Mesajı Okuyun
Old 30-07-2007, 23:42   #26
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Ceza Yargılamasında "Tek Oturum" ilkesini benimsemiştir.. (Eski yasa da aynı ilkeyi benimsiyordu) Yeni yasada bu ilkenin hayat bulabilmesi için (keşif dahil) pek çok önemli işlemin C. Savcısı tarafından soruşturma evresinde yerine getirilmesini sağlamak üzere kimi düzenlemeler yapılmış ve bu tür eksikliklerin bulunması hali İddianamenin İadesi nedeni sayılmıştır.

Bu ilkeyi aklımızda tutarak duruma bakarsak..

Ara verme
MADDE 190 - (1) Duruşmaya, ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir. Ancak, zorunlu hâllerde davanın makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak surette duruşmaya ara verilebilir.
(2) 176 ncı maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu sanığa hatırlatılır.

Ülkemiz koşullarında ütopya sayılabilecek duruşmaların tek oturumda bitmesi olgusunun "zorunlu hallerde" duruşmanın ertelenebileceği istisnası getirilerek yumuşatılmasının söz konusu olduğu görülmektedir.

Bu zorunlu haller kimi zaman, bir Adli Tıp Raporunun beklenmesi, kimi zaman tanıklardan birinin adreste bulunamaması, kimi zamansa Avukatın mesleki mazereti olabilir.

Aynı yasanın 188. maddesinde..
Duruşmada hazır bulunacaklar
MADDE 188 - (1) Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır.
(2) Sulh ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz.
(3) Bir oturumda bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerine geçmek ve oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilir.

Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hallerde Avukatın tıpkı hakim, savcı veya zabıt katibi gibi görevini bilmecburi yerine getirmek zorunda olanlardan sayılmıştır.

Bu noktada bir önceki madde Avukatın haklı mesleki mazeretinin de duruşmaya ara verilmesi için bir sebep olabileceğini düşündürse de zorunlu müdafilik halinde Avukatın böyle bir imkanı olmadığı görülmektedir. Bu gibi durumlarda ya Avukatlık Kanununda düzenlenen "Yetki Belgesi" imdada yetişecek. Ya da Avukatın mazerete konu diğer duruşması bir başka ceza davasına ilişkin değil ise Ceza davasını konunun önem ve hassasiyetine, yargılananın bir insan, yapılanın kamu adına cezalandırmaya veya aklamaya yönelik yargılama faaliyeti olduğu gözetilerek ceza davasına öncelik verilerek diğer dosyaya mazeret gönderme yolu seçilecektir.

Peki her iki dosyamız da aynı önem ve derecede ceza dosyası ise ve haklı olarak sanıklar "Ben seninle anlaştım. Neden başka bir Avukatın girmesini kabul edeyim?" dediği noktada ne yapılacaktır. Ne dersiniz?