Mesajı Okuyun
Old 19-12-2010, 19:56   #14
ATARAS

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Nevra Öksüz
Bilgi: Kişilere, akılsal gelişim, anlama yetersizliği, tecrübesizlik ve irade zayıflığı gibi nedenlerle “yasal danışman” atanır. Bu sebepler, kişinin hacir altına alınmasını gerektirecek kadar ciddi ve ağır değildir.Yine de yasa, bu kişileri –özellikle ekonomik açıdan- korumak istemektedir. Kendilerine “yasal danışman” atanan kişiler, kural olarak tüm işlemleri yapabilirler; hukuki işlem ehliyetleri, tam ehliyetli kişiler gibidir; tam ehliyetlilerden farklı olarak yasada belirtilen (sizin de belirttiğiniz gibi 4721 S.K. m.429) işlemleri yapabilmek için “yasal danışman”larının oyunu almak veya onların işleme katılmasını sağlamak zorundadırlar; aksi takdirde işlem geçersizdir. Bu geçersizlik tek taraflı bağlamazlık niteliğinde olduğundan “yasal danışman”ın icazeti ile işleme geçerlik kazandırmak mümkündür.

Sayın ATARAS,

Anladığım kadarıyla yerel mahkeme kararını yazmak istemiyorsunuz .

Bakalım, yukarıdaki Yargıtay kararına konu somut olayda ne olmuş?

Taşınmaz maliki= Hüseyin (H)

H’nin kamulaştırma evrakını tebellüğ tarihi= 16.08.1996
Dava ikamesi için yasadaki hak düşürücü sürenin son günü=15.09.1996 (belirlenen süre başlangıcı=tebliğ)

Vasi Atanmasına dair davanın ikame tarihi= 11.09.1996
H’ye “yasal danışman” atanması tarihi = 07.10.1996 (“Türk Medeni Kanununun 379. maddesi hükmü uyarınca, kısmen mahrum edilmesinin menfaati iktizasından bulunarak kendilerine mahkemece bir müşavir atanmış olması, kararın verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder.”)

Kamulaştırma bedelinin arttırılması davası ikame tarihi=14.10.1996


Şimdi BK m.31/1’i göz önünde bulundurarak: “Hata veya hile ile haleldar olan yahut ikrah ile yapılan akit ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet verilmiş nazariyle bakılır. Bu mehil, hata veya hilenin anlaşıldığı veya korkunun zail olduğu tarihten itibaren cereyan eder.


Somut olayınızın hileye dayandığını da göz önünde bulundurarak (gerekli bilgileri verebilirseniz ) sizin olayınıza bakalım mı?

Saygılar...


Sayın Meslektaşım,
Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim. Benim davamda, satış 15/06/2007 tarihinde yapılıyor. Davacı, hileye düşürüldüğünü 2007 yılı Ağustos ayında öğrendiğini dava dilekçesinde açıkça beyan ediyor. Davacının komşusu, 2007 Eylül ayında vasi tayini davası açıyor. 2008 Ekim ayında düzenlenen Adli Tıp raporunda, DAVACININ HALİHAZIR DURUMUNA GÖRE YASAL DANIŞMAN ATANMASI GEREKİR deniyor. Sulh Hukuk Mahkemesi, 2008 Aralık ayında yasal danışman atıyor. 2009 yılı Mart ayında, "davacının ölünceye kadar bakma akti yapmak istediğini ve fakat tapuda satış yaptırıldığını beyan ederek" hile ve muvazaa sebebiyle iptal ve tescil davası açılıyor. DAVAYI BİZZAT DAVACI AÇIYOR. YASAL DANIŞMANIN İZNİ-İCAZETİ-MUVAFAKATI YOK. Avukata verdikleri vekaletnamede vekalet verilmesine muvafakat imzası alınmış.Hak düşürücü süre itirazında bulunuyoruz. Hile olmadığını söylüyoruz. Mahkemede bizzat dinlenen davacı asil ve tüm davacı tanıkları, hileyle ilgili tek kelime etmiyorlar. Ölünceye kadar bakma aktiyle ilgili tek kelime etmiyorlar. Davacının tehditle tapu devrine zorlandığını söylüyorlar. Mahkeme yargılama sonunda; ".. davacının hileye düşürülerek satışın sağlandığını, davacının ehliyet durumuna göre hak düşürücü süre itirazının yerinde olmadığını, TMK 429 b-2. maddesine göre danışmanın satış işlemine muvafakatı alınmadığı için işlemin iptal edilmesi gerektiği" belirtiliyor.Hüküm fıkrası aynen böyle. Yani, hem hile sebebiyle hem de GERİYE YÜRÜMESİ MÜMKÜN OLMAYAN YASAL DANIŞMAN ATAMA KARARI SEBEBİYLE iptal kararı verildi. hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, duracağı öngörüldü. YARGITAY BU KARARI ONADI. Değerli meslektaşım, Adli Tıp Raporunda davacıya satış sırasında danışman gerektiği yada davacının son 2-3 yıldır danışmana ihtiyacı olduğu da yazılı değil.
Görüşlerinizi paylaşırsanız memnun olurum..