Mesajı Okuyun
Old 08-11-2006, 20:20   #17
Merhaba

 
Varsayılan Tacize uğrama yaşı 1’e düştü…







Tacize uğrama yaşı 1’e düştü…

İngiltere’de yapılan Uluslararası Çocuk İstismarı ve İhmali Kongresi’nde Türkiye’deki istismarın boyutları tartışıldı. Buna göre, Türkiye’de istismar oranı büyük bir hızla arttı ve tacize uğrayan çocuk yaşı 1’e düştü.



YASEMİN ARPA - NTV-MSNBC
Güncelleme: 11:33 TSİ 08 Kasım 2006 Çarşamba



İSTANBUL

Geçtiğimiz Nisan ayında, İngiltere’nin York kentinde, Uluslararası Çocuk İstismarı ve İhmali Kongresi (International Conference on Child Abuse & Neglect) düzenlendi.

Dünyanın pek çok ülkesinden uzmanların katıldığı kongrede Türkiye’deki çocuk istismarı da tartışıldı. Kongrede Türkiye’de yapılan bir araştırmanın sonuçları açıklandı ve araştırma 6 ay sonra ilk kez Türkçe’ye çevrildi. 2000-2005 yılları arasında çocuk koruma birimleri ve hastanelere yansıyan vakalardan oluşan bu araştırmada, istismar edilen çocuk yaşının 1’e kadar düştüğü, ortalama yaşın 8 olduğu, kız çocuklarının erkeklerden daha fazla istismara uğradığı ve istismarın son 5 yılda hızla arttığına dikkat çekildi.

Hastane ve çocuk yuvalarından elde edilen veriler Ankara Hastanesi, Ankara Üniversitesi, Aydın Çocuk Koruma Merkezi, Başkent Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde toplandı. Araştırmayı, NTVMSNBC’ye Ankara Çocuk Koruma Birimi Başkanı Prof. Dr. Betül Ulukol anlatarak sonuçları yorumladı.

“İSTİSMAR DEĞİL, FARKINDALIK ARTTI”


Ulukol, “Bu tabloda 2000’den 2005’e kadar olan dönemde istismar tanısı konan olguların sayısında belirgin artış var. Fakat bu artışın nedeni biz hekimlerin istismar konusundaki farkındalığımızın artışıdır. Yoksa bu tabloya bakarak Türkiye’de istismar sıklığının arttığını söylemek mümkün değildir” dedi.








Ulukol, bu rakamların aysbergin üst kısmı olduğunu, gerçek rakamların ise çok daha fazla olduğunu söyledi. “Bu konuda daha önce yapılmış araştırmalar da var. 1991’de ilköğretim okullarında, 16 bin öğrenci üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de 100 çocuktan 33’ü istismara uğruyor. İstismar türleri ise muhtelif. Tokat atma, saç çekme, silgi fırlatma da istismara giriyor, dövme, taciz etme de” dedi.

“EN SIK RASTLANILAN FİZİKSEL İSTİSMAR”


Ulukol, araştırmalara yansıyan istismar türleri arasında en sık fiziksel istismarın görüldüğünü belirterek, “Dayak, tokat gibi fiziksel istismarlar gizli kalmıyor, çünkü toplumumuzda bu bir terbiye metodu olarak görülüyor. Ama cinsel istismar gizleniyor. Ortaya çıkarılması bu yüzden çok zor. Gerçek rakamlara ulaşmak kolay değil” dedi.

“MAĞDUR BÜYÜDÜĞÜNDE TACİZCİ OLUYOR”


Ulukol, tacize uğrayan kişinin tedavi edilmezse tacizci olabileceğine dikkat çekti: “İstismar edilen bir kişiyi tedavi etmekle o kişinin daha sonraki yaşantısında isitismar edeceği pek çok kişiyi korumuş oluruz. Çocuk cinsel istismara uğramışsa potansiyel sapıktır ve ileriki yıllarda etrafındaki diğer insanları istismar eder.


Anne veya babanın çocukluğunda istismara uğramış olması, fiziksel veya psikiyatrik hastalığının bulunması, aileye üvey anne veya babanın katılması, geçimsizlik ve aileiçi şiddet istismarı kolaylaştırır.


Ekonomik sıkıntı ve işsizlik de önemli bir risk faktörüdür. Sosyal destek sistemlerinin yokluğu, çok çocuklu ailede büyüme gibi faktörler fiziksel istismar için çok ciddi riskler oluşturur. Çocuğu koruyan yasaların yetersiz olduğu toplumlarda, savaş ve terör ortamlarında istismarcılık artar. Aynı şekilde internetin kontrolsüz kullanılması durumunda çocuk pornografisi yoluyla artar.”

“İSTİRMARCI ÇOCUĞUN UZAĞINDA DEĞİL”


Yapılan araştırmalar, cinsel istismarın genellikle aileden biri ya da aileye yakın biri tarafından meydana geldiğini gösteriyor. Cinsel istismar vakalarının ortaya çıkmamasının bir nedeni bu. Ulukol, “Aileler istismarı gizleme eğiliminde oluyor, çocuklar suçlu durumuna düşürülüyor, haliyle istismar edilen çocuk korunmuyor. Medya bu tür olayların üzerine bilinçsizce gidiyor, istismar edilen çocukların isimleri, resimleri basılıyor. Mağdur ikinci bir mağduriyet yaşıyor” dedi.

Ulukol şöyle devam etti: “Çocuğu istismar eden veya cinsel bir tatmin unsuru olarak kullanan kişi için çocuğun cinsel gelişimini tamamlamış olması gerekmiyor. Neyi cinsel meta olarak görüyorsa tatmini onunla sağlıyor. Hasta için yaş önemli değil. Cinsel istismar farklı tiplerde olabiliyor. Cinsel istismar meydana gelmesi için bütün cinsel eylemin çocuk üzerinde gerçekleşmesi gerekmiyor. Teşhircilik de, küçük çocuğun karşısında cinsel ilişkiye girmek de çocuğun genital bölgelerine bakım için değil, zevk için dokunulması da cinsel istismardır. Çocuğun eline, koluna, yüzüne cinsel organını sürmesi de cinsel istismara giriyor.”

CİNSEL OYUN-İSTİSMAR FARKI


Ulukol cinsel oyun ile istismar arasındaki farkı şöyle açıkladı: “Küçük çocukların cinsel oyunları gayet normal; psikiyatrik gelişmeleri sırasında çocukların kendilerini ve karşı cinsi tanımak için yaptıkları bir şey. Örneğin anaokullarında kız çocukları, erkek çocukları tuvalette gözler, erkek çocuklar kızların eteğini kaldırır bakarlar. Bunlar tamamen oyundur. Cinsel oyunu, istismardan ayırmak gerekir. Cinsel oyunda merak ve öğrenme vardır, karşıdan zevk alma yoktur. Kendisini de açar, karşısındakine de bakar. Ama cinsel istismarda karşıdakini kullanmak söz konusudur. Bu nedenle çocuklar arasındaki bu cinsel oyun mudur, cinsel istismar mıdır, bunu belirlemek için 5 yaş gibi bir fark düşünülmüş. Biri 10, diğeri 5 yaşında ise bunun cinsel oyun değil, cinsel istismar olabileceği düşünülüyor. Öyle vakalar var ki, ‘çocuk bisiklete binerken çarpmış kanaması olmuş bakar mısınız doktor hanım’ diyor. Bisiklete çarpmakla falan kanama olmaz. Ama aile bunu ‘istismar edildi’ diye getiremiyor. İşte o zaman çocukla görüşmeler, özel tekniklerle çocuktan doğrusunu öğrenmek gerekiyor. Her zaman başarı olamıyoruz. Psikiyatrların çocuktan aldığı ifadeler var ama kimi zaman savcı ya da hakim bu ifadalere de güvenmiyor. Tıp alanında çocuk istismarını fark eden kimseler alanında bunu fark edebilecek yetenekte insanların bilgi ve eğitiminin artırılması gerekiyor.”

“İSTİSMARI ÖNLEMEK İÇİN MERKEZLER AÇILIYOR”


Prof. Dr. Betül Ulukol, çocuk istismarının önlenmesiyle ilgili ilk merkezin İzmir’de kurulduğunu, daha sonra İstanbul, Ankara ve Bursa’da yeni merkezler açıldığını, istismarı önleme ile ilgili Ankara’da üç büyük ekibin bulunduğunu söyledi. Ulukol, “İstismarları fark etmemiz gerekiyordu. Bütün çabalar bireysel çaba bazında kalıyordu. İnsanlar istismarı fark ettikleri zaman ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Bir baba çocuğuna tecavüz ettiyse anne çocuğu için ne yapacağını bilemiyordu. Konuyla ilgilenen hekimlerin ve araştırmaların artmasıyla birlikte çocuk istismarını önlemeye yönelik merkezler de kurulmaya başlandı. Şimdi Türkiye’nin pek çok yerinde böyle merkezler var” dedi.

“VAKAYI ANLAYABİLMEK İÇİN DUYARLILIK GEREKİYOR”


Ulukol, toplumda istismarı fark edebilecek duyarlılığa sahip insanların artması gerektiğini vurguladı. İstismarın fark edilememesi durumunda sorunun giderek büyüdüğüne ve müdahale edilemez duruma geldiğine dikkat çekti. Ulukol, “Bunun için temel hedefimiz hekimlerin ve bu işle uğraşan kişilerin istismarla kaza arasındaki ayrımı ayırt etmelerini sağlamak. Çünkü anne ve babalar, çocuklarını ‘Dövdüm, o yüzden kafası kırıldı’ diye getirmiyor bize; ‘mama sandalyesinden, merdivenden düştü’ diye getiriyor. ‘Üzerine çay döküldü’ diyor. Ellerine çay dökülen çocukla sırf canı yansın diye elleri sıcak suya sokulan çocuğun yanıkları arasında fark vardır. Çocukları ilk gören kişinin istismarın izlerini anlayabilmesi gerek” dedi.

”KIZ-ERKEK FARK ETMİYOR”


Ulukol, istismarda cinsiyet farkının bölgelere göre değiştiğini belirterek, “Türkiye’de konuyla ilgili yapılmış çalışmalar yok. Yurtdışında yapılan çalışmalar var. Bu çalışmalara göre kız-erkek fark etmiyor. Bazı bölgelerde erkek çocuklar daha çok istismara uğrayabiliyor. Bazı bölgelerde ise kız çocuklar. Çocuk pornografisi, çocuk cinsel tacizinde son derece ciddi bir problem. Çocuk pornografisiyle ilgili en çok vakanın çıktığı, internette en çok bununla ilgilenen ülkenin Türkiye olduğunu görüyoruz. Türkiye Google’da çocuk pornografisinin en çok tıklandığı ülkelerden biri. Bir iki spontan vaka dışında elimizde veri yok. Halkın bu konuda çok duyarlı olması gerekiyor. Yeni ceza kanununda eğer bir istismar olduğunu bilenler bunu ilgililere bildirmiyorsa suçlu duruma düşüyor. Bu sorumluluk sıradan vatandaş için de, öğretmen veya doktor için de aynı” dedi.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Gürol Cantürk’ün verdiği bilgilere göre:


Cinsel istismar, psikososyal gelişimini tamamlamamış olan çocuğun bir yetişkin tarafından cinsel tatmin için kullanılmasıdır.

Çocuk istismarı tipleri içerisinde saptanması en zor olan ve çoğunlukla gizli kalan cinsel istismar, genital bölgeleri elleme, teşhircilik, röntgencilik, pornografide kullanımdan ırza geçmeye kadar çok geniş bir yelpazedeki tüm davranışları kapsar.

Şiddet içermesi gerekmez.

Cinsel istismar yalnızca çocuğun hayal gücünde var olan bir şey değildir. İstismar konusunda hikaye uyduran çocuklar çok azdır.

İstismarcıların çoğunluğu (% 80-95) çocuğun tanıdığı kişilerdir.

1998’de ABD’de çocuk ve ergenlerin binde 1.6’sının cinsel istismara uğradığı bildirilmiştir.

1996’da Trakya Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada aile içi cinsel istismarın % 1.4 oranında olduğu bildirilmiştir.

Sağlık personeli çocuğun anne-babasının ya da bakmakla yükümlü yakınlarının çocuğuna böyle bir zarar verebileceğini kabul etmeyebilir, bu konuda yeterli eğitime sahip değildir ya da bu konunun bir aile içi mesele olduğunu düşünebilir. Zaten çocukların da cinsel istismar olayını saklama eğiliminde oldukları ya da sanık tarafından bu konudan kimseye söz etmemeleri konusunda kandırıldığından, cinsel istismar vakalarının çoğunun gizli kaldığı anlaşılmaktadır.

Bir cinsel istismar şüphesi ya da iddiası ile karşılaşıldığında hekimler ve diğer sağlık personelinin çok dikkatle bu iddiayı araştırması gerekir. Bütün cinsel istismar olguları adli olgulardır ve bu olguların adli makamlara bildirilmesi Türk Ceza Kanununun 280. maddesinde belirtilen bir zorunluluktur.

RİSK ALTINDAKİ ÇOCUKLAR


İstenmeyen çocuk
Aşırı hareketli olması
Hiperaktif çocuk olması
Üvey çocuk olması

ANNE BABAYA AİT RİSK FAKTÖRLERİ


Çocuk yaşta istismar edilmiş olmak
Genç yaşta ebeveyn olmak
Anne veya babanın çocuğa yalnız bakmak zorunda kalması
Eğitim eksikliği
Anne ya da babada alkol- uyuşturucu bağımlılığının bulunması
Aileiçi şiddet-geçimsizlik