Mesajı Okuyun
Old 02-03-2007, 12:17   #120
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.korayad,

Bu konunun tarih sıralaması nedeniyle ansızın ön plana çıkmasını sağladığınız için teşekkür ederim.

Sn.Katılımcılar,

Konuya sadece 'cinsel özgürlük' diye bakalım. Şimdilik diyorum, dini de bir yana bırakalım; o konuya sonra değineceğim.

CİNSELLİK

Bir çiçeği koklamadan nasıl koktuğunu bilebilir misiniz? Ben sizin adınıza cevap verebilirim: Hayır. Bu saçma soruyu cinselliğin bir deneyim gerektirdiğini anlatmak için sordum. Eğer karşı cinsten arkadaşınızı koklayıp, elini tutup, konuşurken gözlerine, dudaklarına bakıp heyecanlanmamışsanız; cinselliği tatmamışsınız demektir. Cinsellik ille de cinsel birleşmeyle olmaz. O denenecek şeylerdeki son aşamadır; ama son deneyim değildir. Bir başka arkadaş daha edinir ve onunla da el ele tutuşursanız, duygularınızdaki, heyecanınızdaki farkı görürsünüz. Başka bir deneyim başlamıştır artık. Eğer heyecan daha fazlaysa, ilişki ilerler, daha azsa muhtemelen öncekinden daha önce sona erer. Cinsel birleşme olur, ya da olmaz. Kısacası, karşı cinsten edinilen her arkadaş, kendi başına ve bütün olarak bir deneyimdir. Denenen şey, tarafların yaratılıştan sahip oldukları cinselliği uyandıran eylem ve duygular açısından birbirlerine ne kadar cazip geldikleri kadar, kişilik özellikleri açısından da uyup uymadıklarıdır. Örneğin, karşısındakine ilgisini göstermeyen, veya sahip çıkmayan birisi; cinsel dürtünün kiminde daha az, kimindeyse daha fazla duyulmasına yol açar. Yani, cinsellik aynı zamanda entellektüel bir eylemdir.

Eğer karşı cinsten hiç arkadaşınız olmamışsa, cinsel deneyiminiz sıfır demektir. Ancak bu deneyim, dediğim gibi, sadece cinsel birleşme olarak algılanamaz. Yanyana oturup birbirinin vücut sıcaklığını paylaşmak, arada kokusunu almak da cinsel bir deneyimdir. Bir yazara göre bir kadının elleriyle saçını arkaya atışını uzaktan seyretmek bile cinsel bir deneyimdir. Ama insanoğlu için cinsellik her zaman entellektüel uyumla birlikte olmuştur; en azından eş seçimi açısından.

CİNSEL ÖZGÜRLÜĞÜN CİNSELLİĞİ ALGILAMAYA ETKİSİ

Cinsel deneyim ne kadar çoksa, kişinin doğru eşi bulması da o kadar olasıdır. Eğer cinsel özgürlüğünüz varsa, denersiniz, en uygununu bulma şansınız vardır. Bir taraf için uygun bulunan, diğer taraf için uygun düşmemişse, yapacak birşeyin olmadığını kabullenmeleri de o kadar zor olmaz. O ilişkiyi bir tarafa bırakıp, yenisinin peşine düştüklerini görürsünüz. Çünkü doğa onların peşini bırakmaz.

Cinsel özgürlük ne kadar kısıtlıysa, en uygun eşi bulmak da o kadar şans işi olur. Kurulmuş ilişkileri bitirmek de o kadar zor. Hele tarafların ilişkiyi algılamaları oransızsa, yani bir taraf diğerini çok uygun, diğeriyse onu çok uygunsuz bulmuşsa, büyük sorunlar çıkacaktır. Çünkü, taraflardan birinde değil daha uygunu, yeni bir ilişki kurma olanağı bile bulunmayabilir korkusu vardır.

Bu nedenlerle, işe 'kadının cinsel özgürlüğü' diye değil de, 'toplumun cinsler arası ilişkilere bakışı' olarak yaklaşmakta yarar vardır. Her toplum cinsler arası ilişkilere farklı bakabilir. Örneğin, bir afrika kabilesinde genç kız ve erkeklerin evlenme çağına geldiklerinde bütün ailelerin yanında birer hafta kaldıkları ve bu sırada çiftlerin cinsel yaşamına da katıldıkları bilinir. Bu gelenek yerine getirilmeden gençlerin evlenmesine izin verilmez.

Bu aşamada durup, toplumumuzun cinsler arası ilişkilere nasıl baktığını inceleyelim. Aynı yerde oturamazlar, el ele tutuşamazlar, tek başına konuşurken görülemezler, öpüşüp koklaştıkları görülürse de vay hallerine! Özellikle kızlar için durum daha vahimdir; çünkü oğlanların entellektüel değil ama, fiziksel cinsel açlıklarını giderecek düzeneklerin bulunduğu yerler vardır, ama kızlar için böyle bir düzenek de yoktur. Sonuç tam bir felakettir: cinsel açlık ve cinsel cehalet; hem fiziksel, hem entellektüel açıdan. Bunun insanoğlunun cinsel dürtüleri en yoğun hissettiği ergenlik çağında nasıl etkiler yaptığını anlatmaya gerek var mı? Kendini tatmin, eşcinsel eğilimler, tecavüzler, zorla evlendirilmeler, başkalarının eşlerine göz koymalar, büyüklerin küçüklere tasallutu, ensest ilişkiler, vs, vs. Bütün bu hengameyi daha da karmaşık hale getiren bir de dış etken vardır artık: iletişim inanılmaz bir hızla evlere, okullara, her yere dalmakta ve bu cinsel açlık ve cehalet içindeki insanların önüne bambaşka yaşamlar, görüntüler sunmaktadır. Köy kahvelerindeki en favori kanalın adını bilmeyeniniz var mı?

CİNSELLİĞİN DİNLE İLİŞKİSİ - (Din konusunda çok duyarlı olanlar okumasın lütfen; tartışmak için yazılmamıştır, sadece benim görüşümdür)
=================== Dini bölüm Başı ================================================== ======

Din, çok hassas bir konu; kimsenin dini görüşüne saygısızlık etmek istemem. Ancak; yazdıklarımı; ilk emrin 'oku' olduğunu; ve insanın en ayırdedici niteliğinin 'akıl' diye altı çizilerek belirtildiğini gözeterek okumanızı rica ediyorum. Yazdıklarım benim okuduklarımdan anladıklarımdan ibarettir. Herkes kendi okur ve ne anlarsa onu anlar elbette. Anlamak için okuyun, anlamaya çalışın, çünkü siz kendiniz sorumlu olacaksınız, başkası değil; diyen kutsal kitap, ben değilim.

Kutsal metinlerde cinsel birleşmenin nikahsız yapılmasının günah sayılacağı ve çocuk yapmak dışındaki cinsel birleşmelerin, bu kapsamda kendini tatminin de makbul olmayacağı dışında birşeye rastlamadım. Ancak, bu cümlelerin bundan yüzyıllar öncesine ait olduğunu da unutmamak; kutsal kitapları yorumlama işini, ilke düzeyinde yapmak gerekir. Söylenenlerin tamamına bakarsak; ailenin önemi, sahipsiz çocuklara yol açacak şeylerden kaçınma öne çıkar. Savaş, afet gibi nedenlerle dul kalan ve koca bulamayan kadınların ikinci, üçüncü eş olarak edinilmesinin sevap olduğu, onların ihtiyaçlarını da gözetmenin toplum için yararlı olduğu bile söylenmiştir. Cinselliği ailenin olmazsa olmaz unsuru olarak tarif ettikten sonra kurulan bu cümlenin sadece cinsel olmayan ihtiyaçlardan söz ettiğini düşünemeyiz. Bu durumda; cinsel birleşme dışındaki hiçbir fiziksel veya entellektüel cinsel faaliyete karşı çıkmanın dinsel dayanağını ben bulamıyorum. Cinsel birleşme içinse sakıncalar belli: sahipsiz kadın, çocuk olmasın. Üstelik evlenmenin sadece tarafların tanrı huzurunda rızalarını beyanlarından öte bir formalitesi olmadığına da dikkati çekerim. Yani, erişkin sayılanlar sadece tanrıya bu iradelerini beyan ederek evlenmiş sayılıyorlar. Bunu kimsenin bilmesi, tasdik etmesi bile gerekmiyor. Neden mi, çok basit: Allah herşeyi görür, bilir, duyar. Bu ilke, en temeli zaten; bir imama veya bizim tuttuğumuz defterlere ihtiyaç yok ki; var mı? İradeyi beyan eden taraflar artık çocuk olacaksa ona da sahip çıkacaklarının sözünü vermiş oluyor; ilahi adalet gününde bunun hesabı sorulur deniyor. Buradan da ben şu sonuca varıyorum: taraflar bu beyanda bulunuyorlarsa, yani anlık şehvete kapılarak değil, yaptıklarının sonuçlarına katlanacaklarının bilincinde olarak birleşiyorlarsa, bunu günah saymak olanaksız. Ama bir çocuk olur ve sözlerinde durmazlarsa, günah o zaman ortaya çıkar. Yapımızdaki herşeyde bir hayır olduğu, dünya nimetlerinden faydalanalım diye yaratıldığımız; ama onlardan ölçü dahilinde, aklımızı kullanarak yararlanmamız gerektiği; en azından 20-30 kere tekrarlanmıştır. Buradaki ölçü ailenin geleceği, toplumun huzuru olarak algılanmalıdır. Nitekim, yaptığımız bütün düzenlemelere rağmen, bu iki şeyi sağlamak mümkün olmuyor. Bugün mevcut olan yasalar da, toplumsal kabuller de kitaba uygun değil; belki nedeni budur.

Kısacası; genelevler açmak ve işletmek günahı teşvik, buralarda ihtiyaç gidermek günah, ancak karşı cinsten iki bireyin fiziksel ve entellektüel cinsellik yaşamaları günah değil. Buna cinsel birleşme de dahil elbette; yeter ki erişkin olsunlar, iradeleri geçerli olsun, sonuçlarının bilincinde olsunlar, ve sahipsiz çocuklar bırakıp günaha girmesinler.
=================== Dini bölüm Sonu ================================================== =======

GENELEVLER

Konuyla doğrudan ilgili değil gibi görünse bile, bence cinsellik tanımıyla, dolayısıyla da cinsel özgürlük tanımıyla da çok yakından ilgili genelevler. Dini açıdan günah sayılan bir eylemi bu yolla meşrulaştıran günümüz dünyasının yaptığı temel bir hata var bence. Bu başlıkta tartışanların 'cinsellik' sözcüğünü algılamalarında içine düştükleri yanılgının nedenlerinden biri bu. İnsanoğlu için cinsellik hayvanlardan çok farklıdır. Kendisine verilmiş olan akıl yüzündendir bu fark. O aklı kullanmazsanız, cinselliğin entellektüel boyutunu gözden kaçırırsınız. Cinsel birleşmenin para karşılığı elde edilebilirliği de, cinselliğin sadece fiziksel cinsel birleşmeden ibaret olduğu yanılgısından kurtulmayı güçleştiren bir durum yaratmaktadır. Hele bir de cinsel özgürlüğü kısıtlamışsanız, bu görüş perçinlenir, çünkü başka, daha doğru yolları kapatmış, engellemişsinizdir.

ÖZETLE

İşte bunların sonucu olarak cinselliğin hayvani boyutu öne çıkar. Kadının cinsel meta sayılması, erkeğin malı olarak alınıp satılması, hükmedilecek bir köle olarak algılanması, cinsel birleşmede isteğinin aranmaması gibi çarpıklıklar önüne geçilemez bir durum olarak sürer gider.

Kadın hakları diye haklar yaratmak yerine; toplumu aydınlatarak cinsel ilişkinin algılanmasında değişiklik yapmaya çalışmakla, çok daha doğru, hedefe yönelik, ve köklü bir iş yapmış oluruz bence. Zor ve uzun sürecek bir iş ama, diğer yöntem eksik ve tam bir çözüm getirmiyor. Sonuçla değil, nedenle ilgilenmek gerektiği doğrultusundaki düşüncelerimden birini daha ifade edebildiysem ne mutlu.

Saygılarımla,