Mesajı Okuyun
Old 31-03-2010, 20:05   #2
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Kanunda belirttiğiniz hususta herhangi bir süre düzenlemesi olmadığı doğrudur.
Pek çok Yargıtay kararı da yukarıda gönderdiğiniz karara paraleldir. Yani 5 yıllık sürenin mevcudiyeti konusunda yerleşik bir Yargıtay görüşü vardır.

Bu görüşe göre tanınmış markalar için belirlenen 5 yıllık süre tanınmışlık vasfı olmayan markalar için de uygulanmaktadır. Buradaki mantık şu şekildedir;
Marka sicili alenidir, dolayısıyla herkesçe bilinebilir. Bir markanın varlığına yıllarca ses çıkarmayan birinin tutup da bu marka belli bir yere gelmişken, belli yatırımlar yapılmışken hükümsüzlük davası açması iyi niyetli karşılanamaz. TMK m.2'de yer alan düzenleme de bu kararların şekillenmesinde büyük ölçüde etkili olmuştur. Zira hükümsüzlük istemi tescilden çok uzun yıllar sonra ileri sürülürse, bu istemin pek de iyi niyetli olacağı söylenemez. Yani bu şekildeki hükümsüzlük istemlerinde bir nev'i sessiz kalma nedeni ile hakkın yitirilmesi durumu söz konusu olmaktadır.

Bir İSTİSNASI: Kötü niyetin varlığı halinde hükümsüzlük davaları da süreye tabii olmamaktadır. Bunun dayanağını da yine Uluslararası sözleşmeler (özellikle Paris Sözleşmesi) ve TMK m.2 oluşturuyor.

Örnek olarak "Dolce Vita" kararı verilir.

Alıntı:
T.C.YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ

E. 1998/1734 K. 1998/5146 T. 6.7.1998

Diğer taraftan dairemizin kararlılık gösteren uygulamasına ve bilirkişi raporunda doğru olarak benimsendiğine göre Türkiye'nin katıldığı Paris Sözleşmesi'nin 6. mükerrer maddesine göre üye ülkeler kötü niyetle tescil edilmiş olan markanın terkinini talep için süre koyamazlar ve akit memleketler, tescilin yapıldığı memleketin selahiyattar makamı tarafından daha evvel ittihada dahil memleketlerden birinin tebasına ait olduğu ve aynı veya mümasil nevi mahsuller için kullanıldığı aşikar bir surette malum bulunan bir markanın aynı veya karışıklığa meydan verecek derecede taklidi olan bir fabrika veya ticaret markasının tescilini, gerek memleket kanunları müsait ise re'sen, gerek alakadarın müracaatı üzerine red veya iptal eylemeyi taahhüt eder, hüküm uyarınca birçok yabancı ülkede tescilli bulunan hele somut olayda Fikri Mülkiyet Bürosu'na tescilli davacı markasının korunmasının gerekmesine, davalı, parfüm konusunda uzman bir kuruluş olup dünyadaki parfüm buluşlarını, gelişmelerini ve bununla ilgili marka tescillerini takip etmek zorundadır. Bu basiretli bir tacir olmanın zaruri sonucudur. O halde aynı sahada çalışan davalının 22 ülkede tescilli bu markayı bilmediğini ve o nedenle Türkiye'de tescil ettirdiğini ileri sürmesi MK'nin 2. maddesine göre mümkün görülmemiştir. Şu halde Paris Sözleşmesi'nin mükerrer 6. maddesi 3. bendi anlamında suiniyetli bir tescil vardır ve bu tescilin terkini talep edilebilir. Bu durumda davacının marka terkini hakkındaki davasının kabulü gerekirken, reddi doğru olmamıştır.
Ayrıca kabule göre de davacının haksız rekabet istemi konusunda olumlu ve olumsuz bir karar verilmemesi de bozmayı gerektirmiştir.

Bu durumda benim kişisel önerim, şayet siz 5 yılı geçirdi iseniz ve karşı yanınız kötü niyetli değilse ya da siz kötü niyeti ispatlayabilecek kanıtlara sahip değilseniz böyle bir dava açmayınız.

Saygılarımla,