Mesajı Okuyun
Old 23-07-2008, 16:45   #10
Av. Hakan GÜRGEZOĞLU

 
Varsayılan

Sn meslektaşım umarım işinize yarar, iyi çalışmalar.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/7809
K. 2004/7800
T. 8.7.2004
• ISLAH ( Davanın Tamamen Islahı Durumunda Dava Dilekçesinden İtibaren Bütün Usul İşlemlerinin Yapılmamış Sayılacağı - Davanın İlk Dava Gününde Açılmış Sayılıp Hak Düşürücü Sürenin de Bu Tarihte Kesilmiş Olacağı )
• DAVANIN TAMAMEN ISLAHI ( Dava Dilekçesinden İtibaren Bütün Usul İşlemlerinin Yapılmamış Sayılacağı - Davanın İlk Dava Gününde Açılmış Sayılıp Hak Düşürücü Sürenin de Bu Tarihte Kesilmiş Olacağı )
• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Davanın Tamamen Islahı Durumunda - Davanın İlk Dava Gününde Açılmış Sayılıp Hak Düşürücü Sürenin de Bu Tarihte Kesilmiş Olacağı )
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Bir Yıllık Hak Düşürücü Süre İçinde Açılmamasından Dolayı Davanın Reddi Yerine Alacak Davası Olarak Devam Edilmesi Gereği )
• ALACAK DAVASI ( İtirazın İptali Davasının Bir Yıllık Hak Düşürücü Süre İçinde Açılmamasından Dolayı Davanın Reddi Yerine Alacak Davası Olarak Devam Edilmesi Gereği )
1086/m.87
ÖZET : Davanın tamamen ıslahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması HUMK'nun 87. maddesi hükmü gereğidir. Belirtilen bu durumda yeni bir davanın açılmış sayılamayacağı, tamamen ıslah edilen davanın, ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğu gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda yerleşik ve hakim olan görüştür. O halde, davanın tamamen ıslah edilmesi halinde ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılır ve hak düşürücü süre de bu tarihte kesilmiş olur. Bu nedenle, dava süresi ilk dava ile muhafaza edilmiş olacağından, sürenin hesabında ıslah tarihinin değil ilk dava tarihinin esas alınması gerekir.

Kaldı ki; itirazın iptali davalarında, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmamasından dolayı davanın reddi yerine alacak davası olarak devam edilmesi gereğinin ( H.G.K. kararları ve daire içtihatları ) nazara alınmaması da doğru değildir.

DAVA : Dava dilekçesinde 89.352.000 lira alacağın, ıslah dilekçesi ile 69.352.000 liralık fazla ödemenin istirdatı için yapılan takibe vaki itirazın iptali, %40 tazminatın masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, 12.11.2001 tarihli dava dilekçesiyle; davalıdan olan alacağı nedeniyle 77.352.000 TL.'lik takip yaptığını, itiraza uğradığını beyanla faizi ile birlikte 89.352.000 TL'nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında verdiği 16.12.2002 tarihli dilekçesinde ise, ıslah talebinde bulunarak asıl isteğinin itirazın iptali olduğu halde yanlışlıkla alacak davası açtığını, 69.352.000 TL. fazla ödemenin istirdadı yönünden takibe vaki itirazın iptali ile %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, itirazın iptali davasına dönüştürülen davada 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiğini, ıslah talebinin reddedilerek davaya devam edilmesi gerektiğini, alacak yönünden de davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının alacak davası olarak açtığı davayı, itirazın iptali için açılması gereken sürede açtığını ancak ilk dava dilekçesinin verildiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra davayı itirazın iptali olarak ıslah ettiğini, bu nedenle davaya itirazın iptali davası olarak bakılması gerektiği, bu dava için de hak düşürücü süre geçmiş bulunduğundan sözedilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davanın tamamen ıslahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması HUMK'nun 87. maddesi hükmü gereğidir. Belirtilen bu durumda yeni bir davanın açılmış sayılamayacağı, tamamen ıslah edilen davanın, ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğu gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda yerleşik ve hakim olan görüştür.

O halde, davanın tamamen ıslah edilmesi halinde ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılır ve hak düşürücü süre de bu tarihte kesilmiş olur. Bu nedenle, dava süresi ilk dava ile muhafaza edilmiş olacağından, sürenin hesabında ıslah tarihinin değil ilk dava tarihinin esas alınması gerekir.

Kaldı ki; itirazın iptali davalarında, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmamasından dolayı davanın reddi yerine alacak davası olarak devam edilmesi gereğinin ( H.G.K. kararları ve daire içtihatları ) nazara alınmaması da doğru değildir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 8.7.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.