Mesajı Okuyun
Old 13-03-2007, 12:56   #12
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.sevdacan,

(1) görmüştüm / (2) görmüşüdüm [= (3) görmüş idim] olması daha muhtemel herhalde. İstanbul Türkçe' sinde sadece (1) var. Ancak 'idim' ekini ayrı olarak telaffuz edenler olduğu gibi, bu eke ses uyumu uyguladıktan sonra öndeki yükleme bitiştirenler de var. Hangileri olduğunu söyleme olanağım yok, ama belli ağızlarda bu kullanımı duydum. Zaten (1) in ardında (2), onun da ardında (3) var; bu nedenle yanlış da sayılamazlar. 'Görmüşdüm' diyebilmenizse neredeyse olanaksızdır; ama (2) yi hızlı söylerseniz, yani daraltırsanız, öyleymiş izlenimi verir. Bu nedenle; örneklediğiniz yazıma rastlarsam; konuşmadan yazıya aktarma sonucu değil de, daha büyük olasılıkla dilbilgisi eksikliğinden olduğunu düşünürüm.

Sn.mutlakadalet,

Açık söyleyeyim, ben konuşurken Zeki Müren Türkçe' si kullanıyorum. Yani, sizin ve anladığım kadarıyla Sn.Birol Vuran' ın söz ettiği daralmayla uzaktan yakından ilgim yok. (4) 'söyleyecek' yerine hiç (5) 'söyliycek', (6) 'söyleycek', veya (7) 'söyliyecek' demedim. Ama 'söyleyecek' derken 'y' nin önü ve/veya arkasındaki 'e' leri yutanlar çok. Hatta (8) 'söliicek' diyenlere bile rastlayabilirsiniz. Bizim memlekette (6) çoktur örneğin. Özellikle İstanbul' daki bir grup gençten de (5) ve (8) i sık sık duyuyorum. Sözü edilen eğilimler, eğer yöresel ağızlara dayanmıyorsa, yazmaya oranla çok daha fazla konuşanlarla, çok az yazanlar veya hiç yazmayanlara özgü bence. 200 mevcutlu bir toplantıda sözü edilen biçimlerde konuşursak, kimse bizi anlamaz. Yumuşak olanları dahil, bütün ünsüzler ve ünlüleri vurgulamada kullanmak zorundayız; yoksa dediklerimizi seçemez, anlayamazlar. Bu tür konuşma sadece birkaç kişi arasında, yüzyüze gerçekleşiyorsa anlaşılır olabilir. Yazı dilinde asla kabul görmez, iyi eğitimlilerin aralarındaki konuşmalarında da hoş karşılanmaz. İşitme kusuru olup, dudak okumak zorunda kalanlar da bu tür konuşanları anlamakta büyük güçlük çekerler. Bu nedenle üzerinde durmanız iki yönden çok yararlı; hem konuşmadan aktarma yoluyla yapılan hataları, hem de konuşmada yapılabilecek hataları yüzümüze vurarak ele almış oluyor.

Ancak; aklıma takılan birkaç nokta var:

1. Çalışmada edebi eserlerdeki kullanımlarla yöresel ağızları işin dışında tutmazsak, çok dağılır. İçine alırsak, onları farklı göstermekte büyük yarar var, çünkü onlar kendi açılarından doğru, sadece İstanbul Türkçe' si açısından yanlış. Lehçeleri de katmak istersek, bu sefer fonetik gösterim kullanmak zorunda kalırız.

2. Doğru anladıysam çalışma dilbilgisi kurallarını da kapsamıyor. Peki, Sn.sevdacan' ın 'görmüşdüm' örneği için söylediklerimi nasıl değerlendireceğiz bu durumda? Sanki, fiilen rastlanılan hatalar tek örnek kaynağımız haline gelecek ve 'Yanlış yazılan ...' başlığının kapsamı dışına çıkamayacağız gibi geldi bana. Olsa olsa; hatanın kaynağını değerlendirerek daha ayrıntılı ve kapsamlı bir çalışma haline getirebiliriz. Ama a) bunu istiyor muyuz?, b) bilgimiz bunun için yeterli mi?

3. İletişim panosu altyapısında katılım sağlamak, eski yazılmış olana veya başkasının yazdığına ek yapmak, değiştirmek, aramak, taramak, derlemek ve toparlamak çok güç. Halbuki, böyle çalışmalarda bunlar olmazsa olmaz unsurlar. Wikipedia da olduğu gibi bir altyapıya gereksinim var. Belki Sn.Admin bu konuda yardımcı olabilir; ama THS de böyle bir yapıya rastlamadım, mümkün mü bilemiyorum. Bu söylediğim, 'Eş anlamlı ...', 'Yanlış yazılan ...' benzeri başlıklar için de geçerli tabii.

Başınızı şişirmemişimdir umarım. Ama zaten uygunsuz olan bir altyapıda yol yakınken önlem almakta yarar var. Yoksa içinden çıkılamaz bir veri yığınından başka birşey elde edemeyiz.

Saygılarımla,