Mesajı Okuyun
Old 25-10-2006, 20:46   #2
Tiocfaidh

 
Varsayılan

Güzel ve tartışılmasında yarar olan bir konuya değinmişsiniz Habibe hanım.

"Türkiye'de birlikte yaşama neden hukuken tanınmıyor?" sorusuna cevap verebilmek için sanırım öncelikle Türkiye ile, birlikte yaşamanın hukuken tanındığı ülkeler arasında yaşam tarzları, örf, adet, ekonomik koşullar ve toplum yapısı gibi konularda küçük kıyaslamalar yapmak gerekiyor.

Şu an birlikte yaşayan eşlere -evlilikten daha gevşek olsa da- çeşitli hak ve yükümlülükler tanıyan/yükleyen ülkelerden bildiklerimi yazacağım(eksik veya yanlış sayarsam düzeltmem için uyarırsanız sevinirim): İngiltere, Hollanda, İsveç, Norveç, Danimarka, Avusturalya ve Kanada.

Biliyorum, okuyan diğer üyeler için sıkıcı olacak ancak; ben bu ülkeleri Türkiye ile kıyaslamadan önce çeşitli yönleriyle ele alıp temel özellikleri üzerinde kısaca duracağım.

1)Yukarıda saydığım ülkeler nüfus artış hızları itibariyle son 30 yıldır büyük durgunluk içindedirler. Gereksiz bir ayrıntı gibi görünebilir ancak İngiltere ve Hollanda dışındaki ülkeler, sırf azalan ve yaşlanan nüfus eğrilerinin önüne geçebilmek için dünyanın sorunlu bölgelerinden göç etmek zorunda kalan mültecileri şartsız olarak vatandaşlığa kabul etme yoluna gitmektedirler. Bu ülkelerin nüfus artış hızlarının sıfır çizgisine yakın değerlerde seyretmesinin bir numaralı sebebi ise sorumluluk ve yükümlülük altına girmek istemeyen bireylerin aile kurmaktan kaçınmalarıdır. Aile kurumunun var olmadığı toplumlarda, yeni nesillerin dünyaya gelmesi için devletin programlı çalışmaları sonucu öncelikle meşru-gayrimeşru çocuk ayrımı ortadan kalkmıştır. Çocuk yapmaları için bireyleri teşvik eden batılı ülkeler, şimdilerde ise Habibe hanımın da belirttiği "birlikte yaşama" adında bir kurumu kabul etmekle bireyleri aile kurmanın sorumluluğu altına sokmaksızın çocuk sahibi yapmanın çabası içine düşmüştür.

2)Bu ülkeler; muhafazakarlık, mutasıplık, yobazlık ve hatta sade dindarlığın dahi pek görülmediği protestan kökenli liberal batı ülkeleridir. Sahip oldukları toplum yapısında gayrimeşru çocuk sahibi olmak veya evlilik dışı cinsel ilişkide bulunmak toplum tarafından hiç bir olumsuz reaksiyon görmez. Buna karşılık dinin toplum hayatında etkin olarak tatbik edildiği batı ülkelerinde birlikte yaşama kabul görmez. Örneğin İtalya, İspanya, İrlanda gibi katolik kökenli ve dindarlığın bir yaşam tarzı olduğu ülkeler -henüz boşanma kurumunu medeni kanunlarına yerleştireli 20 sene olmuşken- birlikte yaşama adında yeni bir kurumu şu an özümseyemezler.

3)Bu ülkeler ekonomik ve sosyal bireyciliğin uç noktaya ulaştığı; aile, toplum, dernek, cemaat gibi toplu birimlerin zayıf olduğu refah ülkeleridir. Bu sebeple aile kurmak için bir araya gelmek istemeyen bireyler arasında 'birlikte yaşama' adı altında gevşek ilişkilerin var olduğu alternatif bir birimin kurulmasının kendilerince haklı gerekçeleri vardır.

4)Bu ülkeler için yeni nesillerin yetişmesi; sosyal bir zorunluluktan önce, ekonomik bir zarurettir. Çalışandan prim alıp emekliye maaş verme şeklinde işleyen sosyal güvenlik sistemlerinde çalışan(genç) nüfusun azalması, diğer taraftan emeklilik yaşına gelen vatandaşların artması bir çok batı ülkesinin çözülmeyi bekleyen ortak sorunudur ve kuzey Avrupa ülkelerinin sosyal güvenlik kurumları her geçen yıl iflasa biraz daha yaklaşmaktadır.

Bir çok üyemiz için gereksiz olarak algılansa da, kanaatimce Türkiye ile 'birlikte yaşama'yı hukuken tanıyan ülkelerin kıyaslamasını yapmadan önce batıda var olan, ancak bizde olmayan; veya onlarda olmayan ancak bizde mevcut olan bazı belli başlı sosyal ve ekonomik gerçeklerin altını çizmek istedim.

Türkiye'nin durumunu yukarıdaki numaralanmış gerekçelerle karşılaştırarak ele alacak olrusak:

1)Türkiye'nin nüfus artış hızı zaten Avrupa ortalamasının çok üstünde. Bizde devlet; insanları çocuk sahibi yapmak için teşvik etmek şöyle dursun, vatandaşlarına nüfus planlaması yapmayı öğretmekle meşgul malesef.

2)Türk insanının genel dünya görüşü ve yaşam tarzı kuzey Avrupa ve kuzey Avrupa kökenli göçmenlerin kültürünün hakim olduğu Avusturalya ve Kanada'nın aksine oldukça muhafazakar. Aralarında evlilik birliği olmayan iki bireyin ortak bir cinsel hayata ve çocuğa sahip olması toplum içinde tepki, hatta bazı bölgelerde infialler doğurabilir(Bunun doğru ya da yanlış olduğu uzunca tartışılabilir, ancak türk toplumunun fotoğrafını çektiğimizde elimize gelen görüntü bu).

3)Türkiye tarih boyunca olduğu gibi halen bireyci kimliğin oturmadığı, modern bir kabile görünümünde yaşam tarzına sahip insanların ülkesidir. Bu ülkede insanlar kuzey Avrupa'lıların genetik özelliklerinin aksine, toplum içi karşılıklı ilişkilerden ve işbirliğinden hoşnanan sıcak kanlı bir yapıya sahip. O yüzden Türkiye'de İnsanları birlikte olmaya teşvik etmeye gerek yok, çünkü zaten aile içi ilişkiler son derece güçlü.

4)Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal güvenlik kurumlarının yeni genç işçi primlerine değil, halihazırda ihtiyaç fazlası bulunan genç nüfusu ihraç etme ihtiyacı var malesef.

Hukuki perspektiften yoksun bir mesaj olsa da, birlikte yaşamayı hukuken tanıyan kuzey Avrupa ülkeleri ile aramızda olan bariz farklardan bahsetmek istedim. İster beğenelim, ister beğenmeyelim, ister iftihar edelim, ister utanç duyalım, ne yaparsak yapalım bu ülkenin(ve diğer ülkelerin) gerçeklerine ve bu gerçeklerin yansıttığı hukuk kurallarına bence saygı duyalım.

Saygılarımla