Konu: Kaptan
Mesajı Okuyun
Old 17-01-2010, 09:48   #15
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

YUSUF


Yusuf'a herkes "Yusuf Usta" der; doğrudan O'na seslenmediklerinde eşi ve çocukları bile. Çünkü ustadır, asıl mesleği elektrikçiliktir. Verimli toprakları olan bir köyde, bir karış toprağı olmayan bir babanın oğlu olarak dünyaya adım atmış, haylazlık edip ilkokulu terk edince daha 10 yaşındayken köye yakın ve adını içinden geçen nehirden alan ilçede çıraklığa başlamış, adaşı ustasından öğrenmiştir mesleğini. Küçük oğlu Ercan, babasının bayramlarda köyüne gidip "rüzgar değirmeni" ya da "uçurtma pili" yaparak arkadaşlarına elektriği gösterdiğini anlattığından sözetmişti. Ercan'ın dediğine göre "rüzgar değirmeni" bildiğimiz fırıldak ama biraz büyük, bir dinamo bağlayıp rüzgardan elektrik üretiyor ve bununla bir küçük ampulü yakıyormuş babası. "Uçurtma pili" ile ilgili ayrıntıları anımsamıyor Ercan ama o da rüzgardan elde edilen elektrikle pili şarj etmeye dayanıyor olmalı.

Buraya gelmesi "bir kız meselesinden dolayı"dır Yusuf'un. Tek bunu söyler, anlatmaz ki bilelim. Bu yıl yetmişini doldurdu. Üç çocuğunun en büyüğü daha yeni döndü askerden, varın anlayın ne kadar geç evlendiğini. Balıkçılığı seçip elektrikçiliği bırakması o oğluyla yaşıttır. Yine de barınakta elektrik işlerine yardım eder, hiç olmadı ne yapılacağını söyler. Oğlanlardan sadece ortanca okumuş, en büyükle en küçükse geçen yıl Yusuf Usta gözünden ameliyat olduğunda tekneyi beraber idare edebilecek kadar balıkçı olmuşlardı.

"Kız meselesi" bilmiyoruz dedik, bari ameliyatı anlatalım: Bir gün ansızın gözlerine perde inmişti Yusuf Usta'nın. Bereket tek başına denizde değilmiş, kapanıvermiş iki gözü, sanki kör olmuş. Sonradan anlattığına göre, küçükken köyde kafasına taş atıp güldükleri Kör Ziya'yı anımsayıp, o hatalarının diyetini böyle ödediğini düşünmüş ve ameliyat için uyutulduğunda da düşünde Ziya'yı görmüş; elindeki bastonu kafasına kafasına vurup "yapmayasın demedim mi a be sana" deyip duruyor, ellerini kaldırıp kendini savunamıyormuş Yusuf Usta.

Ameliyattan sonra birkaç gün yine görememiş, hastanede herkes sağlığına kavuşacağını söylese de, "Kör Ziya'nın ahını aldık bir kere" deyip deyip içini çekmiş Yusuf Usta. Balıkçı barınağına geldiğinde hepimizi çevresine toplayıp bunları anlatmış, kimseye zulüm etmememizi, çocuklarımızı da karıncayı bile incitmeyecek biçimde yetiştirmemizi sıkı sıkı öğütlemiş, "Zulmettiğiniz kör bile bir gün gelip sizi bulur; ama hayatta, ama rüyada..." demişti.

Yusuf Usta barınağın sadece en yaşlısı değil, en saygınıdır aynı zamanda. Kaptan varken her ikisine de saygı gösterilir ama Kaptan kimsenin işine karışmadığı için balıkçılar arasındaki anlaşmazlıklarda yine Yusuf Usta'ya gidilirdi. Yusuf Usta bir kadı gibi tarafları dinler, her birine "Bitti mi?" diye sorar, sonra sanki tanrıyla konuşuyormuş gibi yukarı bakarak ne olması gerektiğini söyler ve kalkıp giderdi. Kararına uyulmaması düşünülemezdi, herkes onun dediğine razı olurdu ama bir kez farklı olmuştu.

Murat adında bir gençti Yusuf Usta'ya karşı çıkan. Selahattin'in yanında çalışan, deli dolu bir çocuktu bu. Yeni evlenmiş, patronuna yalvar yakar zam yaptırmış ama yine de evi geçindiremeyen, istekleri bitmeyen eşinin sözünden çıkamayan bu delikanlı, para hırsı ile tutup kumara alışmış, o gün de kendisi gibi genç Selim'i kandırıp bir kuytuda poker öğretmiş, öncesinde eğlencesine oynadıkları bu oyun Murat'ın ısrarı ile kumara dönüşmüş, tabii parasına oynanan oyunu hep Murat kazanmıştı. Bu ikisi kavgaya tutuştuğunda herkes araya girip ortalığı yatıştırmış sonra Yusuf Usta'nın önüne gelinmişti. Murat'ın ağzı laf yapıyor, makineli gibi anlatıyor, ikide bir "kumar borcu, namus borcu" diyordu. Anlaşıldı ki Selim tüm parasını vermekle kalmamış, bunun oyununa gelip epeyce borçlanmıştı. Yusuf Usta uzun uzun konuşan ama hep aynı şeyleri söyleyen Murat'ı sabırla dinledi, O susunca "Bitti mi?" diye sordu. Murat bu soruyu içinde yine bolca "kumar borcu, namus borcu" geçen tümcelerle yanıtladı. Söz Selim'e verildiğinde bile Murat aynı şeyi tekrarlıyor, "namus" sözcüğünü özellikle vurguluyordu. Selim uzun konuşmadı, “Kandırdı bu beni” dedi, başka birşey demedi. Murat bu tek tümcenin bile arasına girip konuşmaya çalıştıysa da Yusuf Usta bir el işareti ile durdurdu O'nu. Sonra göğe baktı, “Çocuğun parasını geri ver, borç dediğini de unut Murat. Kumarı da bırak ki hayatın kararmasın.” dedi ve gitmeye yeltendi. Murat isyan etti bu sözlere, Yusuf Usta'nın önünü kesip O'nu etkilemek için “Kumar borcu namus borcu değil mi usta?” diye deli gibi bağırmaya başladı. Yusuf'a böyle karşı çıkılmasına alışkın olmayan ahali Murat'ı sakinleştirip susturmaya çalıştıysa da başaramıyor, Murat'ın tepine tepine aynı şeyleri söylemesi ile iş iyice çığırından çıkıyordu. Yusuf Usta önünde bağırıp duran Murat'a bakıyordu. Ameliyattan sonra başlayan göz seğirmeleri bile durmuş, yüzü ifadesizdi. Murat, teranesini tekrarlarken tam “namus” sözcüğüne geldiğinde Yusuf Usta öyle bir tokat attı ki, sesi kesildi, yüzü ağlamaklı oldu delikanlının. “Kumar namuslu adamın işi mi eşek herif, hala ne söylenip duruyorsun?” dedi ve Murat'ı itip gitti.

O gün Selim'e parasını geri verirken kısık sesiyle “sorarım ben bunun hesabını” dedi Murat, bir daha da ne yüzünü gören, ne sesini duyan oldu.


Cengiz Aladağ
(29.12.2009)