Mesajı Okuyun
Old 18-09-2006, 23:43   #2
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Alıntı:

I;Hibe edilen malların istirdadı;
Madde 244 - Vahip, aşağıdaki hallerden biri vukuunda elden yaptığı hibeden veya tenfiz ettiği taahhüdünden rücu ve mevhubunlehin elinde halen ne kalmış ise onun iadesini dava edebilir.
1 - Mevhubunleh, vahibe yahut yakınlarından birine karşı ağır bir cürum irtikap ederse.
2 - Mevhubunleh, vahide veya ailesi için kanunen mükellef olduğu vazifelere karşı ehemmiyetli bir suretle riayetsizlikte bulunmuş ise.
3 - Mevhubunleh, hibeyi takyit eden mükellefiyeti haklı bir sebep olmaksızın icra etmezse.

Yargıtay ailesi için kanunen mükellef olduğu vazifelere karşı ehemmiyetli bir suretle riayetsizlik şartını ararken, buradaki amacın bağışlayanın bağış yapılan kişiyi baskı altında tutamaması gerektiği, görüşünde. Buna göre ehemmiyetli bir suretle riayetsizliğin, gerçekçi ve hibe anında bu koşullar mevcut olsa idi şahsın bu hibe işlemini yapmayak olması hali olarak görülüyor. Olaydaki durum belki rücu şartı olarak kabul edilebilir. Ancak para alışverişinin gerçekten bu amaçla yapıldığının ispatı güçlük yaratabilir. Eğer ispat edilir ve kabul edilirse kişi ev ve arabayı değil, ancak gönderdiği parayı geri alabilecektir. Para bu şartla gönderilip, hibe edenin talebi gibi tasarruf edildiğine göre, bu husus bağışın ispatında da kullanılabilir. Ancak zor olacağını belirtmek durumundayım. Tarafların akrabalık derecesi itibariyle tanık dinletilebilirse ki edilmelidir. Çünkü baba ev ve arabanın devrine ilişkin sözleşmelerin tarafı değil. Gönderdiği paranın bağış amaçlı gönderildiği iddiasını tanıkla ispatlayabilir sanırım. Havale edilen paralar hakkında sebepsiz zenginleşme de düşünülebilir. Ayrıca rücu sebebinin öğrenilmesinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre var.