Mesajı Okuyun
Old 11-07-2009, 20:43   #2
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın av.sertacugur,

818 Sayılı Borçlar Kanununun 18.maddesi: “Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakikî ve müşterek maksatlarını aramak lâzımdır.”

Yüklenicinin işçilerinden birinin müvekkiliniz tarafından sigortasının karşılanması işçi-işveren ve eser sözleşmesi nitelendirmesinde kafa karıştırıcı olacaktır. Bu sebeple öncelikle müvekkilinizle yapılan sözleşmede bu sigorta olayının neden yapıldığını irdelemeniz gerektiği kanaatindeyim. Burada BK 18 de dikkate alınarak değerlendirme yapıldığında (bu sigorta olayına rağmen) bence sözleşme eser sözleşmesi olarak nitelendirilmelidir. İşbu eser sözleşmesine göre müvekkiliniz iş sahibi, müteveffa usta ise yüklenicidir. Davanızda İş sahibi ile işverenin birbiriyle karıştırılmaması sağlanmalıdır.
Tarafınızda bulunan ve müvekkiliniz ile müteveffa arasında akdedilen sözleşmeyi yüklenicinin sıfatlarına göre değerlendirip savunmanızı yapabileceğiniz kanaatindeyim. Örn: yüklenici, eserin gerçekleştirilmesini taahhüt eden, yaptığı işin uzmanı, iş sahibinden talimat almayan ve iş sahibinden bağımsız çalışan kişidir. Sözleşmedeki bu özellikleri öne çıkarmanızı öneririm. Ayrıca yüklenici yanında çalıştırdığı işçilerin işvereni konumundadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı uyarınca tedbirleri alacak olan kişi de müteveffa ustadır (yüklenicidir), İş sahibinin bu şekilde yükümlülüğü söz konusu değildir. Müvekkiliniz açısından aradaki sözleşmenin gerçek maksadının değerlendirilerek nitelendirilmesi en önemli konudur. İş sahibi müteveffaya karşı (ancak) iş güvenliği mevzuatından maada kusuru varsa sorumlu tutulabilir. Ceza davasında özellikle bu çerçeve üzerinde durmanız gerektiğini düşünüyorum. Zaten tazminat davası da kuvvetle muhtemel ceza davasını bekletici mesle yapacaktır.

Saygılarımla...