Mesajı Okuyun
Old 30-10-2004, 14:51   #3
Gemici

 
Varsayılan Hukuk'un Bağlayıcılığı İlkesini Kim Gerçekleştirecek?

30 Ekim 2004 Cumartesi tarihli Hürriyet’in Yurtdışı baskısında okuduğuma göre İstanbul Valiliği İnsan Hakları İl Masası, İbrahim Tatlıses hakkında yasal işlem yapılması için, İstanbul Valiliğine ve Emniyet Müdürlüğüne başvurmuş. Gerekçe olarak Tatlıses’in ‘Asena bizim namusumuzdur’ sözünün namus cinayetlerini akla getridiği gösteriliyor.

Dansöz Asena ‘beni’de döv İbo’ diye düşünen binlerce kadınımızdan bir tanesi. Dövme’nin ve baskı altına alınmanın, İbrahim Tatlıses tarafından olsa bile, insanlık onurunu ayaklar altına alan bir davranış olduğunu, boyalı basında haber olmak gibi positiv tarafının yanında bir de can acıtıcı ve onur kırıcı menfi tarafının olduğunu anlayınca, beraberliği sona erdirmeyi göze almış bir kadın. Onurlu bir karar ve davranış. Gel gör ki bu karar alınırken ‘Kadın’ın erkeğin eli’nin kiri ‘ ve namusu olduğunu düşünmemiş.

Benim görüşüme göre, Adalet ve Hukuk Kavramları sadece hukukçuları değil, toplumun bütün fertlerini bağlayan değerler. Bu değerlerin sadece kağıt üstünde kalmaması ve gerçekleştirilmesi hepimizi ilgilendirir. Toplumun sahip çıkmadığı ve korumadığı değerler, ne kadar değerli ve önemli olurlarsa olsunlar, yozlaşmaya mahkumdur. Yozlaştırılan değerler, örneğimiz’de hukuk ve adalet, asıl görevleri onları korumak olan hukukçuların bütün çabalarına rağmen bağlayıcılığını kaybeder. Topluma mal edilmeyen, toplumun korumadığı değerler, bekçileri ne kadar iyi olursa olsun, korunamaz.

Bahsedilen değerlerin korunması, ancak toplumun bu değerlere sahip çıkması ve onları koruması ile mümkün olur. Bunun gerçekleşmesi için bekçilere(hukukçulara) düşen görev: bu değerlerin topluma mal edilmesini sağlamaya çalışmaktır. Hukukun ve adalet’in korunması, belirttiğim gibi, ancak hukukçularla tuplumudaki diğer meslek gruplarının ve tek tek kişilerin beraberce çalışmaları neticesinde gerçekleşir.

Asena olayına ve bu olay’ın çağrışım yaptığı ‘namus cinayetlerine’ dönersek tesbit etmemiz gereken şudur: Namus ve töre cinayetlerinin önlenmesinin en etkin yolu; toplumun belirli bir seviyesine gelmiş, herkes tarafından tanınan ve yaptıkları toplumun belirli kesimleri tarafından taklit edilen kişilerin, topluma örnek davranışlarda bulunmasıdır.

İnsanlık onuruna ve çağdaş demokrasiye ters düşen davranışların gerek hukukçular, gerek diğer toplum kuruluşları gerekse de sanatçılar, düşünürler, yazarlar ve bunlara benzer diğer ünlü kişilerce kınanması gerekir.

Doğru yol’un bulunması ancak tartışmak ve fikrini söylemekle gerçekleşir, susmakla değil.

Saygılarımla