Mesajı Okuyun
Old 29-09-2010, 23:52   #6
| Burak |

 
Varsayılan

Ben adalet kelimesini eşitlikten çok kanunlara kurallara uygunluk olarak değerlendiririm. Örnek olarak ben birinin parasını çalsam, parası çalınan bana dava açsa, hakimde kanunda yer alan para çalmak hırsızlık sayılmaz maddesine göre bana herhangi bir ceza vermezse toplum gözünde ne kadar yanlış olsada bu adaletli bir karar olur. Çünkü temelinindayandığı bir kanun, yasa maddesi vardır. Teoride böyle olsada insanın vicdanı yaptığı kötülüğü, suçu kabul edemez ve kendi vicdanını rahatlatmak için kendi içinde bir adalet duygusu oluşturur. Bu kişi benim hakkımı yemişti ondan ben ondan çaldım gibi.

Bende alıntı yapılan yazıda belirtildiği kadar olmasada yeni doğan bir bebeğin içinde kötülük, adaletsizlik yapma isteği olmadığını düşünüyorum. Bebeğin dünyaya geldiği ortam haksızlıklarla suçlarla adaletsizliklerle dolu bir ortam. Temiz bir bireyi kirli bir ortama bıraktıktan sonra oradan temiz bir şekilde çıkmasını beklemek hata olur bence.

Bebek veya çocuk büyürken içinde bulunduğu toplumun düşüncelerini değer yargılarını alarak gelişiyor. Çocuğun babası eve geliyor. annesine anlatıyor. işi yaptırmak için bu kadar rüşvet verdim. Çocuk bunu aklının bir köşesine yazıyor. demekki işleri hızlı yaptırmak için para vermemiz gerekiyor. Bir sonraki gün televizyonu açıyor. Karşısına dolandırdığı insanlardan kazandığı paralarla lüks tatil yapan adamları görüyor. Bunuda kaydediyor aklına. Böyle toplanan toplanan çocuklarda duyduklarına seyrettiklerine karşı bir meyil oluşuyor. Eğer bu meyil biraz fazla ise gördüklerini duyduklarını uygulamaya başlıyor.

Tamamen adaletli, insanların birbirine karşı sayısının olduğu bir dünya yaratmak bana göre imkansız.

Sonuç olarak kendi düşünceme göre ileriki nesillerde haksızlığın olmamasını istiyorsak şu andan ittibaren bütün haksızlıkları ortadan kaldırmalıyız. Yoksa şu an haksızlıklar içinde yüzen toplum, yeni bireyleri çok rahat içine alacaktır.