Mesajı Okuyun
Old 30-05-2011, 10:42   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

[quote=furugferruhzad]
Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Cezaların şahsiliği ilkesi uyarınca işveren avukatın cezai mesuliyetinin olamayacağını düşünüyorum. Aksi takdirde bir avukat yanında sigortalı çalışan avukatın büroya gelen müvekkilin cüzdanını çalması halinde de işveren avukatı hırsızlıktan mahkum etmek gibi kabul edilemez bir durum söz konusu olabilir ki bunu izah etmek güç olur. İşveren avukat hukuki temelde sorumlu olur.

Ayrıca Sayın Av. Armağan Konyalı'nın eklediği Yargıtay 13.HD'nin kararı da kanaatimce son derece hatalı. Yargıtay'ın atıf yaptığı Avukatlık Kanununun 173/2. maddesinde; "Müvekkil masraf vermezse, avukatın işi takip etmek zorunda olmadığı..." belirtilmektedir. Başka bir deyişle, bu maddede bir zorunluluk söz konusu değildir. Maddede güdülen amaç, masraf verilmedikçe avukatı işi yapmaya mecbur bırakmamak olup, avukat lehine yorumlanması gereken bir hükümdür. Bu itibarla madde avukat aleyhine bir karine olarak kabul edilmemelidir.

Değerli meslektaşım;
Cevabınız için teşekkürler,açılan tazminat davasında işveren avukatın sorumlu olacağı(müştereken ve müteselsilen adam çalıştıran sıfatıyla)yönündeki görüşünüze katılıyorum,cezai anlamda ise savunmamı sizin de söylediğiniz gibi öncelikle suçun oluşmadığı ve sonrasında da en azından işveren avukatın kurtulması için suç ve cezaların şahsiliği ilkesine dayandırmayı düşünüyorum ancak elinizde bu savunmayı güçlendirecek benzer yargıtay kararları ya da emsal mahkeme kararları varsa paylaşırsanız çok sevinirim,saygılarımla.

Sayın meslektaşım,

Cezai yönden uygun bir karar bulamadım ancak tevkil edilen avukat ile vekil eden (iş sahibi) arasında vekalet ilişkisinin doğduğunu ortaya koyan Yargıtay 13 HD.'sinin bir kararını aşağıya ekliyorum.

İlk vekile vekalet veren asil ile tevkil edilen 2. avukat arasında vekalet ilişkisi doğduğunu kabul ettikten sonra, tevkil edilen avukatın şahsi kusurundan dolayı cezai anlamda doğrudan mesul olduğunu evleviyetle kabul etmek gerekir düşüncesindeyim.

Alıntı:
T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/9295

K. 2007/15333

T. 17.12.2007

• VEKALETNAME SAHİBİ AVUKATIN TEVKİL ETTİĞİ AVUKATIN ÜCRET TALEBİ ( Davacı Avukatın Dava Dışı Avukat Tarafından Yetkilendirildiği/Davacı Avukatın Tevkile Dayanarak İşlemde Bulunduğu - Ücrete Hak Kazanacağı )

• TEVKİL YETKİSİ İLE İŞLEM YAPAN AVUKATIN ÜCRET TALEBİ ( Davacı Avukatın Tevkile Dayanarak İşlemde Bulunduğu - Ücrete Hak Kazanacağı )

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Davacı Avukatın Dava Dışı Avukat Tarafından Tevkil Edildiği/Davacının Tevkile Dayanarak İşlemde Bulunduğu - Ücrete Hak Kazanacağı/Ancak Dava Dışı Avukata Ödeme Yapılmışsa Bunun Mahsup Edileceği )

• AVUKATLIK ÜCRETİNİN MAHSUBU ( Davacı Avukatın Dava Dışı Avukat Tarafından Tevkil Edildiği/Davacının Tevkile Dayanarak İşlemde Bulunduğu - Ücrete Hak Kazanacağı/Ancak Dava Dışı Avukata Ödeme Yapılmışsa Bunun Mahsup Edileceği )

2004/m. 67

1136/m. 64, 165, 171, 174

ÖZET : İtirazın iptali davasında; davacı dava dışı avukat tarafından yetki belgesi ile yetkilendirildiğini, haciz işlemleri yaptığını ancak davalı vekil eden/alacaklının borçluların mallarına konan hacizlerin kaldırılmasına ve otoparka çekilen aracın borçluya iadesini istediğini, aynı gün vekilini azlettiğini, davacının vekalet ücretine hak kazandığından davalı aleyhine vekalet ücreti alacağının tahsili için icra takibi yaptığını, ancak haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %40 oranında inkar tazminatının tahsilini istemiştir.

Müvekkil ile vekil için yasada öngörülen görev ve sorumluluklar doğmuştur. Somut olayda davacı avukatın aldığı vekaletle ilgili yasadan doğan yükümlülüklerini yerine getirdiği, fiili haciz işlemini gerçekleştirdiği, ancak alacaklı anılan haciz işlemini feshettirip fiili haciz uygulanan otonun borçluya iadesini istediğinde uyuşmazlık yoktur. Davacı avukatın azil edilmemesi sonuca etkili olmayıp, davacı avukat ücrete hak kazanmıştır. Ancak taraflar arasında ve davalı ile tevkil eden avukat arasında ayrı bir ücret sözleşmesi yapılmadığından davacı ücret isteyebilir. Ne var ki davalı tevkil eden avukata ödeme yapmışsa bu ödemenin mahsubu gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalının senede bağlı alacağının tahsili için dava dışı Ağrı Barosu avukatlarından Avukat Bahri’ye tevkil yetkisini de içeren vekaletname verdiğini, avukatın senet borçlusunun İstanbul’da olması nedeniyle Avukatlık Kanunu’nun 56. maddesi gereğince kendisine verilen tüm yetkileri içerecek şekilde davacıya yetki belgesi verdiğini, davacı avukatının vekil olarak İstanbul’da icra takibi başlatıp borçluların menkul ve gayrimenkul mallarını haczettiğini, ancak davalının 02.03.2006 tarihinde icra dosyasında bizzat borçluların mallarına konan hacizlerin kaldırılmasına ve otoparka çekilen aracın borçluya iadesini istediğini, aynı gün vekilini azlettiğini, davacının vekalet ücretine hak kazandığından davalı aleyhine vekalet ücreti alacağının tahsili için icra takibi yaptığını, ancak haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile %40 oranında inkar tazminatının tahsilini istemiştir.

Davalı davacıya avukatlık ücreti ödemeyi teklif ettiği halde kabul edilmediğini, bunun üzerine avukatını azlettiğini, davacıyı tanımadığını talebin fahiş olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, haksız azilde Avukatlık Kanunu’nun 174/2. maddesi gereğince avukatın ücrete hak kazanacağı oysa bu uyuşmazlıkta azledilen kişinin dava dışı avukat Birol olup, Hüseyin’in Birol’u temsilen icra takibi yapmadığını, bu durumda Avukatlık Kanunu’nun 56. maddesine göre aldığı yetki belgesine dayanarak icra takibi yapan avukatın vekalet ücreti istemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı İsmet’in 01.07.2005 tarihli vekaletname ile dava dışı Ağrı Barosu avukatlarından Birol’u leh ve alyhine açılmış ve açılacak dava ve takiplerde tevkil yetkisini de içerecek şekilde vekil tayin ettiği, Avukatın da 15.07.2005 tarihli yetki belgesi ile tevkil yetkisine dayanarak vekaletnamede kendisine verilen tüm yetkileri de kapsayacak şekilde avukat Hüseyin’i İsmet’in vekili olarak temsil etmesi için yetkilendirdiği, ( ikame vekil ) avukat Hüseyin’in, İsmet’in vekili olarak dava dışı kişiler aleyhine İstanbul 12. İcra Müdürlüğü’nün 2005/12240 sayılı dosyasında 26.05.2005 tarihinde icra takibi yaptığı, borçluların malları üzerine haciz ve muhafaza işlemleri yaptığı, bu aşamadan sonra alacaklı İsmet’in 02.03.2006 tarihinde icra dosyasında beyanda bulunarak borçluların malları üzerine konan haczin fekkini ve otoparka çekilen aracın borçlulara iadesini istediği, aynı gün İstanbul 29. Noterliği’nden çektiği ihtarname ile ilk vekili olan Birol’u vekillikten azlettiği, alacaklı vekili olarak icra takibi yapan avukat Hüseyin’in vekalet ücretinden doğan alacağının tahsili için İstanbul 6. İcra Müdürlüğü’nün 2006/4362 sayılı dosyasında icra takibi yaptığı dosya borçlusu İsmet’in borca itirazı üzerine yasal sürede eldeki itirazın iptali davasının açıldığı dosya içeriğinden anlaşıldığı gibi bu husus mahkemenin de kabulündedir.

Yukarıda açıklandığı üzere davalının vekili olan Birol’un tevkil yetkisi içeren vekaletname ile davacı avukatı vekil tayin etmesi üzerine Hüseyin birinci vekil Bahri’nin vekili durumuna geçmiştir. Diğer bir deyişle Hüseyin ile İsmet arasında vekalet ilişkisi kurulmuştur. Müvekkil ile vekil için yasada öngörülen görev ve sorumluluklar doğmuştur. Somut olayda davacı avukatın aldığı vekaletle ilgili yasadan doğan yükümlülüklerini yerine getirdiği, fiili haciz işlemini gerçekleştirdiği, ancak alacaklı anılan haciz işlemini feshettirip fiili haciz uygulanan otonun borçluya iadesini istediğinde uyuşmazlık yoktur. Davacı avukatın azil edilmemesi sonuca etkili olmayıp, Avukatlık Kanunu’nun 165. maddesi ile 171. maddesi son fıkrası gereğince davacı avukat ücrete hak kazanmıştır. Ancak taraflar arasında ve davalı ile tevkil eden avukat arasında ayrı bir ücret sözleşmesi yapılmadığından davacı Avukatlık Kanunu 164/4 maddesi gereği ücret isteyebilir. Ne var ki davalı tevkil eden avukat Birol’a ödeme yapmışsa Avukatlık Kanunu’nun 171/son maddesi gereği bu ödemenin mahsubu gerekir. Mahkemece davacının Avukatlık Kanunu’nun 164/4. maddesi gereği hak kazandığı vekalet ücreti saptanıp davalının tevkil eden avukat Birol’a ödeme yapıp yapmadığı araştırılıp ödeme yapmışsa belirlenecek vekalet ücretinden mahsup edilerek sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı lehine BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 17.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.