Mesajı Okuyun
Old 01-02-2006, 13:06   #21
Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın merhaba,

Konuyu sanıyorum farklı noktalardan ele alıyoruz ve bu anlamda yanlış anlaşılıyoruz.

Sorun şurada:

Mahkemeler, özellikle ceza mahkemeleri karar verirken kanuni tarife uygun olarak bir suçun var olup olmadığını tespit etmek zorundadırlar. Bu tespiti yapmanın hukuktaki en belirgin yolu, suçun oluştuğunun ispatlanmasıdır.

Yasada nelerin delil olacağı sayılmıştır. Bu sadece cinsel taciz için değil, tüm suçlar bakımından aynıdır.

İspatlanamayan hiç bir suç, suç olarak değerlendirilemez.

mahkeme gerekçesinde söz konusu suç için yasanın aradığı delillerin olmadığını ancak şikayetçinin konuyu alenileştirerek kendisinin daha fazla zarar görmesini göze almışsa eğer, mutlaka böyle bir eylem ve suç işlenmiştir kanısını, fiili karine olarak varsaymıştır.

Bizler hukukçuyuz. Şikayetçi ve sanıktan önce hukukun mevcut kurallarını düşünmek zorundayız.

Böle bir gerekçenin her davada kabul görmesi halinde, belki bir iki olay için adalet tesis edilmiş olacak olsa bile, daha fazla olayda bu anlayış adaleti zedeleyebilecektir.

Gerçek hayatta elbette ki çeşitli nedenlerle ispatı mümkün olamayan suçlar işlenmektedir. Bu sadece cinsel taciz ve diğer cinsel suçlarda değil, hemen hemen her türlü suçta gerçekleşmektedir.

Sağlam delil olmadan verilecek mahkumiyetler, hukuka olan inancı daha fazla zedeler. Bir kişi bir diğerine kolaylıkla iftira edebilir ve o kişinin haksız yere mağdur olmasına neden olabilir.

Hukukta çok önemli bir kural vardır: Aslolan kişinin masumiyetidir. Bunun aksiniispat etmek için zaten mahkemeler vardır.

Bir baba olarak muhakkak ki olaya duygusal yaklaşmanız doğaldır. Aynı duygusal tepkiyi bir insan olarak hepimiz veriyoruz. Endişe taşıyoruz. Ancak, hukukun da belirli kuralları vardır.

Şunu diyebilirsiniz: Bu kararı veren de neticede hakimdir. Hakimin kararının tarafsızlığına güvenmeyeceksek, kime güveneceğiz?

Bu soru haklı bir sorudur.

Saygılarımla..