girilerek hüküm kurmak gerektiği gözetilmeden 11.02.1959 gün ve 17-15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'na yanlış anlam verilerek görevsizlik kararı verilmesi, doğru görülmemiştir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, hükmün açıklanan nedenle HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine 19.09.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

Ek Not: Buna rağmen kamilaştırmasız el atma davalarında, alacağa ilişkin kısmı tahsil etmek için kesinleşme beklemeye gerek yoktur. Çünkü alacak hakkıdır

Sonuç itibarı ile, davada verilen görevsizlik kararı mevcut hali ile temyiz edilebilmelidir. Düşüncesindeyim.

Saygılar.