Mesajı Okuyun
Old 27-06-2008, 10:17   #4
TRINITY

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,
Kasko genel şartlarında dediğiniz gibi teminat dışı rizikolarda yıldırım olayı açıkça zikredilmediği gibi ek sözleşmeye teminat kapsamına alınabileceği kanaatindeyim. Öncelikle poliçenizi dikkatlice inceleyin ve aşağıdaki kararın karşı oy yazısın okuyun.
Saygılar...

Alıntı:
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 1982/1876
Karar: 1982/1868
Karar Tarihi: 22.04.1982

ÖZET: Olayda, hırsızlık nedeniyle bir tazminat söz konusu olmadığı gibi, sigortalı aracın şoför muavini tarafından kasten hasara uğratıldığı da iddia edilmediğine göre, muavin tarafından kaçırılırken kaza sonucu sigortalı araçta meydana gelen hasarın poliçe kapsamına dahil olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla mahkemece, poliçe hükümleri gözönünde tutulmak suretiyle işin esasına girilerek iddia ve savunma dairesinde gerekli inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek gerekir.

(6762 S. K. m. 1266, 1269)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı (İzmir İkinci Asliye Ticaret Mahkemesi)'nce verilen 14.7.1981 tarih ve 6/258 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü :

Karar: Davacı vekili, müvekkiline ait olup davalı şirkete kasko sigortalı bulunan otobüsün, yıkanması için bırakılan Kamil tarafından çalınarak kullanılırken vukua gelen bir trafik kazası sonucu hasara uğratılmış ve bu yüzden (272.000) liralık zarar doğmuş olduğunu ancak davalının ödemede bulunmadığını öne sürerek işbu zararın davalıdan tazminen tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, söz konusu zararın ilgili poliçe genel şartnamesinin 4/e maddesine göre teminat dışında kaldığını ve öte yandan mezkur şartnamenin 12. maddesi uyarınca gerçek zarar miktarının da hakem-bilirkişi marifetiyle tespit ettirilmesi lazım geldiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre, söz konusu kazanın, davacı otobüsünün yıkanmak üzere kendisine bırakıldığı muavin tarafından vukua getirilmiş ve bu şahsın kesinleşen ceza mahkemesi kararıyle hırsızlık ve tehlikeli araç kullanmak suçlarından mahkum edilmiş bulunduğunun anlaşıldığı ve bu bakımdan zararın ilgili poliçe genel şartnamesinin 4/e maddesi uyarınca sigorta teminatı kapsamı dışında kaldığının belirlendiği gerekçesiyle neticeten sübuta ermiyen davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi taraflar arasındaki uyuşmazlık, sigortalı araçta meydana gelen hasarın, olaya sebebiyet veren şahsın sıfatı ve kazanın oluş şekli itibariyle sigorta teminatı dışında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere, bir kasko sigorta poliçesi ile sigorta konusu araç sadece hasar tehlikesine karşı sigortalanmış olmayıp, aynı zamanda yangın ve hırsızlık rizikolarına karşı da sigortalanmış olur. Esasen bunun böyle olduğu, anılan sigorta poliçesi genel şartlar birinci maddesinde de açıkça gösterilmiş bulunmaktadır. Bu itibarla teminat dışı kalan hallere ilişkin poliçe hükümlerinin yorumlanmasında, sigortanın taalluk ettiği her üç tehlike nev'inin gözönünde tutulması ve ayrıca birbiri ile irtibatlı bulunan maddelerinde bir arada incelenip değerlendirilmesi gerekir.

Gerçekten, davalı vekilinin savunmasına dayanak yaptığı genel şartlar 4/e maddesinde, sigortalı aracın, sigorta ettirenin ef'alinden sorumlu olduğu kimseler veya müstahdemleri vs. tarafından çalınması veya kaçırılması halinin sigorta teminatının dışında kaldığı açıklanmıştır. Ne varki poliçede ki bu istisnanın hasar rizikosu ile ilgili olduğu söylenemez. Zira anılan maddede, "sigortalı veya ef'alinden sorumlu blunduğu kimseler ile aracın bakım ve idaresiyle ilgili müstahdemleri.. tarafından kasten ika olunan ziya ve hasarlarla" denildikten sonra devamla "bunlar tarafından sigortalı aracın çalınması veya kaçırılması" denilmek sureti ile hasar rizikosuna ilişkin teminat dışı hallerle, hırsızlık sigortasına ilişkin teminat dışı haller birbirinden tamamen ayrı tutulmuştur. Kaldıki sigorta teminatının kapsamını tayin eden Poliçe Genel Şartlarının 1. maddesinin (c) fıkrasında, aynen "sigortalı aracın çalınması veya çalınmasına teşebbüs edilmesi neticesinde meydana gelen ziya ve hasarlar" denilmektedir ki, bununla hem hırsızlık tehlikesi ve hem de hırsızlığa teşebbüs nedeniyle meydana gelecek olan hasarlar temin edilmiş olmaktadır. Diğer taraftan poliçede dışında kalan halleri tadat eden poliçenin 4. maddesinde hırsızlık sigortası ile ilgili olarak, başkaca (4/e maddesinde sıfatı belirtilen kimselerin hırsızlığından başka) teminat dışı bir halden de söz edilmemiştir.

Şu halde yukarıdan beri açıklanan bütün hususlar gözönünde tutulduğundaa, poliçe genel şartlarının 4/e maddesinin sonunda yer alan "..bunlar tarafından sigortalı aracın çalınması veya kaçırılması" sözcüklerinin, sigortalı aracın, maddede sıfatları belirtilen kimseler tarafından çalınması haline ilişkin bulunduğu, hasarla ilgisi olmadığı o kimselerin aracı çalmaları suretiyle hırsızlık rizikosunun tamamen gerçekleşmesi ve bu yüzden bir sigorta tazminatı talep edilmesi halinde son cümlenin kabili tatbik alacağı sonucuna, varılır.

Olayımızda, hırsızlık nedeniyle bir tazminat söz konusu olmadığı gibi, sigortalı aracın şoför muavini tarafından kasten hasara uğratıldığı da iddia edilmediğine göre, muavin tarafından kaçırılırken kaza sonucu sigortalı araçta meydana gelen hasarın poliçe kapsamına dahil olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla mahkemece, poliçe hükümleri gözönünde tutulmak suretiyle işin esasına girilerek iddia ve savunma dairesinde gerekli inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, hasarın sigorta teminatının dışında kaldığından bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden, hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilini temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ve ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 22.4.1982 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Bilindiği üzere, sigorta hukukunda (kasko) sigortası; motorlu aracı kullanan kişinin arzu ve iradesi dışında kalan (yanma, yıldırım çarpması, bir yere çarpma, müsademe, verilme, düşme, yuvarlanma, çalınma... gibi) olaylar sonucu motorlu araçta meydana gelen hasarları (teminat altına) alan bir sigorta nev'idir. Diğer sigorta nevilerinde olduğu gibi, kasko sigorta) poliçesinde de bazı haller (sigorta teminatı) dışında bırakılmıştır. Dosyada mevcut ve davanın dayanağı olan siigorta poliçesinin 4. maddesinde, (aşağıdaki haller sigorta teminat dışındadır) denildikten sonra aynı maddenin (a) bendinde de aynen (sigortalı aracın Trafik Kanunu hükümlerine göre gereken ehliyetnameyi haiz olmayan bir kimse tarafından8 kullanılması esnasındta vukua gelen ziya ve hasarlar -çalınma hali hariç-) denilmektedir.

Dava konusu olayda ise, davacının, davalı sigorta şirketi ile aralarındaki (kasko sigortası poliçesi) hükümlerine göre tazmini talep ettiği (hasar) ise, davacının otobüsünde şoförmuavinliği yapan ve fakat 6085 sayılı (Karayolları Trafik Kanununun) 23/c bendi hükmüne uygun bir (ehliyetnameyi) haiz olmayan (Kamil)'in, otobüsün şöförü tarafından kendisine bırakıldığı anlaşılan (kontak anahtarı) ile sigortalı otobüsü gece saat 02.30'da çalıştırıp, yakın arkadaşını, onun arzu ettiği bir yere götürürken ve o arkadaşıyla konuşmak için kafasını geri çevirdiği bir anda, yol kenarındaki -dava dışı- Devlet Demiryolları İşletmesine ait (bariyer) demirlerine çarpıp hasara uğrattığı, adı geçenin dava dosyasına ekli ceza mahkemesindeki 14.7.1980 günlü sorgusu ile polise verdiği 12.7.1980, tarihli ifadelerinden açık ve (kesin) bir şekilde anlaşılmaktadır.

Herne kadar davacı taraf, kasko sigortalı otobüsü hasara uğratın kişinin (... motorlu aracın bakım ve idaresi ile ilgili müstahdem...) olmadığını ve sadece 50 lira para karşılığında otobüsü yıkayan ve tesadüfen yıkama işi kendisine tevdi edilmiş olan bir kimse olduğunu iddia etmekte ise de, bu iddia, bu davad dosyasının eki ve delili olan (İzmir Altıncı Sulh Ceza Mahkemesi)'nin 1980/699 esas ve 1980/781 karar sayılı dava dosyası içerisindeki şahitlerin şahadeti ve diğer tahkikat evrakı münderecatına taban-tabana aykırı ve (gerçek dışı) bir iddiadır. Söz konusu ceza dava dosyası içerisinde mevcut tahkikat evrakına göre, otobüs şöförü Ahmet otobüsün kontak anahtarının kendi yanında olduğunu ve o şekilde otele geldiğini (12.7.1980 günlü ifade zaptı - alttan 4. satır) bilydirdiği halde, bu davanın davacısı olan otobüs sahibi (Halil) ise, aynı tarihli ifadesinde, otobüsün kontak anahtarının otobüste saklı olduğunu (alttan 11. satır) ve kazayı yapan Kamil'in otobüsün içinde saklı anahtarı bulup otobüsü çalıştırdığını ileri sürmüştür. Kaza, gece saat 02.30'da meydana geldiğine göre, bir an için davacı taraf iddiasının doğru olduğunu kabul etsek bile, 50 lira karşılığında ve sadece bir defaya mahsus olmak, üzere otobüsü yıkatmak için (arızi bir işçi olarak) o an için tutulan ve kişiliği önceden hiç tanınmayan bir kimseye içerisinde binlerce lira değerinde tamir aletleri, pikap ve radyosu bulunan, 8-10 milyon değerli bir otobüsü bırakmak ve böyle bir kişinin de (otobüsün muavini olmamasına rağmen) otobüsü çalıştırıp sırf arkadaşını onun kaldığı yere götürebilmek maksadiyle (izmir - Basmane) semtinde 3-5 kilometre uzaklıktaki (Kahramanlar) Semti'ne gitmeleri vakıası, insan akıl ve mantığının kolay-kolay kabul edemeyeceği bir husustur. Esasen, başarı meydana getiren (Kamil), kendisinin, sigortalı otobüsün muavinig olduğunu, (12.7.1980 günlü ifade zaptı yukarıdan 7. satır) beyan ettiğ gibi, mahkemedeki, 5.8.1980 tarihli beyanında da hazırlıktaki o eski ifadesine (bir diyeceği olmadığını) açıklamış bulunmaktadır.

Hasarı meydana getiren otobüs muavini (Kamil) bu olay nedeniyle (İzmir Sulh Ceza Mahkemesi)'nin 17.9.1980 gün ve E. 1980/699, K. 781 sayılı, ilamı ile kendisinin davacıya ait -davalı sigorta şirketine kasko sigortalı- otobüste (muavin) olarak çalıştığı ve bu sıfatla otobüsü gece saat 02.30'da sırf arkadaşıyla birlikte faydalanmak maksadiyle park ettiği (İzmir - Basmane) Semti'nden alıp (Kahramanlar - altıyol) Mevkii'ne geldiği sırada kaza yaptığı nedeniyle hem hırsızlık kasdı olmaksızın motorlu araçtan (faydalanmak) ve hem de (tehlikeli araç) kullanmak suçlarından 765 S. K. m.491/3, 522, 525, 565/1) altı ay hase mahkum olduğuna nazaran, BK'nun 53. maddesi hükmüne tevfikan, trafik kazasına neden olan (Kamil)'in davacı otobüsünde -trafik ehliyeti olmaksızın- (şoförmuavini olarak çalışma maddi vakı'ası) elbetteki hukuk hakimini bağlar. Mahalli ticaret mahkemesi de hükmüne söz konusu ceza mahkemesi dava dosyası münderecatını dayanak yapmak suretiyle, gayet yerinde bir görüşle, olayda, davacının sigorta poliçesinin 4/e maddesine göre sigorta teminatından yararlanamayacağı sonucuna varmıştır.

Herne kadar, ekseriyet bozma kararında (nevar ki, poliçedeki bu istisnanın hasar rizikoları ile ilgili olduğu söylenemez...) denilmek suretiyle -dava konusu olayda olduğu gibi- ehliyetnameyi haiz olmayan kimseler tarafından meydana getirilen bil'umum hasarların dahi sigorta şirketlerince tazmin edilmesi gerekeceği ve diğer bir deyişle, bu tür hasarların sigorta teminatına gireceği belirtilmiş ise de, gerek BK'nun (akitlerin tefsiri) ile ilgili 18. maddesi hükmüne göre ve gerekse (sigorta hukuku)'nun ana ilkelerine tab'an böyle bir (tefsir) ve (kabul) şeklinde katılmamıza imkan yoktur. Aksi takdirde, sigortalı araç sahipleri, (... hasarı kim meydana getirirse getirsin, nasıl olsa sigortadan hasar bedelini alacağız...) gibi, yanlış bir düşünceye kapılırlar. Her nedenle, ekseriyet (bozma) kararının hiçbir yerinde, dava konusu hasara neden olan otobüs muavini (Kamil)'in şoförehliyetnamesin haiz olmadan davacının otobüsünün kullandığına ve kazanın da böyle bir kullanış sırasında meydana gelmiş olduğu maddi vakıasına, değinilmemiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olan mahkeme kararının (ONANMASI), görüşündeyiz.