Mesajı Okuyun
Old 16-12-2010, 11:14   #9
ATARAS

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Yargıtay 18. HD. Kararını sunuyorum:


T.C.
YARGITAY
Onsekizinci Hukuk Dairesi
Esas No
: 1998/14580

Karar No
: 1999/1827

Tarih
: 22.2.1999



  • MÜŞAVİR ATANMASI ( Süreleri Uzatmaması )
  • KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN ARTIRILMASI ( Müşavir Atanmasının Dava Açma Süresini Uzatmaması )
  • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Müşavir Atanmasının Süreyi Uzatmaması )



ÖZET :
Dava ehliyeti yönünden herhangi bir mahrumiyeti olmayan davacıyayapılan tebligattan itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içerisindeaçılmayan davanın süre yönünden reddi gerekir. Hak düşürücü süre geçtiktensonra davacıya müşavir atanmış olması esas alınarak, dava süresinde kabuledilemez.
DAVA :
Dava dilekçesinde kamulaştırma bedelinin arttırılması ile faiz ve masrafların davalıtaraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hükümdavalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlarokunup gereği düşünüldü:
KARAR :
Davaya konu taşınmazla ilgili kamulaştırma evrakı,16.8.1996 tarihinde tapu malikiHüseyin'in bizzat kendisine noter aracılığı ile usulüne uygun bir şekilde tebliğedilmiştir.
Kamulaştırma bedelinin arttırılmasına ilişkin dava, malik Hüseyin tarafından bizzatverilen, İzmir 7. Noterliğinin 11 Ekim 1996 tarih ve 41174 sayılı işlemi ile düzenlenmişgenel vekaletnameye istinaden Kamulaştırma Kanunun 14. maddesinde öngörülen ve tebliğlebaşlayan 30 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra 14 Ekim 1996 tarihinde kayda alınandilekçe ile İzmir Barosu'na kayıtlı avukatlar Erdoğan, Kıvanç ve Aytül'ün ortakdilekçeleri ile tek imza altında açılmıştır.
Dava dilekçesinde,90 yaşında olan davacının haklarının korunması bakımından kanunimüşavire ihtiyacı olan birisi olduğu ve nitekim bu nedenle, mahkeme kararıyla kendisinemüşavir atandığı ve gelen tebligatın mahiyetini anlamayacak durumda olan davacınınAmerika'dan gelen kızı tarafından tebligattan haberdar olunup, müşavir atanmasınınistenildiği ve müşavirin de onayı ile bu davanın açıldığı belirtilmiştir.
Bu dava dosyası içerisinde bulunan İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne ait 1996/1551sayılı dava dosyasından, Zeynep vekillerinin verdiği 11.9.1996 tarihli dilekçe ileHüseyin'in hacir altına alınması ve kendisine vasi tayin edilmesi istenmiş iken mahkemece,adı geçenin hacrine kafi sebep bulunmadığından, doktor raporuna istinaden kendisineNezihi'nin, Türk Medeni Kanununun 379. maddesinin ilk fıkrasında sayılan işlerde reyialınmak üzere müşavir tayinine 7.10.1996 tarihinde karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacıya haklarının korunması bakımından rey müşaviri atanmış olmasının esasalınarak dava süresinde kabul edilerek, davanın esası hakkında hüküm kurulmuştur.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 38. maddesi delaleti ile Türk Medeni Kanununun 9 veizleyen maddeleri hükümlerine göre, mümeyyiz olmayan küçükler ile akıl hastalığı, akılzayıflığı ve benzeri nedenlerle mahcur olanlar, temyiz kudretinden mahrum ve dolayısıylamedeni hakları kullanma ehliyeti ve bu arada dava ehliyetleri yoktur, başka bir deyişlebunlar tam ehliyetsiz kişilerdir. Bunlarla ilgili davalar kanuni mümessilleri tarafındanaçılır. Bunların tasarrufları, hukuken bir hüküm ifade etmez. Bunlara yapılan tebligatlargeçersizdir. Hakkında hacir altına alınma kararı verilmesini haklı kılan kafi bir sebepbulunmayan reşitler ise temyiz kudretine sahip, medeni hakları kullanma ehliyeti vedolayısıyla dava ehliyeti mevcut kişilerdir. Bu durumda olanların haklarını korumada,aczleri bulunması halinde dahi medeni hakları kullanma ehliyetleri mevcut bulunduğundan,yaptıkları tasarruflar ve işler, bu arada kendilerine usulen yapılan tebligatlargeçerlidir. Dava haklarını bizzat veya vekilleri aracılığıyla kullanırlar. Dava açılmasıbir süreye tabi ise, bu süre içerisince davalarını açmaları gerekir. Bu durumda olanların,mevcut olan medeni haklarını kullanma ehliyetleri Türk Medeni Kanununun 379. maddesi hükmüuyarınca, kısmen mahrum edilmesinin menfaati iktizasından bulunarak kendilerine mahkemecebir müşavir atanmış olması, kararın verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder. Böylebir karar bunların daha önceki tasarruf ve işlemlerini geçersiz kılmadığı gibi kanunenbelli bir sürede kullanmaları gereken hakları yönünden yeni bir süre hakkı vermez.
Açıklanan nedenlerle, dava ehliyeti yönünden herhangi bir mahrumiyeti olmayan davacıHüseyin'in kendisine usulen yapılan tebligattan itibaren 30 günlük hak düşürücü süreiçerisinde davasını açmamış olması nedeniyle, kamu düzeni ile de ilgili bulunan bu husustamahkemece davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, hak düşürücü süregeçtikten sonra davacıya müşavir atanmış olmasını esas alarak davanın süresinde kabuledilerek, esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla; yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hükümtesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmünHUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının istek halinde temyizedene iadesine,22.2.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.