Mesajı Okuyun
Old 09-02-2009, 21:07   #31
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Ben örneğimi tekrarlamak istiyorum. Sayın korayoz'a "aynı şeylerden bahsediyoruz" dediğiniz için, onun mesajındaki ihtimalleri de bertaraf ederek yazmak istiyorum.

A ile B kardeştir. A Almanya'da çalışmakta, biriktirdiği parayla da ülkemizde bir işyeri satın almıştır. Kardeşine de sözlü olarak talimat vermiş ve taşınmazı kiraya vermesini, kira paralarını tahsil etmesini istemiştir. İki kardeşin arasında ne bir vekaletname ne de kira sözleşmesi bulunmamaktadır. B daha sonra C ile kendi adına (Vekaleten ibaresi olmadan) bir kontrat yapmıştır. Bu şekilde bir kontrat yapabileceğini hepimiz biliyoruz.

Aradan bir süre geçtikten sonra B, oğlunun ihtiyacı olduğundan bahisle C'ye tahliye davası açmış ve kazanmıştır.

Soru: Sayın Saim ve korayoz, bunun mümkün olmadığını temsil hükümlerine göre davayı A'nın açabileceğini veya A'yı temsilen(vekaleten)B'nin açabileceğini (ihtiyacın da, A'nın oğluna ait olduğunun belirtilmesini), mi iddia etmektedir.

6570 Sayılı yasanın 7/ç bendini, tartışmaya sonradan katılacaklar için yeniden alıntıladım:



Yasa maddesi çok açıktır. Önceki mesajlarda da söylediğim gibi, kiralayan kendi adına bu davayı açabilir.

Sayın Av. Suat Ergin,

Öncelikle Borçlar Kanununun bazı temel hükümlerini zikretmem gerekiyor. Bildiğiniz gibi bir kimse bir başkasının malını kiraya verebilmek için mutlaka temsil yetkisine haiz olması veyahut temsil yetkisi bulunmamış olsa da sonradan mal sahibinin işleme icazet vermesi (rıza göstermesi) gerekir ki akit geçerli olsun! Aksi takdirde yoldan geçen birisi bir şekilde bir kiracı bularak ve hatta kira kontratı yapıp, sizin veyahut bizim taşınmazımızı da kiraya verebilirdi. (BK.38)

Keza bilindiği üzere Borçlar Hukukunda doğrudan temsil ve dolaylı temsil şeklinde ki temsil türü vardır. Buna göre, temsilci muhatabına (kiracıya) Malik adına ve hesabına kontrat imzaladığını beyan edip, kontrata imza atmış ise yahut halin icabından Malik adına hareket ettiği açıkça anlaşılıyorsa bu durumda kira akdi doğrudan Malik ile Kiracı arasında gerçekleşmiş sayılır. (BK.32 vd. hükümleri mutlaka okumalıyız!)
Mutlaka Malik ile malik olmayan kiralayan arasında kira akdinin yapılması ve kira bedellerinin tahsili ve malike iadesi hususunda temel bir anlaşma vardır. Olmaması eşyanın tabiatına aykırı olur!

Eğer Kiralayan Sözleşmeyi Malik adına yapmayıp bizatihi kendi adına ve fakat malik hesabına yapmış ise; ve halin icabından kiracı Akdin Malik hesabına yapıldığını bilemeyecek durumda ise bu durumda kira akdi kiracı ile (Malik olmayan) Kiralayan arasında akdedilmiş sayılır. Burada korunan kiracının iyiniyetidir! Bu durumda BK. temsil ile ilgili açık hükümlerle düzenlenmiştir.

İkinci halin geçerli olduğu ve sizin Almanya'da çalışan kardeş örneğinize benzer duruma dönersek; bu durumda Türkiye'deki kardeş, malik adına kira akdini imzalamadığı açık olduğundan ve halin icabından da aksini kiracının anlaması mümkün değilse eğer, böyle bir halde kiralayanın açacağı ihtiyaç iddiasına dayalı tahliye davası doğal olarak (Davalı kiracı tarafından aksi bilinmediği için) dinlenir.

Bunun nedeni, kiralayanın malike karşı üstün hakkı olduğundan değildir!

Esas olan durum, kiralayanın malik olmasıdır. Doğal olarak kanun bu hali varsaymıştır. Kiralayan malik değil ise, bu halde de malik adına tahliye davası açabilir ve fakat hiç bir şekilde (benim kanaatime göre) -malik olmayan- kiralayan hak sahibi olmadığı bir mal üzerinden kendi yararına sonuç çıkarmak anlamına gelecek oğlu veya eşinin ihtiyacı için Tahliye davası açamaz!

Malik olmayan kiralayan Malikin oğlunun ihtiyacı için Tahliye davası açabilir fakat kendi oğlunun ihtiyacı için dava açamaz.

Aksini iddia etmek, temsilcinin görevini kötüye kullanmasına kanun eliyle müsaade etmek anlamına gelir ki kanunun amacı bu olamaz!

Sizin sorunuza dönersek; varsayalım ki malik olmayan kiralayan tahliye davasını kendi oğlunun ihtiyacı için açtı ve başarılı oldu. Bu durumda oğlunun sebepsiz yere bir başkasının malından istifade etmesini izah etmek mümkün olamayacaktır!

Yine hem malikin hem de malik olmayan kiralayanın aynı iddia ile ihtiyaç iddiasına dayalı Tahliye davası açması halinde de hukuki garabet oluşacaktır.


Yine bilindiği üzere Borçlar kanununa göre Temsil yetkisi veren malik, kiralayanın bu yetkisini her zaman kaldırabilir. Sınırlayabilir.


Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir:

Aslolan maliktir. Malik olmayan kiralayan, malikin temsilcisidir. Bunun aksini hukuki temelde iddia etmek mümkün değildir. 6570 sayılı yasada zikredilen kiralayan, malik olan veyahut malik adına ve hesabına ya da kendi adına malik hesabına hareket eden kiralayandır! ! Yoksa maliklerin malını mülkünü hiç bir temsil ilişkisi de olmadan, kafasına göre kiraya veren sarıçizmeli -ve hatta muhtemelen iri kıyım- Mehmet Ağa değildir!

Ben böyle düşünüyorum.