Mesajı Okuyun
Old 28-03-2007, 23:32   #20
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

İdare tesis ettiği işlemi ancak dava açma süresi içerisinde geri alabilir.
Alıntı:
T.C. Danıştay
10.Dairesi
Esas: 1991/235
Karar: 1991/3727
Karar Tarihi: 10.12.1991

ÖZET: Açık hataya düşülerek tesis edildiği belirlenen taşınmaz mal satışı işleminin geri alınabileceği hk.



(1580 s. Belediye K. m. 1, 15, 80) (2886 s. İhale K. m. 6)
İstemin Özeti: Davalı İdareye ait Beşiktaş ... Mahallesi, ... Sok., 42 pafta, 637 ada ve 49 parsel 3986 mı`lik taşınmazın davacı Vakfa satışına dair İstanbul Büyükşehir Belediye Encümenince verilen 05.01.1989 gün ve 2683-7 sayılı F.1988 tarih ve 2703 kararın geri alınmasına ilişkin 07.07.1989 gün ve 1143 sayılı İstanbul Büyükşehir Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılan dava sonucunda İstanbul 4. İdare Mahkemesince, 1580 sayılı Belediye Kanunu`nun 1. maddesinde belediyelerin görevleri sayılmış olup, eğitim ve öğretim hizmetlerinin Belediyelerin görevleri arasında sayılmadığı, belediyelerin ancak kamu yararı bulunan durumlarda eğitim ve öğretim hizmeti yönünden kuruluşların belediyeyi zarara uğratmayacak biçimde kolaylıklar sağlayabileceği, Eğitim ve Kültür Vakfının paralı eğitim veren okullar kurduğu maddi imkandan yoksun öğrencilere Vakıf Resmi Senedinin 3. maddesinde belirtildiği üzere sadece % 10 luk bir kapasite tahsis edildiği, 2886 sayılı Yasanın 6. maddesinde ihaleye katılamayacakların sayıldığı, olayda Belediyede ihale ile ilgili kararı alan ve onaylayan resmi görevli kişilerin yani Belediye Başkanı ve Genel Sekreterin aynı zamanda ihaleyi kazanan İstanbul Eğitim ve Kültür Vakfının kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkan ve Başkan Yardımcısı oldukları, ihaleyi yapan ita amiri ve ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve denetlemekle görevli olup doğrudan veya dolaylı yoldan ihaleye katılamayacakları, muhammen bedelin gerçek değerinin çok altında tesbit edildiği, bu durumun belediyenin malvarlığında azalmaya neden olduğu, idarenin hukuka aykırı ve açık hata bulunan işlemlerinin belirli bir süre ile sınırlı olmadan her zaman geri alınabileceği, vakfa yapılan satışın hukuka, kamu yararına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, anılan mahkemenin 25.06.1990 gün ve E:1989/2281, K:1990/1243 sayılı kararının Belediye görevlerinin zamanla genişlediği Eğitim ve öğretim alanında başka yasalarında belediyeye görevler yüklediği Belediyenin imkanlar elverdiği ölçüde bu yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda olduğu, durum bu olunca belediyelerin eğitim ve öğretim görevi olmadığından bahisle bedel karşılığı arsa satarak Kamusal bir göreve destek vermesinin 1580 sayılı Yasanın amacı ve ruhuna aykırı olmadığı Vakfın kurucusunun aynı zamanda Belediye Başkanı olmasının kamu yararını ortadan kaldırmayacağı 2886 sayılı Yasanın 6. maddesinde ihaleye katılmayacaklar arasında Vakfın sayılmadığı 1580 sayılı Yasanın 80. maddesinde encümen üyelerinin özel bir ilişki içinde bulundukları meselenin görüşülmesinde hazır bulunamayacaklarının öngörüldüğü özel ilişkiden maksadın menfaat ilişkisi olduğu, uygulamadan gelen fiyatlar baz alınarak vergi değerleri gözetilerek bedelin tesbit edildiği, okullarda 9077 öğrencinin öğrenim görüp burslu okuyan öğrencilerin tüm mevcut içindeki oranının % 23 olduğu, bu okulların sadece belli olanaklı öğrencilere açık olduğunun iddia edilemeyeceği nedeniyle temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi: E.K.
Danıştay Savcısı M.İ.D.`nin Düşüncesi: Davalı Belediyeye ait Beşiktaş, ... Mahallesi, ... Sokak, 42 pafta, 637 ada, 49 parsel sayılı 3986.75 mı`lik taşınmazın, davacı Vakfa 05.01.1989 günlü 2683-7 sayılı kararın geri alınmasına ilişkin 07.07.1989 günlü 1143 sayılı İstanbul Büyükşehir Belediye Encümeni Kararının iptali talebiyle açılan davayı reddeden İstanbul 6. İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenmiş olmakla dosya incelendi.
Anlaşmazlık; davacı vakıf hakkında tesis olunan ve davalı Belediyeye ait taşınmazın davacı Vakfa satışına dair Belediye Encümeni kararının dava konusu Belediye Encümeni kararı ile geri alınmasından kaynaklanmış olup, anlaşmazlığın çözümü için öncelikle, idari işlemlerin geri alınması teorisinin gözden geçirilmesi, daha sonra geri alınma koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılması, bilahare geri alma işleminin, unsurları yönünden mevzuata, hiımet gereklerine ve kamu yararına uygun bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Tesis ettiği idari işlemlerin doğruluğu ve hukuka uygunluğu aslolan idarenin; hukuka aykırı olduğunu idari işlemleri geri almak suretiyle hukuka uygunluğu sağlaması, hukuk devleti ilkesinin tabii bir sonucudur. Ancak, idari işlemleri geri alma yetkisinin, idari istikrarı sağlayabilmek ve kazanılmış hakları koruyabilmek için belli koşullara bağlı tutulması da hukuki bir zorunluluktur.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, İdari işlemlerin geri alınması koşullarını da belirleyen 22.12.1973 günlü E:1968/8-K.1973/14 sayılı kararında da açıklandığı üzere; dava açma süresi içinde, hukuka aykırı tüm işlemlerini geri almaya yetkili olan idarenin, dava açma süresi geçtikten sonra, ancak yok hükmündeki idari işlemleri ile, ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı, veya hilesi nedeniyle veya açıkça hataya düşerek tesis ettiği idari işlemlerini, süre kaydı aranmaksızın geri alması mümkün bulunmaktadır. Zira bu tür işlemlerin ilgililer lehine hak doğurması mümkün bulunmadığı gibi, bu nitelikleri itibariyle istikrar yaratmaları da mümkün değildir.
Anlaşmazlık konusu olayda; dava açma süresi geçtikten sonra hukuka aykırı olduğu ileri sürülen bir idari işlemin geri alınması söz konusu olduğundan, geri alınan işlemin; idarece ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı veya hilesi nedeniyle veya açıkça hataya düşülerek tesis olunup olunmadığı veya yok hükmünde olup olmadığının tesbit ve tayni gerekmektedir. Zira anılan işlem yukarıda belirtilen nitelikte ise, bu işlemin ilgililer lehine hak doğurması mümkün olmadığından, dava açma süresi geçmiş olsa bile her zaman geri alınması mümkün ve bu tür bir uygulamanın idari istikrar ilkesine aykırı düşmediği de açık bulunmaktadır.
Bu yönden olaya bakıldığında; geri alınan işlemle davalı idare; davacı vakfa Beşiktaş, ... Mahallesi, ... Sokak, 42 pafta, 637 Ada, 49 parsel sayılı 3986.75 mı`lik Belediyeye ait arsayı satmıştır.
İşbu satışa ilişkin işlemin ( Belediye Encümeni Kararı ) ve buna ilişkin belgelerin ve dosya içeriğinin incelenmesinden, anılan işlemin yok hükmünde olduğu veya ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı veya hilesi nedeniyle tesis olunduğu söylenmeyeceğinden, geri almaya ilişkin koşulların gerekleştiğinden söz etmek mümkün değildir.
Geri alınan işlemin; geri alma koşulları içinde yer alan; idarenin açıkca hataya düşerek tesis ettiği işlem olup olmadığına gelince;
Açık hata kavramı, Fransız Danıştayı tarafından yakın zamanlarda kullanılmaya başlanmış ve uygulama alanı gittikçe genişlemiş bir kavram olup, kavramda yer alan açık nitelemesi, hatalı işlemin hak doğurmaya engel olduğu, yoksa yalnızca hatanın hak doğurma niteliğini kaybetmeye yetmediği şeklinde anlaşılmaktadır. Danıştayımızın uygulamasına göre hata kavramı, işlemin unsurlarından birinde ve çoğu kez sebep unsurundaki sakatlığı, işlemin hukuka açıkça aykırı olmasını ifade etmektedir. Şu hale göre işlem hukuka açıkca aykırı ise de; idare, işlemi hataen tesis etmiş demektir ve bu işlemin, süre koşuluna bağlı olmadan geri alınması mümkündür.
Bu gene ve kısa açıklama karşısında geri alınan işlemin açıkça hataya düşülerek tesis edilip edilmediği, başka bir anlatımla, açıkça hukuka aykırı olup olmadığı, binnetice geri alınmasının mümkün bulunup bulunmadığı hususunun incelenmesi gerekmektedir.
1580 sayılı Belediye Kanunu`nun 1. maddesinde, Belediyenin, beldenin ve belde sakinlerinin mahalli mahiyette müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye ile mükellef hükmi bir şahsiyet olduğu hükme bağlanmış; anılan madde ile belediyelere verilen genel görev; 15. maddede muhtelif bendler halinde tek tek sayılmıştır. Anılan maddelerin incelenmesinden, belediyelere ancak, merkezi idarece yerine getirilebilecek eğitim ve öğretim görevi verilmediği anlaşılmaktadır. Şu hale göre, kendisine eğitim ve öğretim görevi verilmeyen belediyelerin; bedeli karşılığında arsa satarak eğitim ve öğretim gibi, merkezi idareye verilen kamusal bir göreve destek vermesi, 1580 sayılı Yasanın 1 ve 15. maddelerinin lafzına, amacına ve ruhuna açıkca aykırı olup, bu konuda bir kamu yararı da bulunmamaktadır.
Öte yandan, belediyeye ait taşınmazın davacı Vakfa satılması yolundaki işlem, 2886 sayılı Yasanın 6. maddesine açıkça aykırı bulunmaktadır. Zira anılan maddede ihaleye katılamayacak olanlar sayılmış olup anılan maddeyi; 2886 sayılı Yasanın genel esprisi, ihalenin serbest rekabet ortamı içinde açıklık ve eşitlik ilkelerine uyulmak suretiyle yapılmasında mevcut kamu yararı çerçevesinde değerlendirmek, bu arada maddenin yasaklı olan kişilerin ihaleden kişisel çıkar temin etmelerini önlemek amacını taşıdığını gözönünde bulundurmak gerekir. Konuya bu açıdan bakınca; belediyede ihale ile ilgili kararı alan ve onaylayan resmi görevli kişilerin yani belediye başkanı ve Genel Sekreter aynı zamanda ihaleyi kazanan davacı vakfın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı ve başkan yardımcısı oldukları dosya içeriğinden anlaşılmakta ve bu hususta bir ihtilaf bulunmamaktadir. Şu hale göre doğrudan ihaleye katılmasalar bile, hukuki bir işlem olan ihale işleminde sonucu etkileyen iradeyi oluşturan kişilerin aynı olması nedeniyle bunların dolaylı olarak ihaleye katıldıkları tartışılamayacak biçimde açık olduğundan, kişilerin katılımıyla gerçekleştirilen ihale işleminin 2886 sayılı Yasanın amacına aykırılığı bir yana, 6. maddesine aykırılığı da ortadadır. 1580 sayılı Yasanın 80. maddesi; encümen azalarının hususi suretle alakadar oldukları meselelerin müzakeresinde bulunamıyacaklarını öngördüğü cihetle, anılan kişilerin ihale ile i1gili işlemlerin görüşüldüğü müzakerelerde bulunmaları ayrı bir yasaya aykırılık olup, işlemi bu yönü ile de açıkça hukuka aykırı kılmaktadır.
Açıklanan bu durum karşısında; geri alınan işlem idarenin açıkça hataya düşerek tesis ettiği, başka bir anlatımla ve Danıştayımız İçtihatlarında belirlendiği biçimde açıkca hukuka aykırı işlemlerden olmakla anılan işlemin süre kaydına bağlı olmadan idarece geri alınması yolundaki dava konusu işlem usul ve mevzuata, hizmet gereklerine ve kamu yararına uygun bulunmaktadır. Bu itibarla anılan işlemin iptali istemiyle açılam davanın reddi yolundaki temyize konu idare mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
Bu nedenlerle, davacı tarafından ileri sürülen temyiz sebepleri 2577 sayılı Yasanın 49/I maddesinde sayılan sebeplere uygun olmadığından temyiz isteminin reddi ve temyiz olunan yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Türk Milleti Adına hüküm veren Danıştay 10. Dairesince 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 17. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre yapılmasına karar verilen duruşma için taraflara bildirilmiş bulunan 10.12.1991 günü davacı vekilleri Av. ... ile Av. ...`in davalı idare vekilleri Av. ... ile Av. ...`in geldikleri görülmekle açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne göre söz verilip dinlendikten, Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra duruşmaya son verildi. Dosya incelenerek işin gereği düşünüldü.
İdare ve ergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 3622 sayılı Kanun ile değişik 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Bozulması istenen karar, usul ve hukuka uygun olup dilekçe ileri sürülen temyiz sebepleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile bozulması istenen kararın onanmasına 10.12.1991 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************