Mesajı Okuyun
Old 06-03-2004, 10:51   #13
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Töreye karşı kadın sığınma evi

“Töre Kıskacında Kadın” kitabının yazarı, gazeteci Mehmet Faraç, töre cinayetlerinin Şanlıurfa merkezli olarak 1994'ten itibaren yoğunlaştığını söyleyerek Güldünya Tören’in öldürülmesini değerlendirdi: ‘‘Terör yollarıyla birlikte kırsaldan kent merkezlerine göçen yurttaşlar kentlerin sosyal yaşamına uyum sağlamakta büyük güçlük çektiler. Burada uygar yaşamın araç ve gereçler, aşiret içinde büyüyen genç kızları kendine çekti. Kadın-erkek ilişkisini keşfeden aşiret kızları bir süre sonra törenin çizdiği çemberin dışına çıkınca aile meclislerinin aldığı infaz kararlarının kurbanı olmaya başladılar. Devlet açısından Güneydoğu'da önemli bir sorun var. Kızların okula gönderilmesi sağlanamadı. Batıda 8 tane olmasına karşın törenin en çok kan akıttığı Güneydoğu'da devlete bağlı bir tek kadın sığınma evi yok. Güldünya adlı kadın da töreden kaçıp İstanbul'a gelirken, burada hem güvenlik yetkililerinin hem Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nün hem de diğer ilgililerin kucaklaşmamasının kurbanı olmuştur. Töre, Güneydoğu'dan batıya göç etmiştir.”
Güldünya Tören'in öldürülmesi, töre cinayeti ve öngörülen cezanın yeterli olup olmadığı tartışmasını alevlendirdi. Avukat İhsan Paksoy, “Kötü kanun yok, kötü uygulayıcılar vardır’’ deyimini hatırlatarak töre cinayetlerine TCK 51'de düzenlenen haksız tahrik indirimi uygulamasının hakimin vicdani takdirinde olduğunu hatırlattı. Avukat Ali Rıza Dizdar da “namus” kavramının işlenen bir suçta tahrik ya da ağır tahrik gerekçesi yapılmasının Türkiye'ye özgü olduğunu vurgulayarak ‘‘Batı hukukunda böyle bir şey yok. Bizde içtihat haline gelmiş böyle bir uygulamanın evrensel hukuk normları içinde yeri de yok” diye konuştu.

kaynak
28 Şubat 2004 Hürriyet