Mesajı Okuyun
Old 17-01-2011, 15:03   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Hayat sigortası hakkında özel bir hüküm bulunmadığından mal sigortasındaki ihbar mükellefiyetini düzenleyen TTK'nun 1290. maddesi, hayat sigortasında da uygulanır. Bu madde hükmüne göre, sigorta ettiren kimse sigortacının mukavele yapılırken hakiki vaziyeti bildiği takdirde mukaveleyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün hususları, sigortacıya bildirmeye mecburdur. Sigorta ettiren kimse sorulduğunda susmuş veya noksan yahut hakikate aykırı beyanlarda bulunmuş ise, gerçeği öğrenen sigortacı hakikati öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde cayma hakkını kullanmamış ise bu hak düşer. Yine, Hayat Sigortası Genel Şartları'nın C.2 nci maddesinde sözleşmenin yapılması sırasında beyan yükümlülüğüne uyulmaması halinde, sözleşmenin akdedilmesinden itibaren aralıksız veya itirazsız olarak iki yıl süreyle yürürlükte kalmışsa artık sigortacının sözleşmeden cayamayacağı belirtilmiştir. Somut olaya dönüldüğünde, sigorta şirketi cayma hakkını kullanmamış, aksine sözleşmeyi ayakta tutmuştur. Bu durumda kanuni mirasçıların sigorta şirketine dava açabilecekleri kanısındayım.
Kefil olan kanuni mirasçının durumuna gelince; uyuşmazlık BK.496 madde hükmüne göre çözümlenmelidir. 496. maddede “kefil eda ettiği şey nisbetinde alacaklının haklarına halef olur...” hükmü mevcuttur. Bu durumda asıl borçlu sağ olsa idi kefil olan mirasçı kefil sıfatı ile ödediği miktarın tamamını ve fer’ilerini asıl borçludan isteyebilecekti. Asıl borçlu öldüğüne ve kendisi de mirasçı olduğuna göre ; ödediği miktarı miras payları oranında diğer mirasçılardan isteyebilecek, kendi miras payına düşen kısmı ise isteyemeyecektir.
KOLAY GELSİN